
Yıllarca insanlar, dini ve kültürel bir çeşitliliğe sahip olan Suriye’nin, silahlı cihatçı muhalefetin Beşar Esad hükümetini devirmesi durumunda neye benzeyeceği konusunda birçok tahminde bulundu.
Savaşın ilk dönemlerinde, Esad’ın en sert muhalifleri bile acı gerçeği fark etmişti: Esad’ın otoriter rejiminin alternatifi çok daha kötüydü. Şimdi, hükümetin düşmesi ile birlikte bu umutsuz senaryo gerçek oldu ve Suriye iktidardaki radikal değişimin sonuçlarını yaşamaya başladı. 29 Ocak’ta Suriye’de fiili hükümetin askeri operasyon dairesi Ahmet el Şaara’nın bu “geçiş sürecinde” ülkenin başkanı olacağını duyurdu.
Tüm bu gelişmeler dünyayı şu soruyu sormak zorunda bırakıyor: Şu an Suriye’yi yöneten kritik isimler kim ve bu Suriye’nin geleceği açısından ne söylüyor? Bugün yaşananları anlamak için, on yıl öncesine gitmek gerek. 2015 yılında, İdlib kentinin kuzeybatısı El Nusra Cephesi’nin eline geçtiğinde, Amerikalı yetkili Brett McGruk bunun “El Kaide’nin dünyadaki en büyük güvenli bölgesi” olduğunu söylemişti. Her ne kadar Suriye’nin diğer bölgeleri de belli zamanlarda farklı terör gruplarının eline geçse bile, nihayetinde Suriye Arap Ordusu tarafından yenilgiye uğratılmışlardı, ancak İdlib tüm bu süre boyunca Nusra Cephesi’nin kontrolünde kaldı.
Tüm bunlar Katar’ın desteği ve gençleri intihar saldırılarına yollayan, binlerce cihatçı militanın örgütlenmesinden sorumlu Suriye merkezli Suudi Vahabi imamı Abdullah el Muhaysni’nin destekleriyle mümkün olabildi. Muhaysni şimdi Suriye’nin her yerinde rahatça gezip konuşmalar yapıyor.
HTŞ ‘özgürleştirilen’ İdib’de bir siyasi yönetim inşa edip kendi iktidarını yarattı, bugün ülkenin çoğunluğunu yöneten hükümetin bir prototipi olarak düşünülebilir.
YENİ YÖNETİCİLER
HTŞ lideri Ahmed el Şaara (Muhammed el Colani), gençliğinde kısa bir dönem medyada çalıştıktan sonra Şam Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girmiş, ancak kısa süre sonra 2003’te ABD’nin Irak’ı işgal etmesi üzerine El Kaide’ye katılmıştı.
Kötü şöhretli geçmişi IŞİD lideri Ebu Bekir el Bağdadi’nin vekilliğini de içeriyor. Şaara 2011 yılında Esad hükümetine karşı savaşta Bağdadi tarafından sivillere ve güvenlik personellerine yönelik intihar saldırılarından sorumlu olarak atanmıştı. Ardından yeni kurulan Nusra Cephesi’ne geçen Şaara’nın liderliğinde, El Kaide’nin Suriye kolu olan örgüt yıllarca Suriye ve Lübnan halkına terör estirdi. Irak’taki günlerinde sivil fark etmeksizin birçok saldırının arkasındaki isim olan Şaara, ibadet yerlerinin bombalanması gibi eylemlerle ülkede mezhepçi bir savaş sürdürdü. ABD’nin yönettiği Bucca Kampı’ndan 2008’de serbest kalarak çıkan el Şaara, IŞİD’in Musul Emiri olarak atanmasının ardından şehirdeki birçok Hristiyan ve Yezidi kaçırıldı ve katedildi. Aralık 2024’te kendisini Suriye’nin lideri ilan etmesinin ardından Iraklı bir savcı Şaara için tutuklama emri çıkardı. Şafak haber ajansına dayanan haberlere göre, Irak’ta bulunan tutuklular bizzat karıştığı suçları itiraf etmişti. Ancak Şaara buna rağmen ABD ve Avrupa da dahil olmak üzere uluslararası liderlerle aynı masada oturmaya devam ediyor. Geçtiğimiz hafta Şam’da bir Washington delegasyonunu kabul etmesinin ardından, Şaara’nın terör listesindeki ismi ve başına konan 10 milyon dolarlık ödül kaldırıldı. Suriye’nin seçilmemiş yeni lideri geçtiğimiz günlerde Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin başındaki Karim Khan, Lübnan’ın başbakanı Najib Mikati ve Katar Emiri Temim bin Hamad el Sani ile görüştü. Mikati ille görüşmesi, El Nusra cephesinin Lübnan’a geçmişteki saldırıları sebebiyle ülkede şok etkisi yarattı.
Sözde Suriye Silahlı Kuvvetleri şu an Suriyeli olmayan, çoğu El Kaide ve IŞİD gazisi komutanlara sahip. Şaara, yabancı militanların, “Esad’ın düşüşünü getiren hareketin parçaları olarak kutlanmaları gerektiğini” söyledi. Ayrıca Suriye’de kalan yabancı savaşçıların Suriye vatandaşlığına geçirilebileceğini de iddia etti. Türk İslam Partisi (TİP) üyesi Uygur militanı Abdulaziz Davud Hüdaverdi, tuğgeneral ilan edildi.
TİP yıllarca HTŞ liderliği altında savaşan bir Uygur örgütü. Çin ve Orta Asya’nın kimi bölgelerinde bir İslami devletin kurulmasını hedefliyor ve Pekin tarafından ülkenin çıkarları ve güvenliği için önemli bir tehdit olarak görülüyor. İki diğer Uygurlu savaşçı Mawlan Tarsoun ve Abdüssamed Abdüselam Yasin Ahmed de albay yapıldı.Türk vatandaşı Ömer Muhammed Çiftçi ve Ürdün vatandaşı Abdul Rahman Hussein el Khatip de ayrıca tuğgeneral ilan edildi.
Aralık ayında Nusra Cephesi’nde yargıçlık yapan ve İslam Şeriatı eğitimi olan Shadi Mohammad al Waisi adalet bakanı ilan edildi.
Yakın zamanda, Waisi’nin 2015 yılında fuhuş ve zina ile suçlanan kadınların halka açık idamını yönettiği videolar ortaya çıksa da ana akımda yer bulamadı.
Örnekler saymakla bitmiyor. Eğer yeni Suriye bu yolda ilerlemeye devam ederse, ömrü uzun olmayacaktır. Suriye halkı bu şartlar altında, birleşik ve çeşitliliklere saygılı bir hükümet kuramayacak olan cihatçıların iktidarını kabul etmeyecektir.
Halk çoktan örgütlenmeye başladı, eski Suriye ordusunun unsurları ve destekçileri de dahil olmak üzere. Ayrıca HTŞ’ye karşı savaşan Hristiyanların da haberleri geliyor. O güne dek Suriye, El Kaide içerisinden doğmuş, ancak Batı’nın tiksindirici şekilde ilişki kurmaya açık olduğu bir hükümetin rehinesi durumunda.