Ana Sayfa yazılar iktibas 2008’den günümüze İsrail ve Hamas arasındaki Ateşkes Görüşmelerinin Tarihi – Zachary Foster

2008’den günümüze İsrail ve Hamas arasındaki Ateşkes Görüşmelerinin Tarihi – Zachary Foster

Reklamlar

İsrail ve Hamas arasında 2008, 2012, 2014, 2019 ve 2021 yıllarında olmak üzere en az altı ateşkes anlaşması imzalandı. Her bir örnekte benzer bir süreç yaşandı. Hamas büyük ölçüde anlaşmaya uydu. İsrail ise büyük ölçüde uymadı. Nihayetinde İsrail kaynaklı şiddet Hamas’ın roket saldırılarını beraberinde getirdi, bu da İsrail’in Gazze’ye saldırmasına neden oldu; o da başka bir ateşkesle sonuçlandı ve akabinde bu süreç kendini tekrarladı. 2008’den günümüze İsrail ve Hamas arasındaki ateşkes görüşmelerinin kısa bir tarihçesi bu şekilde.

2008

İsrail ve Hamas 19 Haziran 2008 tarihinde bir ateşkes anlaşması imzaladı. Bu ateşkes, İsrail’in 2006 ve 2007 yıllarında Filistin halkını yanlış partiyi (Hamas) seçtikleri için cezalandırma amacıyla Gazze Şeridi’ne uyguladığı boğucu kara, hava ve deniz ablukasının yol açtığı şiddet dolu bir yılın ardından geldi.

İsrail’in ablukasının amacı, 2008 yılında İsrailli yetkililerin ABD Dışişleri Bakanlığı’na söylediği gibi, Gazze’yi “çöküşün eşiğine” getirmekti. Ya da İsrail Başbakanı Ehud Olmert’in danışmanı Dov Weisglass’ın sözleriyle, amaç Filistinlileri “diyete sokmaktı”.

Haziran 2008 ateşkesi tam zamanında geldi. Hamas’ın Ocak 2006’da serbest ve adil seçimleri kazanmasının ardından İsrail, Filistin Yönetimi ve ABD Hamas’a karşı bir darbe gerçekleştirmek için işbirliği yaptı. Hamas bu komplodan haberdar oldu, Gazze Şeridi’nde bir iç savaş başladı ve Hamas kontrolü ele geçirdi.

Bu durum gerilimi daha da arttırdı ve İsrail ordusu ile Gazze’deki Filistinli direniş grupları arasındaki göğüs göğüse çatışmalar yoğunlaştı. 2006 yılından Haziran 2008’de imzalanan ateşkes anlaşmasına kadar İsrail güçleri Gazze’de 218’i çocuk olmak üzere 1.179 Filistinliyi öldürürken, Gazze Şeridi’ndeki Filistin güçleri de 10 İsrail askerini ve 0 sivili öldürdü.

Ardından ateşkes geldi. Uluslararası Af Örgütü’ne göre bu ateşkes “sivil can kayıplarını ve sivillere yönelik saldırıları son 8 yılın en düşük seviyesine indiren yegane önemli faktör” oldu. İsrail sözcüsü Mark Regev’in 9 Ocak 2009’da yaptığı açıklamaya göre, 19 Haziran 2008’den 4 Kasım 2008’e kadar Hamas İsrail’e 0 roket ve havan mermisi ateşledi ve diğer Filistinli grupları dizginledi.

Anlaşmanın imzalanmasından hemen sonra İsrail, Hamas’ın elinde tuttuğu İsrail askeri Gilad Şalit’i serbest bırakmadan sınırları açmayacağını ya da ablukayı hafifletmeyeceğini açıkladı. İsrail anlaşmaya yeni bir koşul koymuştu.

Daha da kötüsü, İsrail 4 Kasım 2008’de ateşkes anlaşmasının diğer kısmını, yani çatışmaların durdurulması kısmını küstahça ihlal etti. İsrail kara birlikleriyle Gazze Şeridi’ni işgal etti ve ABD Başkanlık Seçimleri gününde kimsenin dikkatini çekmeyeceğini düşünerek altı Filistinliyi öldürdü. Hemen ardından Filistinli silahlı gruplar İsrail’in güneyindeki kasabalara düzinelerce roket fırlattı.

İsrail ordusu, Hamas’ın bu saldırıya rağmen ateşkesi sürdürmek istediği kanısına vardı ve böylece ateşkesi bozmadan ateşkesi bozabileceklerine kani oldular. İsrail hem pastam dursun hem karnım doysun diyordu.

İki aydan az bir süre sonra İsrail, Gazze’nin 1,5 milyon insanına tam kapsamlı bir savaş açtı ve 700-900’ü sivil ve 288’i çocuk olmak üzere 1.400 Filistinliyi öldürdü. BM’nin gerçekleri araştırma misyonu yayımladığı Goldstone Raporu’nun 408. sayfasında İsrail’in savaştaki amacının Gazze’deki “sivil halkı cezalandırmak, aşağılamak ve terörize etmek” olduğu sonucuna vardı.

2008-9 Gazze Savaşı hiçbir zaman tam anlamıyla sona ermedi. İsrail 17 Ocak 2009’da tek taraflı ateşkes ilan etti, ancak askerlerini Gazze’den hemen çekmedi ve ablukayı kaldırmayı da kabul etmedi. Sonuç, çatışmaların bir kez daha karşılıklı olarak devam etmesi oldu. Asıl soru İsrail’in yeni bir saldırıya geçip geçmeyeceği değil, ne zaman geçeceğiydi.

2012

Bu arada, Kasım 2011’de İsrailli aktivist Gerşon Baskin, o yılın başlarında Gilad Şalit anlaşması sırasında arabulucu olarak kilit bir rol oynadıktan sonra “uzun vadeli” bir ateşkes sağlamak için hem İsrail hem de Hamas yetkilileriyle gizli görüşmeler yapmaya başladı.

Hamas yetkilileri aylarca bir taslak üzerinde kafa yordu. Taslağı Baskin’le paylaştılar ve Baskin de İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’la bir araya gelerek Hamas’ın bir ateşkes teklifi hazırladığını bildirdi. Baskin, Barak’ın şüpheyle yaklaştığını ama yine de Başbakanlık, Şin Bet, İsrail ordusu, Dışişleri Bakanlığı ve Mossad temsilcileriyle üst düzey toplantılar düzenlediğini iddia etti. Baskin’e göre bir buçuk ay süren müzakerelerin ardından İsrailliler “karar vermemeye karar verdi”.

Ancak Baskin’in ısrarla vurguladığı gibi Hamas “şiddet döngüsünü kırmak” istiyordu. Bu nedenle Mart 2012’de Filistin İslami Cihad (PIJ) militan grubu İsrail ordusuyla çatışmaya girdiğinde Hamas çatışmanın dışında kaldı ve hatta PIJ tarafından bu yüzden eleştirildi. Hamas’ın çatışmaların topyekûn bir savaşı tetiklemesine izin vermek istemediği bildirildi. Hamas’ın askeri kanadının ikinci adamı ve “Gazze’nin en güçlü adamı” Ahmed Cabari, İsrail’e yönelik roket saldırılarını engellemek için birçok kez girişimde bulundu. Baskin, Hamas’ın istenmeyen bir tırmanışa sürüklendiği bazı durumlarda Cabari’nin İsrail’in misilleme yapmasını önlemek için savaşçılarını boş alanlara ateş etmeye yönlendirdiğini bile iddia etti. Haaretz’in Genel Yayın Yönetmeni Aluf Benn de aynı fikirdeydi ve Cabari’yi İsrail’in Gazze’deki “taşeronu”, “beş yıldan fazla bir süredir Gazze’de nispeten sükunet sağlayan kişi” olarak tanımladı.

Baskin Hamas’tan anlaşma taslağının ertesi gün hazır olacağı mesajını aldı ve bu bilgiyi İsrailli ve Mısırlı muhataplarıyla paylaştı.

Aylar süren iç tartışmaların ardından 12 Kasım 2012 Çarşamba sabahı taslağa son şekli verildi. Taslak Hamas’ın Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Musa Ebu Marzuk, Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal ve Ahmed Cabari ile paylaşıldı. O gün onaylamaları bekleniyordu. Ancak 12 Kasım günü öğleden sonra saat 4’te İsrailli yetkililer Ahmed Cabari’den ateşkes teklifi almamayı tercih etti. Bunun yerine ona suikast düzenlemeyi yeğlediler.

İsrail ateşkes fırsatını “Savunma Sütunu” Operasyonu olarak bilinen ve İsrail’in çoğu sivil olmak üzere 171 Filistinliyi, Hamas’ın ise 4’ü sivil olmak üzere 6 İsrailliyi öldürdüğü bir vahşete dönüştürdü. Bu, Filistinlilerin yaşamının yabani otlara benzetildiği bir İsrail deyimiyle “çim biçme” operasyonunun bir başka ayağıydı.

Kasım 21, 2012’de başka bir ateşkes anlaşmasına varıldı. İsrail polisi ateşkesin yürürlüğe girmesinden sonraki “ birkaç saat içinde” İsrail’e 12 roket düştüğünü söyledi, ancak Hamas bu haberi yalanladı. Bu haber doğruysa, bu roketlerin anlaşma yürürlüğe girmeden önce mi ateşlendiği ve birkaç dakika sonra mı İsrail’e düştüğü, yoksa Hamas’ın rakibi PIJ tarafından mı ateşlendiği belli değil. Açık olan şu ki, ertesi gün her iki taraf da çatışmalara son verdi.

Haziran 2008’deki anlaşmada olduğu gibi bu anlaşmada da “ geçiş kapılarının açılması ve insanların hareketlerinin ve mal sevkiyatının kolaylaştırılması; bölge sakinlerinin serbest dolaşımının kısıtlanmaması ya da sınır bölgelerinde yaşayanların hedef alınmaması” çağrısı yapılmıştı.

Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi’ne (OCHA) göre, ateşkes anlaşmasının imzalanmasından sonraki bir hafta içinde İsrail, Akdeniz’e ve tel örgülere yakın bölgelere erişime getirdiği kısıtlamaları hafifletti, ancak “İsrail kontrolündeki Erez ve Kerem Şalom kapıları üzerinden Gazze’ye insan ve mal giriş çıkışlarına” getirdiği kısıtlamaları hafifletmedi. İsrail ablukasını gevşetmeyi beceremedi.

Çatışmaları durdurmayı da başaramadı. Birkaç ay içinde İsrail ordusu düzenli olarak Gazze’ye baskınlar düzenlemeye, Filistinli çiftçilere ve sınırdan hurda ve moloz toplayanlara kurşun yağdırmaya, teknelere ateş açmaya ve Gazzeli balıkçıların kıyı sularına erişimini engellemeye devam ederek anlaşmayı bir kez daha ihlal etti. İlk üç ay boyunca, 22 Kasım 2012’den 22 Şubat 2013’e kadar, Gazze’den sıfır roket ve iki havan topu mermisi atılırken, İsrail Gazzeli Filistinlilere onlarca kez saldırarak dört kişinin ölümüne ve 91 kişinin yaralanmasına neden oldu. Bu durum, bizzat İsrail’in Los Angeles Başkonsolosu tarafından bile teyit edilmiştir: “Son üç ayda Gazze’den tek bir roket bile atılmadı.”

Sonraki iki yıl boyunca İsrail ateşkes anlaşmasını Hamas’tan iki kat daha fazla ihlal etti. İsrail’in 191 ihlalinin %10’u ölümle, %42’si yaralanma ya da gözaltıyla sonuçlanırken; Filistinlilerin 75 ihlalinin %4’ü yaralanmayla sonuçlandı, hiçbiri ölümle sonuçlanmadı. Başka bir deyişle, aynı düşük seviyeli şiddet devam etmiş, fakat şiddetin çoğunu ve ölümlerin tamamını İsrail gerçekleştirmiştir.

2014-23

Haziran 2014’te El Fetih ve Hamas bir birlik anlaşması üzerinde uzlaşarak, uzun süredir Filistin’in iki başat siyasi partisini ayrı tutmaya çalışan İsrail’i öfkelendirdi.

Birkaç hafta sonra, Batı Şeria’da üç İsrailli yerleşimci gencin vahşice öldürülmesinin sorumlusu büyük olasılıkla Hamas’ın düşmanı olan El Halil’deki muhalif bir aşiretti. İsrail muhtemelen Hamas’ın Gazze’deki liderliğinin olaya karışmadığını biliyordu, ancak bu olay El Fetih-Hamas birlik anlaşmasını sabote etmek için sahte de olsa mükemmel bir mazeret oldu. İsrail askeri kaynaklarına göre müteakip haftalarda İsrail Batı Şeria’da 335’i Hamas’a bağlı olmak üzere 419 Filistinliyi tutukladı ve altısını öldürdü. 7 Temmuz’da Hamas İsrail’e roket atarken Gazze’de onlarca saldırı düzenledi ve beş Hamas üyesini öldürdü.

Bunu İsrail’in gelişigüzel bir katliam harekâtı olan Temmuz 2014 Savaşı takip etti. İsrail Gazze Şeridi’nde 1.500’ü Gazzeli sivil ve 550’si çocuk olmak üzere 2.200 Filistinliyi öldürdü, 10.000 kişiyi yaraladı ve 18.000 evi yıktı; Hamas ise 67 İsrail askerini ve 6 İsrailli sivili öldürdü.

51 gün süren savaşın ardından İsrail ve Hamas bir ateşkes anlaşması daha imzaladı. Guardian’ın ifadesiyle bu anlaşma 21 ay önce imzalanan anlaşmanın “neredeyse aynısıydı” ve 2008’de imzalanan anlaşmaya da oldukça benziyordu.

Çatışmaların sona erdirilmesine ek olarak İsrail (1) insani yardım ve inşaat malzemelerinin Gazze’ye girebilmesi için sınır kapılarını açmayı; (2) balıkçılığa izin verilen bölgenin Gazze kıyılarının altı mil açığına kadar genişletilmesini ve (3) Gazze ile Mısır arasındaki Refah sınır kapısının açılmasını kabul etti.

İsrail için bu şartların hiçbiri ablukanın sona ermesi anlamına gelmiyordu ve bu nedenle eski düşük seviyeli, karşılıklı şiddet durumu yıllarca devam etti. İsrail zaman zaman Gazze Şeridi’ne kara saldırıları düzenlemeye devam ederken Hamas da zaman zaman İsrail’e roket atıyordu (1, 2345). Kasım 2018 ya da Mayıs 2019‘da olduğu gibi birkaç ayda bir çatışmalar patlak verdi ve bu çatışmalar – sıkı durun – daha fazla ateşkes anlaşmasına yol açtı.

Bu arada abluka kesintisiz devam etti ve böylece İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşı hız kesmeden sürdü ve böylece şiddet devam etti.

Bir sonraki büyük şiddet dalgası, İsrail’in Gazze’de çoğu sivil 261 Filistinliyi öldürdüğü, Filistinli silahlı grupların ise 14 İsrailliyi öldürdüğü Mayıs 2021 Savaşı’nda yaşandı. Hamas ve İsrail 20 Mayıs 2021’de bir ateşkes anlaşması daha imzaladı. Bir ay içinde İsrail bunu iki kez ihlal etti: ilk olarak 16 Haziran 2021’de İsrail Han Yunus’u bombaladı, ikinci olarak 18 Haziran 2021’de İsrail Beyt Lahia’nın kuzeyini bombaladı. Buna karşılık Hamas’ın herhangi bir ihlaline rastlanmadı.

2023-5

Bu da bizi 7 Ekim’den önceki aylara, yani görünüşe göre bir “ateşkesin” hüküm sürdüğü döneme getiriyor. Eylül 2023 boyunca Filistinliler ablukanın sona erdirilmesi talebiyle Gazze sınırındaki sınır bariyerinde protesto gösterileri düzenlediler. Bu durum 2018-9 Büyük Dönüş Yürüyüşü protestolarını anımsatıyordu. Bu çatışmalar sırasında İsrail ordusu bir Filistinli eylemciyi arkadan kafasına ateş ederek öldürdü ve aralarında basın ekipmanı giyen dört gazetecinin de bulunduğu onlarca kişiyi yaraladı.

Ardından Hamas militanları ve Gazze’deki diğer silahlı grupların İsrail’e saldırdığı 7 Ekim saldırıları geldi. Aralarında 36 çocuğun, 373 güvenlik gücü mensubunun ve 71 yabancının da bulunduğu 695 İsrailli sivil, toplam 1.139 kişi öldürüldü. Bunların onlarcası, hatta belki de yüzlercesi Hamas tarafından değil, tüm bölgeye yönelik “kitlesel” bir Hanibal direktifini uygulamaya koyan İsrail ordusu tarafından öldürüldü. Bu, İsrail’in 7 Ekim’de yayınladığı gizli bir emirdi ve İsrail güçlerini İsrailli sivillerin ya da askerlerin rehin alınmasına ya da esir edilmesine izin vermek yerine onları öldürmeye yönlendiriyordu.

Sonrasında ne olduğunu biliyoruz. İsrail’in yanıtı eşi benzeri görülmemiş bir güç kullanarak aylar boyunca her gün yüzlerce Filistinliyi öldürmek oldu. Kasım 2023’ün sonlarında bir hafta süren “insani ara” rehine ve esir takasının yanı sıra Gazze halkına geçici bir soluklanma getirdi. Ancak OCHA’ya göre bu bir haftalık ara sırasında bile İsrail anlaşmayı 3 kez ihlal etti ve Gazze’nin kuzeyinde 2 Filistinliyi öldürdü.

Ateşkes görüşmeleri yeniden başlarken İsrail Başbakanı Netanyahu Hamas ile bir anlaşma değil, Hamas’ın tamamen yok edilmesi vaadinde bulundu. Ve eğer şüphe varsa diye, 2 Ocak 2024’te İsrail Hamas’ın yeni atanan sözcüsü Salih El-Aruri’yi öldürdü (12). Bu, İsrail’in Hamas ekibindeki üyelerle müzakere etmek yerine onları öldürmeyi tercih ettiği üç örnekten ilkiydi. Sonuç olarak Hamas ateşkes görüşmelerini dondurdu.

Şubat 2024’te bir ateşkes anlaşması taslağı ortaya çıktı (12), ancak İsrail’in tutumu aynı kaldı: Hamas’la bir anlaşma değil, Hamas’a karşı “topyekûn zafer”.

6 Mayıs’ta Hamas lideri İsmail Haniye, grubunun ateşkes önerisini kabul ettiğini söyledi, hatta bu açıklama Gazze’de kısa süreli kutlamalara yol açtı. Ancak İsrail ateşkes şartlarını kabul etmediğini, bunun yerine Refah’ı işgal etmeye karar verdiğini açıkladı ki bu hiç de Netanyahu’nun çatışmaları durdurmak istediğine dair bir işaret değildi. Ardından Mayıs sonunda ABD Başkanı Joe Biden İsrail’in “kalıcı bir ateşkes önerisini” kabul ettiğini söyledi. Bunun da asılsız olduğu ortaya çıktı.

Takip eden aylar boyunca ne zaman bir anlaşmaya yaklaşılsa Netanyahu Hamas’ın kabul edemeyeceğini bildiği yeni koşullar ekleyerek anlaşmayı adeta sabote etti. Temmuz 2024’ün sonlarında İsrail, Gazze-Mısır sınırında kalıcı bir askeri varlık bulundurmakta ve mültecilerin Gazze’nin kuzeyindeki evlerine kısıtlama olmaksızın dönmelerine izin vermemekte diretti. Bu yeni koşullar Hamas için kabul edilemezdi ve bunu herkes biliyordu. İsrail’deki Netanyahu yanlısı sağcı İngilizce gazetesi Jerusalem Post bile isimsiz kaynaklara dayanarak “Netanyahu rehine anlaşmasını aktif bir şekilde sabote ediyor” manşetini attı.

Ardından 31 Temmuz’da İsrail, Hamas’ın müzakerelerde kilit bir rolü olan siyasi büro şefi İsmail Heniye’yi öldürdü. Bu, İsrail’in ateşkese niyeti olmadığının en açık işaretiydi. İsrail’in Ekim 2024’te Yahya Sinvar’ı kazara öldürmesi bir anlaşma yapılmasını daha da zorlaştırdı çünkü ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in ifadesiyle “ bir anda ortada tek bir karar verici kalmadı ve artık Hamas’tan karar çıkartmak çok daha zorlaştı”.

Tüm bunlar geçtiğimiz günlerde İsrail’in (artık eski) Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir tarafından da doğrulandı ve Ben-Gvir “siyasi gücümüzle anlaşmayı şu ana kadar engellemeyi başardık” diyerek övündü.

2024 sonbaharında, İsrail Lübnan’da ilerlemeye devam ederken ateşkes görüşmeleri fiilen sona ermişti. Biden ve Blinken, Hizbullah’ın yok edilmesini Gazze’nin yeniden inşasına tercih ettiler ve böylece Ortadoğu’yu İsrail’in istediği şekilde yeniden inşa etme stratejisinin bir parçası olarak İsrail’in Lübnan’a savaş açmasına yeşil ışık yaktılar.

Mucizevi bir şekilde ateşkes görüşmeleri Aralık 2024’te yeniden canlandırıldı. Bir anda, bir anlaşmaya varılması yakın gibi göründü ve 15 Ocak 2025’te aniden anlaşmaya varıldı. Metin, Biden’ın bize 6 aydan daha uzun bir süre önce İsrail tarafından kabul edilen bir İsrail teklifi olduğunu söylediği Mayıs 2024 anlaşmasıyla tamamen aynıydı.

Peki, Ocak 2025’te Netanyahu’nun elini zorlayan neydi? Çoğu yorumcunun söylediği gibi Trump ekibinin baskısı mıydı? Bunun kilit bir rol oynadığı neredeyse kesin. Netanyahu’nun Trump’a bir “zafer” kazandırma arzusu muydu? Rehinelerin eve getirilmesine yönelik kamuoyu baskısı mı? İsrail kamuoyunda İsraillilerin %60 ila 70’inin savaşın sona ermesini desteklediğini gösteren büyük bir değişim mi? Netanyahu’nun 42 gün sonra Trump yönetiminden katliama devam etmek için yeşil ışık aldığını fark etmesi mi? İsrail ordusunun lider kadrosunun ordunun hırpalanmış ve bitkin olduğu yönündeki baskısı mı? Evet, evet, evet, evet ve evet.

Dün, 19 Ocak 2025, 15 buçuk aydır ilk kez Gazze halkı için, hatta İsrail ve Filistin’deki herkes için gerçekten sevinçli bir andı. Filistinli ve İsrailli rehineler evlerine dönmeye başlayacak, Kuzey Gazze’deki açlık sona erecek, Gazze’nin yeniden inşası başlayacak, Filistinliler sevdiklerini defnedebilecek, hayatta kalan aile üyeleriyle yeniden bir araya gelebilecek ve yeniden inşa etmeye başlayabilecek. Bir ateşkes anlaşması Gazze’de soykırımdan kurtulanlara büyük bir soluk aldıracaktır, ancak tarihe bakılacak olursa çok daha karanlık günler bizleri beklemektedir.

YORUM YOK

Yorumunuzu ekleyinCevabı iptal et

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Exit mobile version