Olaylarla girmeden, bir önemli kurama açıklık getirecem. İki yanılgıdan gerçeğe varılmaz. Bunu pek duymadınuz. Ben, son gelişmeler üzerinde böyle kuyu dibi tanımlı ifadeye karar verdim. Konuları konuşurken veya konuşmazkenki duruş, yanılgıyla ifade edilebilinir. Yanlış kurgu veya ilgilendirmez havası, yaşananı değiştirmez.
Peki hangi iki yanılgıyı örnek aldım sorusu ise şu: özellikle konuyla alakalı konuşan, hat da daha ileri gidip yorumları ileriye yönelik de söyleyen kesimin, önemli handikapı vardır. Sanki normal koşullarda konuşur gibidirler. Hukuk, adalet, demokrasi, kamuoyu gibi işleyen kurumlar, deyrlerle hareket ederler. Son günlerde olduğu gibi ister Bolu Kartalkaya yangını, isterse tutuklanan sanatçı insanlar için aynen tekrarlanmaktadır. Yasalar, anayasa gibi kavramlarla da uyup uymadığı sorgulanır.
Bizde ise işler gayet mükemmel: gelen her karanlık, kirli haber dahi artık şaşırtma yaratmıyor. Daha ne olacak sorusu dahi artık unutuldu. Son meclise dek taşşınan çalınan arablarının kamuhizmetinde kulanılması, verilen rakamların durumu kimseği harekete geçiremiyor. Hele sokakta bolca bilinen, isim dahi verilen bazı yerlerin merkezi kirli karanlık oyunlar da en basitiyle oy desteğine dahi neden olmaktan, çoktan uzaklaştı.
Doğu komşumuz Suriye ise artık konuşma havamızdan çoktan uzaklaştı. Filistin konusuna zaten yabancıyız. Amerikada Trunpum açıkladıkları da ırgalamaz ekseninde. Ama özelikle çözümcü havarilerimiz umut rüzgarı bekliyor.
Kısaca, gelen gelişmeler malumken, biz hala bildik eski takıntılarla konuşanlar dahi yanılgıyla başlıyor.
Yanılma ikinci tutum da “bizi ilgilendirmez, ne kazanacaksın” karşılığı oluyor. Bilmeme nedeniyle de istenilen anda kolayca algı operasyonlarıyla etkilenecek kitlesel hedef halindedir. Günümüz yalanın en üst derecede geçerli olduğu durumuyla da yanılgı kolayca kulanılır. Zaten yalanlar nekadar büyük olursa, en başta ilgisizlerde önemli karşılık bulma potansiyeline sahiptir.
***
Uzun tanımlamalardan sonra, gelelim iki örneğe.
Amerikan yeni başkan Trump, Gazzeği de boş geçmedi. Yaptığı öneri ise Gazzedeki Filistinlilerin Mısıra ve Ürdüne gönderilip, orada evler yapılması oldu. Gazzenin iyi yer olup onun kulanımı için de öneriler gerçekleştirdi.
Bazısı tepki verir gibi oldu. Kimisi de sanki ilk defa duyuyor modundaydı. Oysa, daha Yedi Ekim operasyonu olmadan önce, Eylül ayında Metanyahu, B.M. kürüsüsünden haritasını gösterdi. Gazze için ayni düşüncelerini açıkladı. Yine Yedi Ekim sonrası İsrail Gazzeye saldırıp katletmeler olurken, Filistinlileri Mısıra ısrarla göndermeğe çalıştı.
Bazıları tüm bunlar olurken, hala B.M. Artmışyedi savaşı sonrası alınan kararları savunarak kendince karşılık veriyordu. Oysa ne Gazze Gazze olarak kaldı, Batı Şerya ise yerleşimlerle Filistinlilere nefes dahi aldırtamayacak boyuta geldi.
Her olayda olduğu gibi, Trump açıkça görüşlerini söylemenin de ötesinde harekete geçti. Gazzede Filistin varlığı istemiyorlar. Mısırla sorun bir yana, Ürdün gerekirse dizayin edileceği de olasılıklardan biridir.
****
Suriye ise gündemden düşürtüldü. Sadece Pazartesi günü Duvar Gazetesinde Fehim Taştekinin yazdığı makaleyi okursanız, nelerin olduğu konusunda pek de hoşunuza gitmeyecek bilgilerle donatıldı. Gerçekten bazen HTŞ üzerindeki demokratik lafını duyunca, şakamı dahi sormayacak derecedeyim. Hele arada başta Türkiyenin yabancı unsurların Suriyeden ayrılsın lafı pek de içaçıcı değildir. Çünkü, Suriyede resmen Türkiye askeri var. Güneyde de israilin epey toprak aldığı da biliniyor. Ama yabancı unsur veya asker lafında bunlar yok.
HTŞ içinde oldukça birçok ülke cihatçısı var. Çeçeninden Uyguruna dek ne ararsan var. hat da atamalarda bu yabancı cihatçıların temsilcileri de var. Suriyede birçok yerde katliyamlarda da isimleri geçiyor. Ama nedense Suriyede yabancı kesimler ayrılsın lafı altında bunlar yok. Hem de hiç Suriyeli olmayan kesinler olmalarına rağmen.
Israrla kimileri HTŞ üzerinden demokratlık çıkarma, kendi hegemonyalarına zemin sağlamaya çalışıyor. Fakat, tüm sansürlemelere rağmen yapısı icabı HTŞ kesimleri değişik isimler altında katliyama varan saldırılar yapıyor. Kimisine Alevi, kimisine Esat yanlısı, bazısına da Hristiyan deyip kıyımlar oluyor. Pişkinlik ise iki yüzlülük: HTŞ kesimleri yine de güvence veriyorlar. Hat da Taştekinin de örneklerinde olan bilgi ile bazı yerlerde önce HTŞ milisleri gelip güvence verirken, ardından gelen kesimlerin de katliyam yaptıkları durumlar da oluyor.
Her iki olalydaki tuhaflık şu: uluslararası hukukun ayaklar altına alınmasına, yeniden dizayin için hesapların yapılmasına rağmen, yine de utanmadan B.M. kararları denmesidir. Hele ortak Suriye toprak bütünlüğü derken, kuzeyden ve Güneyden yapılan işkalerin sırıtışı bir başkadır.
Suriye veya Fillistinde olsun, bunu genele de yayarsak, çöken sistemin yeni Amerika dönemine girdik. Bildik durunları zaten yıktılar. Sadece Türkiye veya Kuzey Kıbrıs değildir. Amerika açıkça Kanadadan Grölanta veya Panamadan Meksika körfezine dek var olan kuraların yıkım manifestosunu yayınladı. Artık bildik eski ezber yok. Hele kararlar sıfıra doğru gidiyor. Trump dahi ilk yaptığı iklim zirvesi ve sağlık kuruluşlarından çıkmaydı.
Kısaca, yaşananlar şaka değil. Bizi ilgilendirmez modu ise sadece sıra sana gelinceğe dek sizi korur. Son Gazze ABD açıklaması veya Suriyede olanlar bize nasıl bir dünyaya doğru öngörüde pek de iyi haber vermiyor.