Kıbrıs’tan güzel bir insan geçti: İnsancıl, dürüst, güvenilir, yurdunu seven, hep ilerlesin yurdumuz diye çaba gösteren… Adı Alpay Topuz’du, Kıbrıs’ta insaniyetin sembolüydü… Gerek bize, gerek Kayıplar Komitesi’ne çok yardım etti, hem Alpay Topuz, hem de güzel ailesi… Adamız, güzel bir evladını kaybetti… Ölümü, Abohor’da (Cihangir/Epikho) ailesi ve sevenleri arasında şok yarattı – ardından demeçler patlatılmadı Alpay Topuz’un, taziye mesajları yayımlanmadı – ama bu onun değerini azaltmadı. Çünkü insaniyetle ilgili konularda, toplumlarımız hala tutuk ve hala neyin değerli, neyin değersiz, kimin anmaya değer, kimin anmaya değmez olduğunu bilinçli olarak ayırd etmekten kaçınıyor… Bunun nedeni “sürüden ayrılan”ları “kurtlar kapar” korkusu ve kendi küçük çıkarlarına halel gelmesinden itinayla kaçınmak… Bunun nedeni bazı insanların değer bilmezliği, bazılarının kıskançlığı, bazılarının umursamazlığı, bazılarının da sanki bir başkasını takdir ederse, kendisinden birşeyler eksilecekmişçesine aşağılık kompleksi…
Tıpkı Alpay Topuz’un ölümü gibi, 1962’de “yeraltı teşkilatı”nın öldürmüş olduğu Cumhuriyet gazetesi sahibi Ayhan Hikmet’in eşi Sabiha Hikmet’in ölümü de aynı günlerde oldu ve onun için de kimsecikler herhangi bir taziye mesajı yayımlanmadı, demeç patlatmadı… Sabiha Hikmet, şiddete karşı direnişin sembolüydü, yıllarca tacizlere karşı direnmişti ve onu tek satırla dahi anma zahmetine giremedi toplumumuzun önde gelenleri maalesef… Elbette gerek Alpay Topuz, gerekse Sabiha Hikmet için sözünü ettiğim, tek satır dahi anma zahmetine girmeyenler toplumumuzun sol çevreleri – bahsettiğim çevreler, sağ çevreler değil… Onlardan zaten böyle bir şey beklemeyiz hiçbir zaman… Ama sol çevrelerden, sol aydınlardan bunu bekleriz, boşuna olsa da… Bu yurda somut biçimde hizmet etmiş insanlarımızı biz kucaklamazsak, onları kimin kucaklamasını bekliyoruz?
MUHTEŞEM BİR İNSANDI…
Alpay Topuz muhteşem bir insandı, bütün ailesi de öyle… Onlar sayesinde pek çok kaybın gömü yeri bulunabildi… Osman Topuz’un yardımları sayesinde Palekitre (Balıkesir) toplu mezarı kazılabildi, bu mezardan 17 masum Kıbrıslı’dan geride kalanlar çıkarılabildi…
Alpay Topuz’un verdiği bilgiler sayesinde, Voni’de (Gökhan) pek çok kaybın gömü yeri bulundu… Henüz kazılmayan yerler hakkında da Alpay Topuz, çok ayrıntılı bilgiler verdi, tekrar tekrar hem de: Tek bir kere değil, defalarca, Kayıplar Komitesi’nin farklı farklı araştırma görevlilerine bildiklerini anlattı, sorularını yanıtladı, bilgi sahibi olan ama bizim ulaşamadığımız başka Abohorlular’a, yurtdışında yaşıyor olsalar dahi, ulaşıp onlardan öğrendiklerini de bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine aktardı.
VONİ ESİR KAMPINDA, TECAVÜZLERİ DURDURDU…
1974’te, Voni’de (şimdiki adı Gökhan ve şu anda askeri bölgedir) Mesarya’da çeşitli köylerden savaş esiri olarak alınan Kıbrıslırum kadınlar ve erkekler toplanmış ve Voni, bir savaş esirleri kampına dönüştürülmüştü… Alpay Topuz bu esir kampına atanmadan önce, Voni esir kampında bir takım serseriler, masum Kıbrıslırum kadınlara tecavüz etmekteydi. O kadar ki bu kadınların bir kısmı hamile kalacak ve çaresizlik içinde ızdıraplarıyla başbaşa kalacaklardı. Alpay Topuz kampın sorumluluğuna atanmadan önce, civar köylerden aynı serseri grup, bazı Kıbrıslırum erkekleri de soğukkanlılıkla öldürecekti…
Alpay Topuz, Voni kampına sorumlu olarak atandığı zaman, ilk olarak tecavüzleri durdurdu. O, masum kadınlara tecavüzleri durdurmayı başaran kişiydi… Topuz’un atanmasından önce kampta tecavüze uğrayan ve hamile kalan 30’dan fazla kadın, Kızılhaç aracılığıyla kamptan alınacak ve Kıbrıs’ın güneyinde alel acele geçici olarak değiştirilen bir yasayla, kürtaj olmaya gideceklerdi… Alpay Topuz, kamptaki bebekler için süt, çocuklar için oyuncak bulmaya çalışacaktı… Esir kampında tutulan 600’den fazla savaş esiri Kıbrıslırum’a insanca davranmış, onun kampı yönettiği dönemde herhangi bir tecavüz ya da ondan önce olduğu gibi öldürme olayı yaşanmamıştı…
SUPPURİS KARDEŞLERİ DE KORUMUŞTU…
1974’te bazı Kıbrıslıtürkler’in Palektire’de gerçekleştirdiği ve ağırlıkla kadınlarla çocukları öldürdükleri katliamda tüm ailesi öldürülen ve kendisi de vuralarak yaralı olarak Voni kampına getirilen Petros Suppuris ve kardeşi Kostas Suppuris’i de Alpay Topuz korumuştu kampta kaldıkları süre içerisinde. Petros Suppuris vurulmuş ve yaralanmıştı, katliamı gerçekleştiren Abohorlu bazı Kıbrıslıtürkler, onu öldü diye bırakmışlardı. Petros’un kardeşi Kostas da saklanmış ve öldürülmekten kurtulmuştu…
Ancak Voni kampındayken bazı çevreler, bu iki çocuğun “birer iğne yapılarak öldürülmesini” istemişlerdi – işte bunu engelleyen de yine Alpay Topuz olmuştu. Alpay Topuz, tüm ailelerini kaybetmiş olan bu iki öksüz çocuğun öldürülmesine engel olmuştu…
ONU ONORE ETMİŞTİK…
İki toplumun ilerici örgütleriyle birlikte onu Temmuz 2009’da insaniyetinden ötürü onore etmiştik… Uzunyol’daki “Barış Holü”ne gelebilmesi kolay olmamıştı – onore edeceğimiz Kıbrıslıtürkler, tehdit almışlar, bazıları bu etkinliğe gelememişti. Alpay Topuz’u da bazı “sivil polisler” ziyaret ederek ona gözdağı vermeye çalışmışlar ancak buna rağmen Alpay Topuz, insaniyetinin her iki toplumun barışseverleri tarafından onore edildiği ve ona bir plaket takdim ettiğimiz geceye gelmişti…
Onu geçtiğimiz günlerde kaybettik… Çok üzgünüz… Ailesinin ve onu seven dostlarının acısını paylaşıyoruz… Nur içinde yat sevgili dostumuz, sana yapılan bütün tacizlere, Voni kampında sana sıkılan kurşunlara, yaralanmana rağmen barış için adım atmaktan asla vazgeçmeyişini, gülüşünü, telefonda aramalarını, savaştan ötürü yaşamış olduğun travmaları unutmayacağız. Dr. Derviş Özer bu yüzden heykelini yaptıydı senin, insaniyetini herkese göstersin diye… Ve Dr. Derviş Özer’in yaptığı senin heykelini, insaniyet örneği olarak önümüzdeki Pazartesi günü açılacak iki toplumlu resim/heykel/seramik sergisinde sergileyeceğiz… Bu sergi, Pazartesi günü Ledra Palas barikatından 200 metre kadar uzaklıkta bulunan ve etkinliğimizi ücretsiz olarak merkezlerinde yapmamıza izin veren Stelyos Vakfı Merkezi’nde saat 18.00’de açılacak… 31 Ocak 2025 tarihine kadar açık kalacak… İki toplumdan 12 sanatçının resimlerini, heykellerini ve seramiklerini “Acıdan Umuda” teması altında bir araya getirecek… Senin heykelin acılara rağmen bu topraklarda gösterilen insaniyet nedeniyle umut da olduğunu simgeleyen bir heykel olacak… Senin heykelin ve bu sergi Larnaka’ya, Leymosun’a, Baf’a, Mağusa’ya da gidecek ve herkesin senin adını duymasını sağlamaya çalışacağız, herkesin senin insaniyetini öğrenmesi için uğraşlarımızı sürdüreceğiz… Ardından iki satırla da olsa seni anmayanları da kendi utançlarıyla başbaşa bırakacağız, biz kendi yolumuza devam edeceğiz…
Seni unutmayacağız, unutturmayacağız çünkü sen Kıbrıs’ta insaniyetin simgesi oldun…