Ana Sayfa yaklaşımlar Özkan Yıkıcı Asgari ücret üzerine birkaç söz – Özkan Yıkıcı

Asgari ücret üzerine birkaç söz – Özkan Yıkıcı

Reklamlar

Yetmişlerin sonuna doğru ben öğrenci iken, birçok kavram daha canlı tartışılıyordu. Tartışma tek eksenli değil, değişim ve ayni kalma ikileminden tutun, sistem içi ayardan bilmeme görüşüne dek çok yönlü yaklaşımlarla oluyordu. Bunlar bizim bölüm gibi daha geniş eğitim özgürlüğü olan fakültelerde daha zenginleştirme ve sorgulama şekline de geliyordu. Hele hocalarımızın aydın ve bilimsel yaklaşımlı olup, tartışmaları da normal karşılamaları sonucu, epey anlamak isteyene katgı yapıyordu. Dersin kendisi kadar, genel bilime ve felsefi sorgulama tekniğine dek katılımlar da katardı.

Sağ sol eksenli ayrışmalar yanında özellikle yeni kapitalist sistemle oluşturulmaya başlanan Neoliberalizmin de nedemek olduğu mutlaka kavramlarla birlikte tartışılırdı. Anllamak ve yeni öneri sunma çabaları da oluyordu. Hele kulanılan bilimsel kuramın, içeriği ile algı tutsaklığı ikilemi epey bizi terletiyordu. Özellşikle şişirilen ve geleceğin kapitalist uygulama sıçraması olan Neoliberal genel ile kulanılan kavram algısı konuları geleceğe dek taşıyordu. Eflasyon hesaplamadan asgari ücret konuları da bunlardan birkaçıydı. Özellikle iktisat dersinde hocamız Sezgin Tüzün bilimsel bazı basit gelecek uyarıları önce soru sorarak ve sonra basit örneklerle kafamıza yerleştiriyordu. Bunlardan biri eflasyon, öteki de asgari ücret idi. Çünkü özellikle Demirel bolca demogoji yapıyordu. Eflasyonun gerekirse ayda her gün dahi hesaplanmasını savunuyordu. Hocamız ise soruyu sorarken şu basit örnekle adeta beyinlerimize dinamit koyuyordu: “hayat pahalılığına, örneğin kipriti koyalım. Her gün bunun artışına da önem verelim. Peki, ozaman eflasyon doğru hesaplanır mı” deyerlendirmesini ekliyordu. Başta zorlansak da sonradan konu sanırım ilk önemli kafamda kalan düşünce olgusu oldu.****

Neden böyle bir girişle başladım: çünkü hafta sonuna doğru Asgari ücret açıklandı. Öyle bir rakam kondu ki eflasyonun altında artış verildi. Ama klasik bir ezber daha bozuluyordu. Çünkü Neoliberal sömürge kafasıyla iki yanılgı kafalalrda hep vardı. Birincisi, asgari ücret en azından eflasyon oranında artırılırdı. Bu dahi olmadı. İkincisi, çok kolay kandırılan ezber idi, asgari ücrete bağlı öterki artırılacak hizmetler ve harçlardı. Bu önce Asgari ücret ayağı sildirtilip, sadece eflasyona göre brakıldı. Şimdi ise kimse daha önceden harçlardan öteki konulardaki zamların hem eflasyon hem de asgari ücretlerin üstünde olduğunu pek sorgulama ihdiyacına dahi gelmiyor.****

Seksenler başı adaya yerleşince, sonra işe de girip sendikalara üye olup tartışmalarına takılırken hep öğrendiğimiz akademik bilgi ile Beoliberal sistemin başlayan uygulamalarını katarak uyarılar yapıyorduk. En önemli uyarılar ise, şimdilik önümüze konulanların kolayca aldatıcı olduğu sonucumuzdu. Otomatik bağlanma sonucu kulanılan kavramların içeriğinin boşalıp yetkiyle brakılacaklarını söyledik. Özellikle de eflasyon konusuna ağırlık verdik. Yetkinin mutlak olduğu sömürge tipi koşulundan hareket ediyorduk. Hele de sömürge tipi demokraside hukuken yetkinin mutlaklığını ekliyorduk. İstenildiği anda hesaplarla ağırlıkta oynanacağını, yeri geldiğinde de yetkiyle ilan yapılacağını ben ve Derviş Yükdsel birkaç sendikada sohbetlerde dahi vurguladık. Bize klasik Kıbrıs kaçışıyla “bunları yapamazlarla” yanıt veriyordu. En yakın katgı yapanlar ise KTMMOB yönetiminden Göze ve Sıdaldı..

Asgari ücretin güçler durumuna göre ilan edileceğini de belirtiyorduk. Zamanı gelince ozaman çok fazla olmayan asgari ücretlilerin, gün gele çalışanların yarısını geçecek gelişmeye geleceğini de uyarıyorduk. Sendikaların gücü azaldıkça, yeni başlayan “odöneme göre” yabancı ve kaçak işçilerin artıkça bunun daha da tehlikeye düşeceğinin kaçınılmaz hale geleceği de söylendi. Fakat hep kendine has kibir gururuyla “Kıbrısta tutmaz” savunusu karşımızda duvar gibi duruyordu.

Bunlar hep söylendi. Doksanlarda artan kaçak işçilik ile sendiklaların da teslimiyete yönelmesiyle eski ezberin değişmesine yardımcı olmadı. Çünkü hala konular K. Kıbrısta nifus yapısını yoğun sosyolojik değişime taşırken, hala tüm konuşmalarda sanki yokmuşlar gibi davranılıyordu. Hele Dünya bankası önerileriyle adeta yabancı çalışanın hem de alt kesimde yoğunlaşması tehlikesi hiç tartışılmak istenmedi. Tabi yabancı sermaye el değişim üst koşul da hiç düşünülmek istenmedi. En son tetiği ise zamanında sendikacılığı savunan içinde bizim de arkadaşlarımızın yaptığı yasa ile oldu. Alt kesimde yabancı ve yurtaş olmayanların bazı hakları alındı.

Şimdi mi: bu görüş daha ileriye taşınarak asgari ücretde dahi farklılaşma savunuluyor. Gündemde olup her an meclise gitme konumundadır.***

Özetlediğim koşulların gelişimi ile ikili tutumların gerçeklerle uyuşmamasının gelinen aşamasındayız. Hat da asgari ücretin önemli nifus sayısına ulaştığı ancak bunların ayni zamanda yurtaş olmayıp bazı haklarının da alındığı karmakarışık durumda bulunuyoruz. Masadaki sendika, daha çok yeri geldiğinde siyasal avantalar da alan kamu alanında olması da başka paradoks. Örgütsüz ve önemli kısmı da yurtaş olmana kesimin elbet sesi çıkmaz. Çıkamaz zaten. Ama başka handikaplar da var: başta pek ses çıkarılmayan, görmezden gelen koşul, şimdi örgütsüz yurttaşların olup da örgütsüz olduğu başta ünüversiteleri de vuruyor. Normal lisedeki örğetmenin maaşı altında çalışan doçentler dahi vardır. Onların bazıları şimdiden ünüversiteden orta okulara yöneldiği de görülüyor.

Sanki tüm bunlar yokmuşçasına davranılıyor. Hat da yılda kaç defa verilecek tartışması daha kolaycılığa geliyor. Oysa çoktan, asgari ücret yoksuluk çizgisinin altına düştü. Son açıklanan asgari ücretin eflasyon hem de ısmarlama rakamına dahi laşamadığı da görülüyor. Ama örgütsüzleşen, yasa dışı kurallarla yaşamayı öğrenen K. Kıbrıs yaşayanı, kimi kendine dokunulmadığı kimi güvencesi olmadığı kimi de yasal yurtaş olmaması sonucu geniş etkilenen kesim sesini çıkaramıyor. Masada olan “temsilcinin” asgari ücret çalışan üyesinin nekadar olduğunu sormak dahi yanıtının acıtıcı olduğu da net.

Tüm bunlar Klasik sömürgecilikten yeni sömürgediliğe geçişle, yeni sömürgecilikte stratejik sömürgeleşmenin fiylen iki ayrılarak yeniden kurumsallaşarak, kuzeyin ilhaklaşma dönemine sokulmasıyla gelinen acı ama çok kesen sınıfsal siyasal gerçeğin aynasıdır. İnanın, çoğu asgari ücret konusunda konuşanın, ülke gerçeklerini ötelemesi de normal haldir. Hat da olması gerekendir denilmektedir. Sendikasızlaşma, sarılaşan sendikacılık, kaçak ve yasa dışı çalışma emek sömürüsünün yayılması, ayrıcalıklar ile genel politik sosyolojik geliştirme hamleleri bu sonucu getirdi. Boşuna değl şu görüş dahi karşılık buluyor: yurt dışından gelip çalışanlara daha az asgari ücret vermek”.. alt sektörlerdeki emeğin daha çok yabancı olması ise dilenen sınıfsal yapıyı kurdurtu. Sınıfsal uçurum ise daha fazla artı. Bunlar hep sistemin nasıl bir Kıbrıs sorularının sınıfsal ayağının yanıtıdır.

YORUM YOK

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Exit mobile version