Suriyede Esat rejimi artık sonlandı. Öyle sonlandı ki son dönemdeki kurşun atmadan teslim olmadan tutun, Suriyedeki gelişmelere birçok ülkenin de direk katgısı olma darmadağın etkenlerin olduğu gölgesinde gerçekleşti. Sonuçta, kazananı bol kaybeden ise Esatın olup darmadağın Ortadoğu projeli Suriye oluştu. Elbet yorumlar da tartışmalarla hızlandı. Algı çalışmaları adeta mekik dokuyor. Gerçekler ortaya çıktıkça bize Emperyalizmi yeniden masamıza konulmaktan kaçamaz hale geliyoruz. Fakat, bolca bahane de var. hele sanki aniden sonuç olma algısı, herkesi öngörmeme veya gerçekten kaçma bahanesine de sığdırtıyor.
Benim için önemli sürpriz Suriyedeki genel politik sonuç değildir. Sadece başlangıçta neden bukadar kolay olmlanın arka perdesine yoğunlaşmamı getirdi. Doğrusu algı çalışmalarına karşın, abartılı sözlere rağmen, yine de gerçekler karşımıza geliyor. Gerçekten onüç yıldır direnen Suriye ordusunun kurşun atmadan birkaç günde kaybetmesi sorguya deyerdi. Sorguya neden olmayacak birikimler de vardı. Saldırı beklenmeyen durum değildi. Hemen hahtırlatalım. Kısa zaman önce ben bu köşede şu uyarıyı yaptım: “Suriyeye dikat” diyordum. Havada boşluğa gaz atmıyordum. Laf olsun diye yazmıyordum.
Herkes Lübnan katliyamına yoğunlaşırken, Gazzede katliyam rakamı kırküçbine varırken, sanki konu yokmuş gibi Suriyeye dikat çekmiyordum. Gelişmelr vardı. Ayrıca israilin de açık uyarıları arada geliyordu. Suriyenin birçok yeri İsrail tarafından bonbalanıyordu. Özellikle iran milisleri ve Hizbulahın olduğu yerler yoğun füze yiyordu. Garip olan Rusyanın herzamanki gibi israile karşı Suriyede olan moderifn hava sistemini kulanıma aşmamasıydı. Bu arada Kuzeyden özellikle idlipten de Halepe saldırılar yapılıyordu. Bunlar pek de haber olmadığı için hesaba da katan yoktu. ayrıca, haberini alıp da Onaltı Kasımda Türkiyede İsrail ve Türkiye istihbarat örgüt başkanlarının görüştüğü bilgisi de dolaşıyordu. Bu bilgilere ek olarak israilin SUriyeye ısrarla uyarı çekmesi, Erdoğanın birbirini tutmayan havadan yapılan öneriler de birşeylerin ısıtıldığına inancım geliyordu. Zaten Lübnan ateşkes gerçekleştiği anda, sıranın Suriye olduğunu başta Metanyahu kabinesi açıklıyordu.
Tıpkı olaylar başlarken, HTŞ Halepe girerken “ben Kahin değilim” makalemdeki yazdığım gibi gelişti. Bunlar kısaca şunu diyordu: zaten genel sistem planı vardı. Sürpriz saldırı veya HTŞ yapısının terör örgütünden muhalif simgesine konulması değildi. Gerçek biriktirilen ve diplomatik uzlaşmalarında damıtılmasıyla yaşama geçirildi. Sürpriz denecek hamleler değil. Sürpriz olan Esatın direnmeden Şamı dahi teslim edip gitmesiydi. Bu dahi soruları artırır. Üstelik başbakanı dahi cihatçılarla uzlaşmaya hemen geçti. Demek ki saldırı veya sonuç sürpriz değildi. Sürpriz olan kurşun atmadan sonuçlanmasıdır. Ama ayni anda israilin de golan tepelerinden girip yeni tanpon bölge ilanetmesi de eklenmelidir.***
Ufak bir hatırlatma ile başladım. Çünkü ben eğer kısıtlı olanaklarıma rağmen Suriyeye dikat deyip sıranın oraya geleceğini, yaşanan olayların daa birikimini aktararak kanıtlarla sunarken, hala birilerif sırf ilgilenmediği için bu girişime sürpriz denebmenin de algı çalışmasıydı. Fakat ilginç sigeleşmeler vardı. Dün onm milyon dolar kafasına bedel konulan Colani şimdi muhalefet lideri olarak Şamda. Hem de Muhalefetin başı olarak. Dün onu televizyonlarda, görene onca para adayan ABD şimdi onu muhalif özgür lider olarak sunuyor. HTŞ ise tüm dünyada terör örgütü ilanında. B.M. kayıtları var. tabi ki Türkiye de. Şimdi bu örgüt ve lideri Suriyeyi “kurtaranlar” olarak batı bize sunuyor. Yine İdlipteki HTŞ yapısını ikibinonyedide Astana anlaşmasıyla Türkiye silahsızlandıracaktı. Çok güzel ve mükemmel silahsızlandırdı! Ayrıca, İdlip girişi Hataydan. Bölge Türkiyeninn kontrolunda. Buraya paraşutla dahi inmenin Türkiye müsaadesine bağlıdır. Fakat, öyle silahlar ve dronlar gördük ki demeğin gitsin. Gece kullanımlı aygıtlar dahi vardı. Bu yapı örgütlendi. Örgütünde ise salt Suriyeliler yoktur. Uygurlardan Çeçenlere onbinlerce yabancı cihatçı da var. bunların da girişi, malum yerlerden. Ama kimse artık bunları sorgulamıyor. Olup bitti. En iyisi mi Esatın gidişiyle bayram yapmaktı.
Başka bir pişkinlik de doğrudürüs direk muhatap olduklarını, planlamanın yapıldığı da belirtilmiyor. Halbuki deşildikçe, ortak anlaşmalar pazarlıkları olduğu da anlaşılıyor. En baştaki de Rusyanın durumuydu. Rusya olaya adeta göz yumduk havasındaydı. Fakat, sızanların önceden epey zamandır planlandığı anlaşılıyor. Tabi ki işin içinde hat da merkezinde İsrail gerçeği vardı. Boşuna değildi HTŞ daha Halepe girerken, İsrail televizyonuna çıkıp konuştular. Birçok çevreye iyi makyajlı selamlar gönderdiler. Nedense tüm dünya bu örgüte teröristlik basarken, şimdi sanki onlar değilmiş havasında. Ama net olan şu: Esatı çıkar nedeniyle uzlaşan kesimler resmen yalnız braktı. Kendi ordusu dahi savaşmak istemediği dahi anlaşılıyordu. Bu pazarlıklar ise sistemin çirkin iki yüzlülüğünü işaret etmeğe devam ediyor. Esat dışında kaybeden öteki kesim de irandı. Zaten İsrail Suriye üzerinden hep iranı gösteriyordu. İran da güvendiği Rusyadan dahi kazık yemenein sesizliğine büründü.
Sonuçta, Esat rejimi sonlandı. Yerine ne gelecek olan net değil. Birçok çevre var. Suriye geneli üzerinden hesaplar şimdiden masada. Öteki Ortadoğu projesi işkalerden farkı, Suriye içinde birçok iç dinamik değişik açıdan rol aldı. Uluslararası denklem pazarlıkla gelişior veya tıkanıyor. Bu nedenle aynen ırak veya Libya değildir. Fakat, tehlike kriz bataklığında benzer koşulların oluşması da kesin. Şimdiden değişik yöreler oluştu. Alınan dersler ise HTŞ liderinin söylemlerinde var. öyle ki kendinin devlet başı olmayacağını dahi açıklama makyajı vardır. Cihatçı yeni gelenekte bunlar hep oldu. Ülkeği ele geçirirken hep iyi mesajlar verdiler. Algı çalışmasıyla da “bunlar değişti” inancını yerleştiler. İktidara yerleştikçe kendi yüzlerini dışa vurdular. Hele de Suriye gibi bir yerde israilden Türkiyeye, Rusyadan ingiltereğe birçok denkleme dikat gerekirken, Colin eğitildiği kesin.
Not: bazı araştırmalar bize de yeniden uyarı gibi açıklama yapıyorlar: son başta Suriyede olan gelişmeler, dizayin yapmalarda ingilterenin önemli planlama yaptığına inanılıyor. Fayik Bulut net olarak “denizde sığ yerde iki balık dahi kavga ediyorsa, orada İngiltere oynunu arayın” diyordu. Neden mi yazdım: Suriye veya Lübnan gelişmelerinde de Kıbrıs kulanıldı. Kimse tınmadı. İngiltere adamızın da fiylen son sözü söyleyen garantörüdür. Bilmem bir şey kıpırtı haline getirmeğe yetiyormu?
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.