Ana Sayfa iktibas Kavel Alpaslan ‘Güney Kore’de sıkıyönetim sürecine işçiler damga vurdu’ – Kavel Alpaslan 

‘Güney Kore’de sıkıyönetim sürecine işçiler damga vurdu’ – Kavel Alpaslan 

Güney Kore'de sıkıyönetim-darbe süreci, toplumun geniş kesimleri ve özellikle işçi sendikalarının tavır alması ve genel grev çağrısı ile tersine çevrildi. Bu krizde sendikaların rolünü ve etkinliğini, ülkedeki siyasi dengeleri KCTU Uluslararası İlişkiler Sorumlusu Mikyung Ryu ile değerlendirdik

Reklamlar

Güney Kore bir haftadır Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol’un sıkıyönetim ilanını konuşuyor. Yeol, 3 Aralık gecesi televizyon kanalında yaptığı halka sesleniş konuşmasında, ‘muhalefetin devlet karşıtı aktivitelere karışması’ iddiasıyla sıkıyönetim ilan etmiş ancak parlamentonun oylama sonucu kararı kaldırması ve bunun Bakanlar Kurulu’nda onaylanmasıyla geri adım atmıştı. Şimdi ise başarısızlıkla sonuçlanan sıkıyönetim kalkışmasından sonra Yeol’un görevden azli isteniyor.

Yoon, sıkıyönetim açıklamasında ‘Kuzey Kore yanlısı güçleri ortadan kaldırmayı ve anayasal özgürlük düzenini korumayı amaçladığını’ savunmuştu. Ancak sebepsiz yere yapılan bu sıkıyönetim açılamasının asıl sebebinin, Yoon’un eşi hakkında yürütülen yolsuzluk soruşturması olduğunu görenlerin sayısı hiç de az değil.

Tüm bu süreçte dikkat çeken bir diğer konuysa, sıkıyönetim kararının hemen ardından  Kore İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (KCTU) ‘Yoon’un istifasına kadar sürecek’ bir genel grev kararı alması oldu. Görünüşe göre sıkıyönetim ilanına ve Yoon’un yönetimine karşı düzenlenen protestolarda aktif bir rol oynayan KCTU ile konuşup Güney Kore’de yaşananları daha detaylı bir şekilde incelemek gerekiyor. Biz de hem sıkıyönetim ilanını, hem de sendikaların tavrını KCTU Uluslararası İlişkiler Sorumlusu Mikyung Ryu ile konuştuk.

KCTU Uluslararası İlişkiler Sorumlusu Mikyung Ryu


‘SIKIYÖNETİM İLANININ MANTIKLI BİR AÇIKLAMASI YOK’

Güney Kore’de sıkıyönetim ilan edilmesinden sonra yaşananlara baktığımızda, çoğu kişi bu kararın alınmasında asıl sebep olarak Yoon Suk Yeol’un düşen popülerliğini ve kendisine yönelik suçlamaları gördü. Gerçekten sadece bunlar mı? Sizce Yoon’u sıkıyönetim ilan etmesinin gerçek sebepleri neler olabilir?

Bu soruyu yanıtlamak zor. Çünkü Yoon’un kendi kendine ilan ettiği darbeye dair makul bir bağlam ya da mantıklı bir olasılık ortada yok. Muhalefet partisinin son genel seçimdeki ezici zaferinden sonra Yoon Suk-yeol’un temelde topal ördek* bir başkan haline geldiği ve eşini içeren yolsuzluk skandalları nedeniyle her gün saldırı altında kaldığı doğru. Ama gerçekte, Yoon muhtemelen bunun ‘orduyu devreye sokarak’ düzeltilmesi gereken bir tür acil durum olduğunu düşünen tek kişiydi.

Sonrasında yaşanan gelişmeler gösterdi ki, sıkıyönetim ilan edildikten hemen sonra sıkıyönetim güçleri, sadece söz konusu kararı kaldırma yetkisine sahip olan Ulusal Meclis’i değil, aynı zamanda Seçim Komisyonu’nu da kontrol almaya çalıştı. Kimileri Yoon’un aşırı sağcı YouTuber’ların yaydığı seçim sahtekarlığı komplo teorilerine ciddi manada kendini kaptırdığını düşünüyor. İnsanlar bir anda, gecenin bir yarısında, ortada ‘acil durum’ olarak değerlendirilebilecek hiçbir şey yokken sıkıyönetim ilanı ile karşılaştıklarında, her şeyin ne kadar gerçeküstü olduğunu fark edip. afalladılar ve bunu nasıl algılayacaklarını bilemediler.

Güney Kore’de sıkıyönetim protestolarında bir gösterici “Yoon’u azledin” yazılı bir pankart taşıyor.  (Fotoğraf: Reuters) 

 
‘KUZEY KORE TEHDİDİ’ İDDİASIYLA YOLSUZLUĞU ÖRTMEK

Yoon aynı zamanda muhaliflerini ‘Kuzey Kore yanlısı’ ve ‘komünist’ olmakla suçladı. Bunun gerçekçiliği bir tarafa genel olarak bu suçlamalara dair bir şeyler söyleyebiliriz belki. Bu tarz suçlamalar Güney Kore’de sıkça işitiliyor mu? Siyasi atmosfer için ‘olağan’ sayılabilir mi? Halkta nasıl bir yankı buluyor?

Yoon sıkıyönetim ilanını okurken ‘Kuzey Kore yanlısı komünist güçlerin ülkeyi tehdit ettiğini’ ileri sürmeye devam etti. Aslında bu Kore için hiç de alışıldık bir şey değil. Tabii eğer etrafınız aşırı sağ YouTuber’lar ile çevrilmemişse. Siyasi atmosfer, hükümet yetkilileri veya herhangi bir politikacı tarafından resmi açıklamada böyle bir retorik kullanılmasına izin vermiyor. Yoon, “Özgür Güney Kore’yi Kuzey Kore komünist tehditlerinden korumak ve halkımızın özgürlüğünü, mutluluğunu talan eden utanmaz Kuzey Kore yanlısı devlet karşıtı güçleri ortadan kaldırmak ve anayasal düzeni korumak için sıkıyönetim ilan ettiğini” duyurdu. Ama baktığınızda, hedefi aslında Demokratik Parti’ydi. Nedenleri mi? Yoon’un iddiasına göre Demokratik Parti, Yoon’un eşi First Lady Kim Kun-hee hakkında süren yolsuzluk iddiaları soruşturmasını düşük tempoyla yürüten Mali Denetleme Heyeti Başkanı ve savcıyı suçluyordu ve bütçeyi kısarak hükümeti felç ediyordu. Gerçek nedenlerine bakıldığında, Kuzey Kore hakkında doğru düzgün hiçbir şey söylemedi bile. Bu, aklı başında hiç kimsenin anlam veremeyeceği türden bir şeydi.

‘İLK GÜNDEN SENDİKALARA KARŞIYDI’

Peki aynı suçlama, yani ‘Kuzey Kore yanlısı olmak’ işçi sınıfına yönelik kullanılan bir itham mı? Sizce kimileri ‘Kuzey Kore’ kartını kendi çıkarları için bir günah keçisi olarak kullanıyor mu?

Günümüzde işçi sınıfı hareketini damgalamak için ‘Kuzey Kore yanlısı’ terimi nadiren kullanılır. Geçmişte durum böyleydi. Yoon yönetimi altında ‘Kuzey Kore yanlısı’ söylemi işçi sendikalarına saldırmak için kullanılan tek silah değildir. Yoon yönetimi, daha ilk günden beri sendikalara takıntılı bir şekilde baskı oluşturmakla meşguldü. Sendikaları, kanun tanımaz gruplar olarak göstermek için ‘işçi-yönetim ilişkilerinde hukukun üstünlüğü’ diye yeni bir ifade icat ettiler (bunu “ister işçi ister yönetici olun, yasayı çiğnerseniz cezalandırılırsınız” şeklinde yorumladılar, herkesin hukukun üstünlüğü olarak anladığı şeyle hiçbir alakası yok).

Sadece bu değil, sendikaların mali kayıtlarını tüm yurttaşlara duyurmasını talep eden bir kampanya başlattılar -bu kayıtlar zaten sendika üyelerine kapsamlı bir şekilde bildirilmiş olmasına rağmen. Tabii bu da sendikaların bir şekilde mali dolandırıcılık yaptığı imajını yarattı.

Daha sonra, KCTU’nun en güçlü sendikalarından biri olan İnşaat İşçileri Sendikası’nı hedef aldılar. Özel bir soruşturma ekibi kurdular ve sendika yetkililerini toplu halde mahkemeye çağırdılar. Sendika yetkililerinin tamamen normal sayabileceğimiz sendikal faaliyetlerini (toplu sözleşme, iş güvenliği faaliyetleri, miting örgütleme) ‘gözdağı verme’ ve ‘tehdit’ olarak damgaladılar ve yargı yoluyla bir taciz kampanyası sürdürdüler. 2023 yılında, bir KCTU Merkez ofis yetkilisi Ulusal Güvenlik Yasası’nı ihlal ettiği gerekçesiyle soruşturulurken Ulusal İstihbarat Servisi ve polis, KCTU ofisindeki bilgisayarını ve masasını ararken gereksiz yere dışarıya merdivenli itfaiye araçları ve havalı yataklar getirme şovu yaptılar. Bu da bir tür ‘anti-terör operasyonuna’ benzeyen bir sahne yarattı.

‘Yoon azledilsin’ (Fotoğraf: Reuters) 


KCTU, Yoon istifa edene kadar genel greve çıkma kararı aldı. KCTU’yu bu karara sürükleyen ne oldu? 

Burada gördüğümüz şey bir darbeden başka bir şey değil – sıkıyönetim ilanı açıkça bir ayaklanma kalkışmasıydı. Sıkıyönetim ilanından hemen sonra KCTU, Başkan Yoon’u istifaya çağırdı. Koreli işçiler, vatana ihanet eden birinin en üst makamımızda yeri olmadığına inanıyor. Demokrasiye karşı böylesine ciddi bir meydan okumayı cevapsız bırakamayız. Bu yüzden KCTU genel grev çağrısı yaptı.

Bir gün sonra muhalefet partisi, Yoon’un görevden azli yönünde bir yasa tasarısı sundu ve iktidar partisi ‘sıkıyönetim ilanını anayasaya aykırı ve yasadışı bulmalarına rağmen tasarıya karşı mücadele edeceğini’ belirten bir tavır aldı. Ulusal Meclis’in talebi üzerine sıkıyönetimin kaldırılmasına rağmen, Başkan Yoon temastan uzak kalmaya devam ediyor ve sürekli olarak “Hayrola? Sorun nedir?” gibi davranıyor.

Bu nedenle sınırsız genel grev çağrısı yaparak, en güçlü uyarımızı başkanın kendisine ve iktidar partisinin yasa koyucularına iletmek istedik. İktidar partisi 7 Aralık’ta görevden azil yasa tasarısı oylamasını boykot ettikten sonra iktidar partisini ayaklanma kalkışmasının suç ortağı olarak görmememiz için hiçbir neden yok. Şimdi bununla beraber Yoon’un ayaklanma nedeniyle soruşturulup derhal tutuklanması ve Halkın Gücü Partisi’nin kapatılması çağrısında bulunuyoruz.

‘TOPLUMSAL DÖNÜŞÜME ÖNCÜLÜK’

Güney Kore örgütlü bir işçi sınıfı hareketine sahip. Bugünkü eylemlerde örgütlü işçi sınıfının rolünü nasıl gördünüz ve gelecekte kitleler için nasıl bir rol oynayabileceğini düşünüyorsunuz?

3 Aralık gecesi, sıkıyönetim ilan edildikten hemen sonra KCTU, üyelerine sıkıyönetimi durdurma yetkisi bulunan Ulusal Meclis önünde toplanma çağrısı yaptı. Şaşırtıcı bir şekilde insanlar hızla harekete geçti ve Ulusal Meclis’in başkandan sıkıyönetimi kaldırmasını talep eden kararı geçirmesini başarıyla desteklediler. Merkez yürütme kurulu derhal süresiz genel grev çağrısı yapmaya karar verdi; Kore Metal İşçileri Sendikası ile Kore Demiryolu İşçileri Sendikası da dahil olmak üzere KCTU’ya bağlı birçok sendika, başarıyla greve çıktı. Ancak Cumartesi günü, Yoon’un görevden alınması için düzenlenen ulusal mum ışığı yürüyüşünün katılımı gerçekten çok büyüktü ve Yoon’a karşı protestolarda örgütlü işçilerin tek güç olmadığı açıktı.

Mum ışığı yürüyüşü – Güney Kore (Fotoğraf: Reuters) 

Tabii KCTU’nun rolü insanları harekete geçirmekten daha fazlasını ifade ediyor. Yolsuz eski Başkan Park’ın görevden alınmasının hiçbir şeyi değiştirmediğini zaten deneyimledik. Halkın değişim arzusuyla seçilen Moon Jae-in hükümeti de çok sayıda işçi karşıtı ve sermaye yanlısı politikaları yürürlüğe soktu. Bu, KCTU’nun siyasi reformlar da dahil olmak üzere büyük bir toplumsal dönüşüme öncülük edebilecek alternatif bir siyasi güç olarak kapasitesini göstermesi açısından çok kritik bir harekettir.

*Topal ördek, kendinden sonra makamını dolduracak kişi seçilmiş veya seçilmek üzere olan siyasetçidir. İngilizce ‘lame duck’ ifadesinden gelmektedir. (Vikipedi).

YORUM YOK

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Exit mobile version