Ana Sayfa iktibas Metin Yeğin Bir koridor; Beyaz… – Metin Yeğin

Bir koridor; Beyaz… – Metin Yeğin

Uzun koridorda kapılar var, çoğu kapanıp açılamayan. M. Foucault çok haklı, hastaneler, hapishaneler, okullar hepsi birbirine benziyor ve kabus devam ediyor

Reklamlar

Hastane odasında yazdığım bir yazı bu. Hayatımın en kötü zamanlarından birini yaşıyorum. Kötü bir kabus içindeyiz ve daha da kötüsü ben değilim hasta olan. Oldukça yaşlandım artık sanırım. Eskisi gibi soğukkanlı değilim ya da Zeyno olduğu için bu.

Soğukkanlı olmak, sahiden böyle hissetmek değil zaten. Öyleymiş gibi davranmak. Bir haftada üçüncü MR bu. Israrla bir şeyler bulmaya çalışıyor endüstriyel tıp. Milyonlarca dolarlık makineler bir şey yok gösteriyor ama gerçek karşımızda sendeliyor.

Bir tango parçası dinliyorum. Hiç dans edemem sadece dinliyorum. Sesini sonuna kadar açtım. Derin bir acının üstünde akıyor, akordeon. İşkence sahnelerini aklıma getiriyorum ama boşuna. Hiç işkence anlarını düşünerek teselli olacağımı düşünmemiştim. Kolay unutuyor insan ve kolay alışıyor. İnsanlığın en güçlü ve en zayıf tarafı bu.

“Çocukluklarını geride bırakmış olanların masallarına pek güvenilmez. Kimimiz kendimizi rahatlatmak için geçmişe, aslında o yıllara sığmayacak kadar çok başarı ve keyif yükleriz. Ya da bugünkü durumumuzu mazur göstermek için gerçek ve hayali acılardan medet umarız.”

Güzel dans etmek isterdim. Yine de ediyorum ama tango değil. Bu kadar kötü olmaya dayanamıyorum galiba ve dansta eşim olma şansızlığını yaşayan arkadaşa acıdığımdan olmalı.

Kelimelerin arkasına sığınıyorum. Bir boka yaramıyorlar madem buna yarasınlar. Ne dünyayı değiştirebiliyorlar ne de içinde taşıdıkları kıvılcım bir şeyleri tutuşturuyor. Mohikanlar gibi yakılmış ateşler geride kaldı.

“O sıralarda Amerikan Aleyhtarı Faaliyetler Komitesi’nin çalışmaları sürüyordu. Joe McCarthy ve adamları Cohn ile Schine. Bunlar, gece yastık kavgasından sonra çikolata ezmesi mıncıklar gibi hukukla oynuyorlardı. Sırtlarına resmî görev zırhını geçirip cihat ilan ediyorlar, önlerine geleni vuruyorlardı.”
Demin okuduğum bir oyundan aldım bunu. Ne kadar çok bugüne benziyor değil mi?

Bir tek kişilik oyun yazdım geçen hafta. Erkekleri öldüren bir kadının öyküsü ‘Temizlikçi’ adı.

Uzun koridorda kapılar var, çoğu kapanıp açılamayan. M. Foucault çok haklı, hastaneler, hapishaneler, okullar hepsi birbirine benziyor ve kabus devam ediyor.

*Alıntılar Lillian-William Luce

YORUM YOK

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Exit mobile version