Ana Sayfa yaklaşımlar Mehveş Beyidoğlu Bağ kurmakla bağımlı olmak arasındaki çizgi: ilişkiler üzerine bir düşünce – Mehveş...

Bağ kurmakla bağımlı olmak arasındaki çizgi: ilişkiler üzerine bir düşünce – Mehveş Beyidoğlu

Reklamlar

Gerçek özgürlük, başkalarına bağımlı olmaktan değil, onlara sağlıklı bir bağlılıkla yaklaşmaktan gelir” – Eric Fromm

Bağlılık ve bağımlılık

İki kavram, birbirine oldukça yakın görünse de aralarındaki fark derin ve anlamlıdır. Birine bağlı olmak, doğaldır; kopması zor bir bağ kurmaktır.

Ancak hayatın koşulları bazen bizi bu bağı koparmaya iter ya da bağ kendiliğinden zamanla çözülür.

Bağlılık, değişen bir dengedir ve yaşamın akışında bu değişim oldukça doğaldır. Bağımlılık ise bambaşka bir olgudur.

Bağımlılık, insanın kendini farkında olarak ya da olmayarak sınırlandırmasıdır ve ne yazık ki çoğu zaman bencil bir eğilim olarak ortaya çıkar.

Burada bağımlılık konusunu açarken maddelere bağımlılığı bir kenara bırakmak gerekir, çünkü bu yazının odak noktası insana duyulan bağımlılık.

Bir insana bağımlı hale gelmek hem kendimiz hem de karşı taraf için ciddi bir sorun oluşturur. Kendi özgürlüğümüzü daraltır, karşımızdakine gereksiz yükler bindiririz.

Çoğu zaman buna “beklenti” adını veririz ve bunu doğal bir şey gibi algılarız. Ancak bağlılıkla bağımlılık arasında ince ama önemli bir fark vardır.

Beklentiler, sosyal varlıklar olarak insani ihtiyaçlarımızın bir parçasıdır. En yakınlarımızdan sevgi, şefkat, özen bekleriz.

Ancak bu beklentiler istediğimiz ölçüde karşılanmadığında, suçlama, hayal kırıklığı, mesafe koyma, hatta küskünlük gibi tepkilere yöneliyorsak, bu bir sorun işaretidir.

Beklentimizi bir hak gibi gördüğümüz noktada bağımlılık devreye girer. Karşımızdakinden, onun kapasitesini aşan şeyler beklemeye başlarız. Bu durum hem bizim özgürlüğümüzü kısıtlar hem de en değer verdiğimiz insanları yorar.

Bu bağımlılık hali, ebeveyn-çocuk ilişkisinde çok sık gözlemlenir. Pek çok ebeveyn, kendini çocukları üzerinden var eder. Çocuk yuvadan ayrıldığında, ne yapacağını bilemeyen, hayatını yalnızca çocuğuna adayan kişilerle karşılaşırız.

Çocuğun kariyerine, yaşam biçimine müdahale etmek, onların bağımsızlığını engellemek aslında sevgi değil, sağlıksız bir bağımlılıktır. Bir diğer yaygın örnek de kız çocuklarından “bakım” beklentisidir.

Bazı ailelerde kız çocukları, ileride ebeveynlerine bakacak bir “güvence” olarak görülür. Bu tür yaklaşımlar, hem çocuğun bağımsız bir birey olmasını zorlaştırır hem de ilişkileri sağlıksız bir döngüye sokar.

Benzer bir durum arkadaşlıklarda ve diğer ilişkilerde de ortaya çıkar. Birine destek olmak, yanında olmak ile sürekli bir talep halinde olmak arasında fark vardır.

Sürekli beklenti hem karşımızdaki insanı bunaltır hem de bizi hayal kırıklığına sürükler. Bu durum, moralimizi bozar, özgüvenimizi zedeler ve hayata sağlam basmamızı zorlaştırır.

Bu noktada Eric Fromm’un “Sahip Olmak ya da Olmak” adlı eserindeki fikirler önem kazanıyor.

Fromm, insanın hayatını “sahip olmak” üzerine kurduğunda, mutluluk ve özgürlük arayışında çıkmaza girdiğini, ancak “olmak” modunda yaşamayı seçtiğinde gerçek tatmine ulaşabileceğini savunur.

Bir insana bağımlı hale geldiğimizde, aslında “sahip olmak” haline geçeriz; o kişiyi merkezimize alır ve ondan sürekli bir şeyler almayı bekleriz.

Ancak “olmak” hali, özgürleşmek, kendi varlığımızı anlamlandırmak ve sağlıklı ilişkiler kurmak demektir.

Fromm’un bu ayrımı, bağlılık ve bağımlılık arasındaki farkı anlamamıza yardımcı olabilir.

Sağlıklı bir bağlılık, insanın “olmak” haline daha yakın bir yaşam tarzını desteklerken, bağımlılık bizi “sahip olma” yönünde çekerek hem ilişkilerimizi hem de bireysel gelişimimizi sekteye uğratır.

Bağlılık, karşılıklı sevgi ve destek üzerine kurulu bir bağdır. Bağımlılık ise bu bağı zorlaştıran, kişiyi kısıtlayan ve hem kendisine hem de çevresine zarar veren bir eğilimdir.

Hayatın akışında, sağlıklı bir bağlılıkla özgür bir birey olmayı dengeleyebilmek hem kendimizi hem de sevdiklerimizi daha mutlu ve huzurlu bir yaşamın parçası yapacaktır.

Bu nedenle, bağlılıklarımızı bağımlılığa dönüştürmeden sürdürebilmek hem kendimize hem de sevdiklerimize gerçek özgürlüğü sunar; çünkü ancak özgür bireyler olarak kurduğumuz ilişkiler hem bizi hem de karşımızdakini güçlendirir ve anlamlı kılar.

Gerçek bağlılık, birbirimizi kısıtlamadan, özgürce sevebilmek ve destek olabilmekten geçiyor sanırım. Umarım hepimiz, sevdiğimiz insanlarla daha hafif, daha özgür bağlar kurabiliriz.


Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

YORUM YOK

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Exit mobile version