Nobel Barış Ödülü, 1945’deki atom bombası katliamlarından kurtulanların (hibakusha) kurduğu Nihon Hidankyo örgütüne verildi. Japonya’nın tüm vilayetlerindeki hibakusha örgütleri tarafından bir çatı örgüt olarak oluşturulan Nihon Hidankyo, atom ve hidrojen bombalarına karşı düzenlenen 2. Dünya Konferansı sırasında 10 Ağustos 1956 tarihinde kurulmuştu.
Kuruluşun ana hedefi; nükleer savaşın önlenmesi, tüm nükleer silahların ortadan kaldırılması, tüm nükleer silahların tamamen yasaklanması ve ortadan kaldırılması için uluslararası bir anlaşmanın imzalanması; bu hedefe ulaşmak için uluslararası bir konferansın toplanması. İkinci hedefi, atom bombasının verdiği hasarın, yol açtığı savaş ve yıkımın; bombayı kullanan devlet tarafından tazmin edileceğinin garanti altına alınması. Üçüncü hedefi, var olan tüm önleyici politikaların güçlendirilmesi.
Hidankyo’nun barış ödülünü alması önemli çünkü tüm dünya, nükleer tehlikenin tam olarak ne anlama geldiğini ancak nükleer savaşı yaşamış olanlardan, yani hibakusha deneyimlerinden öğrenebilir. Hidankyo’nun kuruluş bildirgesinde, “Deneyimlerimizden çıkardığımız derslerle insanlığı içinde bulunduğu krizden kurtarma” iradesinin vurgulanması boşuna değil.
21. yüzyılda nükleer tehlike sürerken, Hidankyo’nun 10 Ağustos 1956 tarihli kuruluş bildirgesi güncelliğini koruyor. Bu bildirgeyi sizler için Türkçeleştirdim.
***
Atom bombasının atılmasından bu yana geçen on bir uzun yılın ardından, nihayet ilk kez burada bir araya gelebildik. O unutulmaz anda öldürülmemiş olan bizler, nihayet kendimizi toparladık ve bugün bu ilk ulusal konferansa geldik. Şimdiye kadar sessizliğimizi koruduk, yüzümüzü sakladık, dağıldık ve hayatlarımızı kaldıkları yerden sürdürdük. Ama şimdi çenemizi tutamayarak ayağa kalkıyoruz, ellerimizi birleştiriyoruz ve burada toplanıyoruz.
Bu ayağa kalkma cesaretini, geçtiğimiz ağustos ayında yapılan Dünya Konferansı sayesinde elde ettik. Orada ülkemizdeki ve dünyadaki insanlar sesimizi duymaya başladılar ve bize uzatılan sıcak elleri ve saygıyı görünce bir anda cesaretimizi toplamaya başladık. Bu vesileyle, dünya halklarına en içten şükranlarımızı ve kesin bir kararlılıkla ayağa kalkma kararımızı ifade etmek istiyoruz.
Ayrıca, bu minnettarlık ve kararlılık sözlerini, bombalama anında sefil bir şekilde ölen insanların, korkunç atom bombası hastalığından ölenlerin, 300 binden fazla baba ve annenin, oğul ve kızın, karı ve kocanın ölülerinin sessiz sesleri adına söylenmiş sözler olarak kabul etmenizi istiyoruz.
Bugünkü toplantıda, ölenleri andık ve bu uzun yıllar boyunca biriken ifade edilemez duygulardan bahsettik. Ancak kalplerimizin derinliklerinde biriken üzüntü ve öfkenin, işkence ve sıkıntının bitmek bilmeyen şekilde dile getirilmesi, geçici bir teselli ya da rahatlama sağlamak için değildi. El ele tutuşarak ve kararlılıkla kendimizi ortaya koyma amacını taşıyordu. Yapmamız gerekeni dünyaya duyuracak, ihtiyacımız olan ülkeyi isteyecek, kendimizi uyandıracak ve kurtaracaktık. İşte bu görüşmeler, yapmamız gereken eylemi düşünmek için bir fırsat sağladı.
Böylece, bir yandan kendimizi kurtarırken diğer yandan da deneyimlerimizden çıkardığımız derslerle insanlığı içinde bulunduğu krizden kurtarma irademizi pekiştirdik.
Buradan sesimizi birleştirerek tüm dünyaya sesleniyoruz. İnsanlık, yaşadığımız özveri ve işkenceleri bir daha asla yaşamamalı ve yaşatmamalıdır. Yıkım ve yok etme yolunda ilerleme eğiliminde olan nükleer gücü, mutlaka insanlığın mutluluğu ve refahı için bir hizmetkara dönüştürülmelidir. Tek arzumuz budur.
Buna rağmen bugün dünya sanki bir hidrojen bombası yarışı çağına girmiş gibi görünüyor ve H-bombası denemeleri soğukkanlılıkla sürdürülüyor. Atom bombasının atıldığı günden bu yana radyasyon hastalığının artçılarıyla karşı karşıya kalan, Hiroşima ve Nagazaki’de radyasyon nedeniyle ölen insanları -hatta bu yıl içinde birkaçını- gören bizler, havayı ve suyu kirleten bu H-bombası denemelerini nasıl kayıtsızlıkla izleyebiliriz? Hangi güç ve otoriteye meydan okumak zorunda kalırsak kalalım, artık dilimizi tutmamaya kararlıyız.
Nihayet bir araya gelebildiğimiz bu toplantı sayesinde bir tür “diriliş” hissediyoruz. Çektiğimiz çileler ve dirilişimiz, atom çağında insanlığın yaşam ve mutluluğunu korumada bir kale rolü oynayabilseydi, şu sözleri yürekten ifade edebilirdik:“Hayatta olduğumuz için mutluyuz.”
Toplantımızın dünyaya yönelik bu mesajını, en içten şükranlarımızı ve kararlılığımızı da ekleyerek sonlandırıyoruz.
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.