Üçüncü Dünya Savaşı’na hiç olmadığımız kadar yakınız. Belki başladı ama adını koymayı bizden sonrakilere bıraktık.
Savaş şiddetleniyor ama kimse barıştan söz etmiyor.
Konunun uluslararası boyutunu düşünmeden Gazze’den gelen fotoğraflara üzülenler barıştan bahsetmiyor. Mazlumdan mustazaftan yana saf tutanlar direnişten bahsediyor.
Savaş 7 Ekim’de başladı sananlar, Acem’i Arap’tan ayıramayanlar, Yemen’in haritadaki yerini bilmeyenler, mezhepçiler ve İslamofobikler… Kimse barıştan söz etmiyor!
Eskiden, yurtta veya cihanda sulhu bozacak bir gelişme olduğunda hemen barış kampanyaları başlardı. Yazarlar bir manifesto hazırlar, akademisyenler imza kampanyası düzenlerdi. Emek ve meslek örgütlerinin çağrısıyla büyük mitingler yapılırdı. Öğrenciler şaşırtıcı eylemlerle ezber bozar, siyasi partiler üyelerini harekete geçirirdi.
Türkiye’de köklü bir barış hareketi ve önemli savaş karşıtı deneyimler var.
Nazım Hikmet’in dünya barış hareketine mal olmuş şiirleri, Mehmet Ali Aybar’ın katıldığı Uluslararası Savaş Suçları (Russell) Mahkemesi, Vedat Demircioğlu ve Harun Karadeniz gibi gençlik önderleriyle başlayan önemli bir mirasımız var.
Savaş karşıtları birleşin
Tarihi konuşmaya Barışseverler Cemiyeti ile başlayabiliriz. Daha sonra Türkiye İşçi Partisi (TİP) Başkanı olan Behice Boran’ın başkanlığında 14 Temmuz 1950’de kurulan dernek amacını “şerefli ve sağlam bir barışın kurulması” olarak tarif etmişti.
Barışseverler Cemiyeti, kurulduktan hemen sonra, Türkiye’nin Kore Savaşı’na asker gönderme kararını protesto etmek için TBMM’ye telgraf çekti. Yöneticiler apar topar tutuklandı ve dernek kapatıldı.
Davaya bakan askeri mahkeme derneğin siyasal amaçlarla Türkiye-ABD dostluğunu bozmaya ve halkın hükümete olan güvenini sarsmaya çalıştığına kanaat getirerek yöneticilere hapis cezası verdi.
1977’de benzer çizgide “kalıcı ve adil bir barış” hedefiyle Barış Derneği kuruldu. Derneğin başkanlığına Mahmut Dikerdem seçildi. Barış Derneği, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nde kapatılana kadar barışı, nükleer silahların yasaklanmasını ve Türkiye’nin NATO’dan çıkmasını savundu.
Sanatçılar, siyasetçiler ve sendikacılar barış hareketinin öncüleri oldu. Reha İsvan, Aydın Engin, Aziz Nesin, Ataol Behramoğlu, Fakir Baykurt, Sadun Aren, Mehmet Karaca, Gültekin Gazioğlu ve Oya Baydar gibi isimler farklı dönemlerde dernek yönetiminde görev aldı.
Barış Derneği, uluslararası barış gündemlerini yakından takip etti. Dünya Barış Konseyi’ne üye oldu. “1 Eylül Dünya Barış Günü” ve “1 Mayıs” gibi etkinliklerin Türkiye’de kutlanmasına öncülük etti.
Barış Hemen Şimdi
1990’larda Kürt sorununda barışçıl çözüm gündemiyle farklı bir barış hareketi daha ortaya çıktı. İnsan Hakları Derneği (İHD) ve dönemin siyasi partileri öncülüğünde, aydınların ve sanatçıların katılımıyla yıllara yayılan farklı kampanyalar ve etkinlikler düzenlendi. Yarın da Türkiye’nin dört bir yanında 1 Eylül eylemleri gerçekleşecek.
Irak’ta Savaşa Hayır!
2001’de 11 Eylül’ün hemen ardından ve ABD Afganistan’a savaş açmaya hazırlanırken aydınlar bir “Barış Girişimi” başlattı. Gücün terörüne ve terörün gücüne teslim olmuyoruz, dediler. Afganistan’a yönelik saldırıyı protesto etmek için siyasi partilerin öncülüğünde mitingler düzenlendi.
Türkiye’de savaş karşıtı hareketin en güçlü ve en kitlesel olduğu dönem Irak Savaşı günlerinde yaşandı.
Irak’ta Savaşa Hayır Koordinasyonu (ISHK) farklı siyasi ve toplumsal kesimleri bir araya getirdi. Memleketin her köşesinde yüzlerce eylem ve etkinlik düzenledi.
Hareketin zirvesi 1 Mart 2003 Ankara Mitingi’ydi. Aynı saatlerde TBMM’de görüşülen Irak’a asker gönderme tezkeresi yeterli oyu alamadığı için kabul edilmedi.
ISHK, Türkiye’nin savaş bataklığına sürüklenmesini durdurdu. Irak ve Türkiye halkları arasında onlarca yıl sürecek düşmanlığa engel oldu.
Bu büyük bir barış zaferiydi.
Vicdani retçiler, anti-emperyalistler, canlı kalkanlar, sosyalistler, Müslümanlar, meslek örgüleri, sendikalar… ‘NATO’ya ve Savaşa Hayır Platformu’, ‘Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’, ‘Barışarock Festivali’, ‘Irak Dünya Mahkemesi’… Bazen birleşen bazen ayrışan savaş karşıtı hareket Bağdat işgal edildikten sonra da devam etti.
Barışa bir şans verin
“Nerede o eski barışseverler” serzenişiyle belki haksızlık yapıyoruz. Nerede olduklarını, nasıl bedeller ödediklerini biliyoruz. Yeterince savaş kahramanımız var. Artık barış kahramanlarına ihtiyacımız var.
Irak Savaşı’ndan önce yaptıklarımızı neden bir kez daha denemiyoruz? Lübnan’a, Mısır’a ve Yemen’e sıçrayan, İran’a doğru ilerleyen savaşa karşı neden birleşmiyoruz.
Neden bir barış politikası geliştirmiyoruz?
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.