Çeviren: Yaşar Aydın
Her gün, seçmenlerim zor kararlar veriyor. Evlerini ısıtmak mı yoksa sofraya yemek koymak mı arasında kalıyorlar. Bu ayın kirasını ödemek için kredi çekmeyi mi tercih etsinler, evlerini satıp ailelerinin sosyal bakım masraflarını mı karşılasınlar?
İnsanlar zor kararlar alıyor çünkü hükümetler yanlış kararlar verdi. Muhafazakârların kemer sıkma politikalarının ekonomimizi zayıflatacağı ve kamu hizmetlerini yok edeceği konusunda uyardık. Bizi dinlemediler ve toplumun en yoksulları bedelini ödedi. “Kemer sıkma” sadece son dönemde dillere pelesenk olmuş bir laf değil. Milyonlarca insanı sürekli yoksulluğa iten, acımasız bir gerçekliktir. Bu, borç sarmalına zorlananların yaşadığı çaresizlik ve kaygının yüzüdür. Sokaklarda rekor sayıda insanın soğukta dışarıda kalmasının simgesidir. Hayati destekten yoksun bırakılanlar için bir mezarlıktır: 300 binden fazla ölüm, kemer sıkma politikalarıyla bağdaştırılıyor.
SERVET ZENGİNE AKTI
Kemer sıkma politikalarından sıklıkla kamu harcamalarındaki kesintiler açısından bahsediyoruz, ancak bu sadece madalyonun bir yüzü. Hükümet kamu hizmetlerini kaynaklardan mahrum bırakarak, onların özelleştirilmesi için uygun bir bahane üretti.
Bunu en çok Ulusal Sağlık Hizmeti (NHS) ile gördük. Yetersiz finanse edilen bir kamu hizmeti sadece memnuniyetin düşmesine değil, aynı zamanda kamusal sağlık hizmeti ilkesine olan inancın azalmasına neden oluyor. Kemer sıkma, hiçbir zaman para tasarrufu sağlamakla ilgili değildi (İngiltere’nin borç yükü her yıl Muhafazakârlar döneminde arttı). Bu, parayı en yoksullardan en zenginlere aktarmakla ilgiliydi.
2010 ve 2018 yılları arasında, Birleşik Krallık’taki toplam servet 5,68 trilyon sterlin arttı. Bunun yüzde 94’ü en zengin yüzde 50’nin hanelerine gitti. Yüzde 6’sı ise en yoksul yüzde 50’ye. Çocuk yoksulluğu 2007’den bu yana en yüksek seviyelerine doğru ilerlerken, Britanya’nın milyarderleri servetlerini ikiye katladı.
Kamu hizmetlerimizi finanse etmekten vazgeçmek, onu parçalamak ve satmak siyasi bir karardı. Ve bu başarısız ekonomik deneyi tekrarlamak da siyasi bir karar olacaktır. Başbakan geçen hafta ulusa “ağrılı olacak” dedi ve halkı “önümüzdeki zor kararlar” için hazırlıyor. Muhafazakârlardan, onların markalı sloganlarını yeniden kullanmak için izin aldı mı acaba? Diğer bakanlar bir adım daha ileri giderek, çocukları ve emeklileri yoksullaştırmak dışında başka seçeneklerinin olmadığını belirttiler. Görünüşe göre, çocukları yoksulluk içinde bırakmak, kamu maliyesini düzeltmek istiyorsak kaçınılmaz bir durum. Kış yakıt ödeneğini kaldırmak, sterlin üzerinde bir baskı yaşanmaması için zorunluluk olarak açıklandı.
Hükümet bakanlarının halkın gözünü boyamaya çalışmasını duymak şaşırtıcı. Hükümet, önlerinde bir dizi seçenek olduğunu biliyor. Zenginlik vergilerini devreye sokarak 10 milyar sterlinin üzerinde gelir elde edebilirlerdi. Kamu paralarını özel sözleşmelerde israf etmeyi durdurabilirlerdi. Su ve enerji hizmetlerini tamamen kamu mülkiyetine geçirerek gücün temelden yeniden dağıtımını başlatabilirlerdi. Bunun yerine, kendilerine değişim sözü verilen halktan kaynakları alıp götürmeyi tercih ettiler. Yeterince para var, sadece yanlış ellerde. Ve bakanların acımasız kararları almak zorunda olduklarına dair sahte pişmanlıklarını görmezden gelmeyeceğiz.
GELİR TESTİ TUZAĞI
Bazı bakanların pişmanlığına hiç gerek yok. Kış yakıt ödeneğini kaldırmak, ihtiyaç duymayanlardan alıp en çok ihtiyaç duyanlara yardım etmek için “ilerici” bir seçenek olarak gösterildi. Gerçeklik ise oldukça farklı. Gelir testi, desteğin en çok ihtiyaç duyulan yerlere ulaşmasını sağlamıyor. Emekli maaşı kredisi almaya hak kazanan emeklilerin sadece yüzde 63’ü başvuruda bulunuyor. Bu, Kış Yakıt Ödeneği için bir geçiş kapısı haline gelirse, yaklaşık 1 milyon yoksul emekli bundan mahrum kalacak. Mali Çalışmalar Enstitüsü (IFS), hükümetin yüzde 100’lük bir katılım oranını sağlamak için 2 milyar sterlinin üzerinde maliyetle karşılaşacağını hesapladı ki bu, yapılacak kesintilerde tasarruf ettiklerini iddia ettikleri 1,4 milyar sterlinden daha fazla.
Bunun ötesinde, ödenecek çok daha yüksek bir bedel var. Bu, temel bir ilkenin, evrenselliğin yıkımıdır. Evrensel bir refah sistemi, buna güvenenlere yönelik damgalamayı azaltır ve başvuruda bulunmakta zorluk çekenler için engelleri ortadan kaldırır. Bunlar, gelir testiyle yapılan ödemelerin neden bu kadar düşük olduğunu açıklayan iki nedendir. Sonraki adım gelir testine tabi olacak olan ne olacak? Devlet emekliliği mi? NHS mi?
EVRENSELLİK İLKESİ
Hükümet gerçekten servet eşitsizliğiyle ilgilenseydi, evrensellik ilkesine saldırmazdı. Toplumumuzdaki en zenginlere daha yüksek vergiler koyarlardı. Bu şekilde, herkesin ihtiyaç duyduğu desteği almasını ve en güçlülerin adil bir pay ödemesini sağlarız.
Siyaset seçimlerle ilgilidir. İşçi Partisi, en kötü durumdakilerin koşullarını hafifletmek için kuruldu. Çocukları ve emeklileri yoksulluğa itmeye karar verenler kendilerine şu soruyu sormalıdırlar: Bu, seçmenlerimin beni yapmam için seçtiği şey mi? Parlamento’da daha eşit bir dünya için sesini yükselten diğer milletvekilleriyle birlikte çalışmaktan gurur duyuyorum. Biz, kemer sıkmanın yanlış bir tercih olduğuna inanıyoruz. Ve kapımız, farklı bir tercih yapmak isteyenlere her zaman açıktır.
Evrensellik ilkesi, herkes için önemseyen bir toplumun ilkesidir. Bu, uğruna savaşmaya değer bir ilkedir.
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.