6.6 milyon nüfusuyla Balkanlar’da, eski Yugoslavya’dan geriye kalan önemli ülkelerden biri olan Sırbistan’da son birkaç haftadır on binlerce insan, uluslararası tekellerin ülkenin yer altı kaynaklarını sömürmesi ve doğasını talan etmeyi planlamasına karşı sokağa çıkıyor. Geçtiğimiz hafta sonu yapılan son gösteriye 40 bin kişi katıldı. Eylemlerin kitlesel boyut kazanarak devam etmesi bekleniyor. Çünkü bugünkü kitlesel mücadele geçmişte verilen mücadelelerin ürünü.
Daha önce, ülkenin batısındaki Jadar Vadisi’ndeki büyük lityum yataklarının Avustralya-Kanada tekeli Rio Tinto tarafından işletilmesi, yapılan gösterilerin sonucu durdurulmuştu. 2022’de yapılan seçimler öncesinde, halkın tepkisini göze alamayan Cumhurbaşkanı Aleksander Vuçiç, geri adım atmak zorunda kalmıştı. Ülkede siyasetin yargı üzerinde etkili olması nedeniyle mahkemeler, Rio Tinto’nun lityum çıkarma iznini iptal etmişti.
Vuçiç, seçimi kazandıktan sonra sessizliğini korumaya devam etti. Ta ki Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un 19 Temmuz’da AB Komisyon Başkanı Maros Sefcovic, Mercedes-Benz tekelinin CEO’su Ola Källenius ve İtalyan Fiat Chrysler, Fransız PSA ve Hollanda tekeli FCA’nın birleşmesiyle kurulan Stellantis tekelinin CEO’su Carlos Tavares’i yanına alarak Belgrad’a yaptığı ziyarete kadar…
Bu ziyaretten kısa bir süre önce, 11 Temmuz’da, Anayasa Mahkemesi 2022’de alınan durdurma kararını iptal ederek, lityum için kapanan kapıyı yeniden açtı. Bu, aynı zamanda mahkemenin kararıyla Scholz’un ziyareti arasında bir bağlantı olduğunu gösteriyor. Hukuk doğadan, çevreden ve halktan yana değil, çok uluslu tekellerin istediği yönde karar verdi.
Böylece, Avrupa’nın en büyük lityum yataklarının bulunduğu Jadar Vadisi’nde çalışmaların başlatılması kararlaştırıldı. Alman ve Avrupa otomobil tekellerinin, elektrikli arabalarda kullanılacak batarya için acil şekilde daha ucuza mal olacak lityuma ihtiyacı var. Scholz’un bizzat devreye girmesinin asıl nedeni de bu.
Almanya, elektrikli araç üretimi rekabetinde ABD ve Çin’in gerisinde kaldı. Ülke ekonomisinin can damarı otomobil sektöründeki sorunlar kısa zamanda çözülemezse, rekabette geri düşeceği için önemli problemler yaşayacağının farkında. Geçen hafta bu köşede ayrıntılarıyla anlattığımız gibi Alman ekonomisi zor bir dönemden geçiyor.
Bu nedenle rakipleri harekete geçmeden, Sırbistan lityumu üzerinde elde edilecek tavizler, aynı zamanda rekabette bir adım öne geçmeyi de hedefliyor. Mercedes-Benz ve Stellantis, Rio Tinto ile anlaşmaya varmak üzere görüşmelere başladı. Dahası, Stellantis henüz lityum çıkarılmadan Sırbistan’da bir fabrika kurdu. 2028’den itibaren yılda çıkarılması öngörülen 58 bin ton lityumun 1.1 milyon elektrikli aracın üretimine yol açacağını bizzat Vuçiç açıkladı. Bu, Avrupa’da üretilen elektrikli araçların yüzde 17’sine denk geliyor.
Yakın gelecekte enerjideki dönüşümde, özellikle motorlu taşıtlarda lityumun bugünkünden daha önemli bir yer tutacağı açık. Hatta lityumun, petrol ve doğal gazdan da daha önemli olacağını ileri sürenler var. Taşıdığı önem nedeniyle “beyaz altın” olarak da adlandırılan lityum, günümüzde en fazla Şili-Arjantin-Bolivya üçgeninde bulunuyor. Değişik tahminlere göre Bolivya’da 21 milyon, Arjantin’de 19 milyon, Şili’de 9 milyon ton lityum rezervi bulunuyor. Bunların dışında Avustralya’da 7.3 milyon, Çin’de ise 4.5 milyon ton rezervden söz ediliyor. Sırbistan’ın “Jadar Vadisi”ndeki rezervlerinin ise 10 milyon ton olduğu tahmin ediliyor. Bu rakam hem Alman otomobil tekellerinin iştahını kabartıyor hem de Sırbistan üzerinde emperyalist paylaşım mücadelesini sertleştiriyor.
Geçtiğimiz mayıs ayında da Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Berlin’i teğet geçip Belgrad’a gitmiş ve lityum pazarlıkları yapmıştı. Keza, Vuçiç, Rusya ile de iyi ilişkiler sürdürmenin peşinde. Her iki ülke arasındaki tarihsel bağların bugün de varlığını sürdürdüğü söylenebilir. Denilebilir ki, Almanya ve AB’nin lityum hamlesi, aynı zamanda Rusya ve Çin ile girdiği emperyalist rekabetin parçası.
AB, Rusya ve Çin arasındaki paylaşım sahalarından biri olan Sırbistan’da, önümüzdeki dönemde her emperyalist gücün kendi çıkarına bağlı dinamikleri harekete geçirebileceği bugünden söylenebilir. Bu nedenle sahip olunan zengin lityum yatakları, aynı zamanda Sırbistan halkının karşısına “sorun” olarak çıkarılacak gibi görünüyor. Doğa ve yer altı sularına zarar verme bunların başında. Yer altı sularının kirlenmesi, kuruması ve doğaya verilen zarar halk arasında büyük tedirginliğe ve tepkilere yol açtı. Scholz ve AB yetkilileri, halkın tepkisini yatıştırmak için, lityum çıkarma ve işleme sırasında çevre koruma için “en yüksek” standartların uygulanacağına söz verdiler. Ancak bu türden sözlerin sahada karşılık bulması genellikle mümkün olmuyor.
Vuçiç, uzun süredir AB başkentlerinde “otoriter rejim”, “Putin ile dostluk” ve “Çin ile yakın ilişkiler” nedeniyle eleştiriliyordu. Ancak lityum söz konusu olunca, Avrupa basınında bu eleştiriler hasır altı edilmeye başladı. Tekellerin çıkarı söz konusu olduğunda, insan hakları, demokrasi, otoriter rejim, küresel ısınmaya karşı mücadele ve doğa koruma gibi konular kolayca unutulabiliyor.
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.