Amacım ukalalık yapmak değil, öyle anlaşılırsa peşinen özür dilerim ama bunları yazmak zorundayım…
Akkuyu Nükleer Santralı yapılırsa Güney Kıbrıs’taki füzelerin menzilinde kalacağı haberini sanırım 1997 yılında Yeni Yüzyıl gazetesinde çalışırken yapmıştım. Nükleer enerjiyi savunanalar bunu bir fantezi olarak değerlendirmiş, ciddiye almamıştı. 2004 Kasım ayında, Elektrik Mühendisleri Odası’nın Elektrik Mühendisliği dergisine yazdığım, “Nükleer Lobi Kapıda, Sakın Açma” başlıklı yazımda ise nükleer kaza riskine dikkat çekerek, özellikle Japonya’da meydana gelen kazaları sıralamıştım. Şu cümleyi de ekleyerek: “Bırakın Çernobil’i, en modern teknoloji ve standartların eksik olmadığı Japonya’da bile kazaların ardı arkası gelmemektedir.” Nükleeri savunanlar ise bir daha Çernobil olmaz masalını anlatmaya devam etti. Yedi yıl sonra Fukuşima kazası meydana geldi. Çernobil’de bir reaktörün kalbinde erime olmuştu, Fukuşima’da üç reaktörde birden oldu.
∗∗∗
Nükleer karşıtlarının nükleer enerji meselesine nükleeri savunanlardan çok daha fazla hakim olduğunu gösterecek daha çok örnek var. Rusya Ukrayna savaşı Zaporijya Nükleer Santralı’nı tehdit etmeden önce de defalarca nükleer santralların savaş ve terör saldırılarının hedefi olabileceğini yazmış, söylemiştik. Dört gün önce Zaporijya Santralı’ndaki soğutma kulelerinin birinden yükselen kara duman, tüm dünyanın gözlerini tekrar nükleer tehlikeye çevirdi. Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) santralda inceleme yapan heyeti, ilk raporunda lastik yakılması ve drone saldırısı iddialarını desteleyen bir bulguya rastlamadıklarını söylese de soğutma kulesinde hasar olduğunu ve bunun orta kısımlarda olduğunu doğruluyor.
Bildiğiniz gibi santraldaki ilk çatışma bu değil. Santrala giden ve soğutma sistemlerinin çalışması için hayati öneme sahip elektrik hatları da birkaç kez hedef alınmış ve devre dışı kalmıştı. O saldırılardan sonra santraldaki altı reaktör de durdurulmuştu. Yine de tehlike geçmiş değil çünkü santral sahasında kullanılmış nükleer yakıtlar var. Yakıtlar reaktörlerden çıkarılsa bile soğutulmaları için 10-15 yıl su dolu havuzlarda bekletilmeleri ve sürekli soğuk su pompalanması gerekiyor.
∗∗∗
Nükleer tehlike Zaporijya ile sınırlı değil. Ukrayna’nın Rusya’nın Kursk bölgesine yaptığı saldırı, çatışmaların yaklaşık 50 km uzağındaki Kursk Nükleer Santralı’nı da tehdit ediyor. Rusya’nın Kursk Santralı’nda iki çalışır durumda reaktör var, iki yeni reaktörün yapımı da sürüyor. Bir tanesi bu yılın başında kapatılan iki reaktöre ait kullanılmış nükleer yakıtların sahada olma olasılığı da çok yüksek. UAEA, 9 Ağustos’ta Kursk Nükleer Santralı konusunda da tarafları uyaran bir mesaj yayımlamıştı.
Nükleer santralların savaşta hedef olduğu ve olacağı Rusya-Ukrayna savaşı ile iyice netleşti. Amacınız tarihin en alçak suçlarından birini işlemekse artık nükleer silaha ihtiyacınız yok. Türkiye’de nükleer santral isteyenlerin önemli bir bölümünün, nükleer santralı nükleer silahla karıştırdığını veya silah üretmek için nükleer santral istediğini gösteren araştırmalar var. Bu isteğin milliyetçi muhafazakâr cephe tarafından söze döküldüğünü de sokakta veya sosyal medyada biraz dolaşsanız görebiliyorsunuz. Bu kitle, Türkiye’nin nükleer silah yapmayacağına dair uluslararası anlaşmalara imza attığını veya Rusya’nın Akkuyu’daki santralından silah üretmek için hem Rusya hem de Türkiye’nin tüm dünyayı karşına alması gerektiğini bilmiyor. Nükleer silah üretmek için nükleer santrala sahip olmanın şart olmadığını da.
∗∗∗
Türkiye’de bazı kesimlerin inanışının aksine, hedef olma riski nedeniyle nükleer santrallar artık bir ülkeyi güvenlik açısından da daha zayıf yapan bir unsur haline geldi. Bir nükleer santralın, nükleer silaha sahip olmayan başka ülkeler tarafından hedef alınabileceğini, Rusya ve Ukrayna’daki son gelişmeler bir kez daha ama hiç olmadığı kadar net biçimde herkese gösterdi. Yurtta barış, dünyada barış ilkesinden uzaklaşmış bir Türkiye için nükleer santral yapmak artık ateşle oynamaya benziyor. Bu uyarım, benzer hayallerle kandırılmış ve nükleer santral satılmış İran ve Mısır için de geçerli. Son olarak, nükleer santralın tüpgaz gibi patlamadığını da hatırlatalım.
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.