Dünle başlayalım. Otuz Ağostos Cuma gününe dönecem. Elbet bayranı yazaak değilim. Konuştuğum başta A.Ö. ve T.M. arkadaşlara Gözde Bedeloğunun Birgün Cuma makalesini ve perşembedeki Gökçer Tahıncıoğlunun T24 yazısını önerdim. Bunu gün akışında yine başka sohbetleştiğim arkadaşa da önerdim. Bugün de Cumartesi ek olarak yine Gökçenin T24 makalesini de ekledim…
Gözdenin makalesi önemliydi. K. Kıbrısda ilgili bilgileri yazacak pek fazla insan kalmadı. Üstelik Türkiyede yazıyor. Tabu resmi politikasının örtüsünü kaldırıyordu. Türkiyelilere kontur gerila ile K. Kıbrıs karanlık yolculuğunu özetliyordu. Kısa makalede ne kadar yazma alanına da sığdırmak sıkıntısı da elbet düşünülmelidir.
Yazı bir anlamda Kıbrıs ile türkiye eksenindeki KOntrurgerila konusundaki ortaklaşam taployu özetliyordu. Tabi bu Türkiyede yazılıyordu. Tam da Türkiyede Kemalistlerin dahi Denktaş algısının yüceleştirildiği dönemde yazıldı. Kıbrısta ise unutma ve resmi duruşların yaygınlaştığı dönemde olması da birilerine dokunma sert gerçeklik vardır..
Ek olarak, bu makaleyi okurken Sol Haberdeki Orhan Gökdemirin de takkeci Konturgerila makalesini de eklersiniz, epey yorumlama zenginliğine gelirsiniz.
Dilerim ki özellikle Tele 1 yayıncılarından Merdan Yanardağ ve sevgili hocam Emre Kongar da Gözdenin makalesini okur. Çünkü onlar da Kıbrıs sorununda Türkiye resmi görüşleriyle konuşuyorlar. Denktaş hayranlı sözlerle birçok insanı yanlış yönlendiriyor..
Buna kısa zaman önceki bir karşılaşma ile olan eleştiriye de yanıtım olsun. Zaten özellikle CTP kesimi teslim olmanın gerçeğini gizleme politikte oldukça kendilerine göre görüşler yaratıyorlar. Nitekim karşılaştığım birkaç CTP tanıdık şu eleştiriyi yapıyorlardı: Türkiyede Kıbrıs konusunda hep yanlış görüş söyleniyor diyoarlardı. Ben de arada şunu ekledim: burada biraz da kendimize iğeyi dokundu8ralım: buradan bilgi istendiği zaman, başta sizin çevreniz hep buranın resmi duruşuyla yanıt verdiğini de unutmayın. Tek yanıt: “sen zaten bize de dokunmaktan geri durmuyorsuun” diyecek pişkinliği de gösterdiler..
Ne gariptir, bu yaşananlara sanki cevat gibi de Cuma günkü TC elçiliğindeki resepsonya görsel resim de imdadıma yetişti. Oraya katılan resmi kesimler Elçinin elini sıkarnken, cumartesi Omorfo ve Lefkoşada bana bazı arkadaşlar hep Tufanı işaret ediyorlardı. Birilerine bu resmi sordum. Bana ötekilerden farklı anlatılar. Elçinin elini dahi tutarken, iki elini kulanma şekli doğrusu bana yalakanın da ötesindeki hazırol mesajını hemen verdi.
Gördüğünüz gibi, iş yazmaya ve olanları basitçe yorumlama eksenine çekince, neler olur neler. Herkes Türkiyeden Kıbrısla alakalı doğrular yazılmıyor derken, Gözdenin makalesi adeta kendilerinin de yüzleşmesi gerektiği adımı oluyor. Soralım; başta Anamuhalefet kesimi gözdenin yazıkları doğru olduğu kesinken. Onlar meclis kürsüsünde veya toplantılarda söyleme şansı varmı. Birkaç yayın dışında bunları daha zengin bilgilerle aktarma cesaretleri olması mümkünmü?
Şöyle bir gerçeklik var: Kıbrısta özellikle yakın tarih ya banbaşka tabusal oluşumlarla veya unutturularak birçok yaşanan siyasal etki koşulu unutur8ldu. Bilenenleri de koltuklarla merkeze yaklaştıkça “zamanı değil” ile susturuldu. Gözdenin makalesi en azından bazılarına KIbrısta olanları hatırlatı. Türkiyede bilmem. Ama tekrar edecem: Merdan ile Emre hocam başta olmak üzere, Kıbrıs gerçeklerini öğrenmek isterse, bu makaleyi okusunlar. Okusunlar da hala Denktaş aşkı başta olmak üzere kendileriyle de sorgulatma adına baksınlar.
Not: emekli general Haldun Solmaztürkten de bildiği bir konuda daha geniş açıklama bekliyorum. İkibin yılında K. Kıbrısta görevliydi. Denktaş ile Ecevitin bir kararı uygulamak istediler. Sonra vazgeçtiler. Artık bu kararı açıklasa iyi olur. Gerçi ben biliyorum. Biliyorum da Türkiyede kendi anlatırsa, ayni dönemdeki K. Kıbrısta olan bazı durunları da eklerse, Kıbrıs yakın tarihine önemli tanıklıkla epey geleceğe yardımcı olacaktır.
Kısaca, Gözde Kıbrıs gerçeklerine makale ile dokundu. Gökçen ise resmen Türkiyede yaşanan önemli ibret gelişmeleri yeniden nkaleme alıp yayınladı. Ben bazen hatırlayan bazen de öğrenerek bu makalelerden epey yararlandı. Okutuğum bazı arkadaşlar da “vay be veya bunlar da vardı” karşılıkla benimle konuştular. Demek ki gerçeklerin bir zaman gelip kaçınılmaz olarak karşımıza geleceği kesin durum yeniden birkaç makaleyle karşımıza geldi. Onun için nekadar gizlenir veya unutturulduğu sanılırsa da gerçekler bir gün daha geniş şekliyle karşımıza gelme gerçeği vardır.
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.