Başkanların başı dertte. Vladimir Putin hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) tarafından çıkarılan tutuklama kararı nedeniyle seyahat edemiyor. Geçen ay Güney Afrika’da yapılan BRICS kongresine katılamaması buna bağlanıyor. Türkiye’ye ise ısrarla davet edilmesine rağmen gelmedi; şimdi Erdoğan ona misafir oluyor. Bu reddiyenin ICC’nin yakalama kararıyla ilgisi olmadığı sanılıyor çünkü AKP Türkiye’si, daha önce benzer durumdaki eski Sudan başkanı Ömer El Beşir’i defalarca ağırladı. Bilinmeyenlerin listesi üzerine tahminlerde bulunulabilir.
Putin, Erdoğan’ı ayağına çağırıp Suriye üzerine yeni talimatlar verecek. Basına da “buğday koridoru” konuştuk diyecekler. Ama Rus dışişleri ve genelkurmayını bugünlerde asıl meşgul eden coğrafya Suriye hatta Ukrayna bile değil, Afrika. Wagner yönetiminin toplu imhasını takiben ‘şirketin’ Afrika’da kurduğu askeri ve ticari ağların devir-teslim işlemleri gündemde. Bunların devlet tarafından resmen devralınması mümkün değil çünkü uluslararası hukuk ihlalleri içeren karanlık operasyonlar söz konusu. Rusya bunları tasfiye etmek değil başka güvenilir ellere devretmek niyetinde çünkü bu karanlık işler, aynı zamanda yüksek gelirli ve askeri stratejik önemi olan operasyonlar. Örneğin Wagner’in Afrika madenlerinden topladığı altınlar, Sudan üzerinden Birleşik Arap Emirlikleri’ne aktarılarak biriktiriliyor ya da paraya dönüştürülerek dünya piyasalarına aktarılıyor. Bu finansal operasyonun devletler eliyle yapılması mümkün değil. Askeri açıdan da Wagner’in gayrı-nizami savaş yöntemlerinin herhangi bir düzenli ordu tarafından uygulanması durumunda ilgili devlet suçlu hale gelecektir. (Wagner’in merhum şefleri Prigojin ve Utkin, sorguladıkları savaş esirlerinin kafasını balyozla ezmekle namlıydılar.)
Bu şartlar altında Wagner yerine başka bir ‘şirketin’ bu işleri sürdürmesi ya da Wagner yönetimine yeni isimler gelmesi ihtimalleri konuşuluyor. Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus-Bek Yevkurov, bir askeri heyetle Libya ve Burkino Faso’yu ziyaret halinde. Libya’da müttefik general Hafter’le görüşüldü, muhtemelen Wagner işleri hakkında konuşuldu. Burkina Faso yönetimindeki darbeciler açısından da Wagner’in desteği önemliydi. Son iki yıl içinde Afrika’da tam sekiz darbe olmuş. Geçtiğimiz bir ay içinde önce Nijer ardından da Gabon’da ordular yönetime el koydu. Bu ülkelerin hepsi eski Fransız sömürgesi ve Fransızca konuşulan ülkeler. Fransa, Afrika’da gerileyen bir kolonyal güç. Yerini hızla Wagner destekli Rusya etkisi ve Çin yatırımlarına bırakıyor. Türkiye de Fransa’yı gerileten bu darbeler silsilesinden ekonomik avantaj ve siyasi nüfuz devşirme yolunda ikinci derecede önemli ülkeler arasında.
Gabon darbesi, yalnızca Fransa karşıtı hissiyatı yansıtmıyor; 55 yıllık bir hanedanı devirme iddiası taşıyor. Başkan Ali Bongo ve oğlunun iktidarından Gabon halkı bıkmış ama darbe lideri general de Bongoların kuzeni! Gabon’un muhalefet lideriyse, bir askeri darbeden çok bir saray entrikasının söz konusu olduğunu, darbeci general kuzenin de Bongo yolsuzluk ağının içinde yer aldığını belirtiyor. Yeni bir anayasaya ihtiyaç olmadığını bütün gerekenin geçen ay yapılan seçimlerde kullanılan oyların yeniden sayılması olduğunu açıkladı. Böylelikle hileli seçimlerde aslında kendisinin başkan seçildiği tescillenmiş olacak. Devrik Başkan Ali Bongo ise halinden şikayetçi çünkü gözetim altında tutulduğu sarayında bulunan yüzlerce bavul dolusu dolar tomarları dünya basınında sergilendi. Ali Bongo, 55 yıllık hükümranlığı boyunca Gabon petrol gelirlerinin yüzde 18’ini resmen ailesinin şahsi mülkiyeti olarak hesabına yazıyordu. Tepeleme dolar yüklü bavulların ise gayrı-resmi yan gelirlerin görülebilen kısmı olduğu anlaşılıyor.
Gabon, Nijer ve diğer Fransız sömürgeciliği kalıntısı Afrika ülkelerinde sorunun Fransa’nın doğrudan varlığından ya da yaşlı otokratlardan ibaret olmadığı, Fransız bağlantılı elitlerin ülke halklarından kopuk, Fransız ekonomik ve siyasi güç odaklarıyla ise iç içe oldukları gözlemi yapılıyor. Darbeler, bu nedenle sosyal muhalefetle karşılaşmıyor; darbeciler popüler destek buluyorlar. Nijer’de gerçekleşen darbeden bu yana, Batı Afrika Birliği (ECOWAS) ülkelerinin dışarıdan askeri müdahale tehdidine rağmen darbeciler geri adım atmıyor. Öte yandan Macron, darbe liderliğinin Fransız Büyükelçiliğini kapatma kararına uymayacağını açıkladı. Önümüzdeki hafta Fransa’yla Nijer arasında askeri çatışma da içeren bir gerginlik olabilir. Fransa’nın Afrika’daki en önemli askeri üslerinden biri Nijer toprakları içinde. ABD’nin de Orta Afrika karargâhı Nijer’de bulunuyor ama darbecilerin onlarla (henüz) bir sorunu olmadığı görülüyor.
ABD ve Fransa askeri varlıklarının asli gerekçesi özellikle Orta Afrika boyunca son on yıldır faaliyetlerini artıran İslamcı terörist örgütler. Bunlar El Kaide ya da IŞİD’in Afrika yapılanmaları olup Boku Haram ve El Şabab gibi isimler altında okul baskınları ve toplu katliamlar yürütüyorlar. Afrika halkı arasında, Rus ordu güçleri ve özellikle Wagner’in bu gruplara karşı etkili mücadele yürüttüğü gözlemi yaygın. Fransa, ABD ve diğer batılı güçlerin ise ellerindeki imkânları kullanmadıklarına inanıyorlar. Türkiye’nin bu tablonun hangi tarafında olduğu ise tartışmalı. Sonuç itibarıyla Afrika’da son iki yılın darbeler zinciri, kıta boyunca gözden düşen ‘dekadant’ Fransa ve Batı karşısında yükselen Rus prestiji ve Çin ekonomik etkisinin siyaset kademesinde tescillenmesi anlamına da geliyor.
Batı ‘dekadansının’ son semptomu, İspanyol Futbol Federasyonu içinde yaşanıyor. Federasyon Başkanı Rubiales, Sydney’de dünya şampiyonu olan İspanyol kadın futbol takımının forveti Jenni Hermeso’yu dünya medyasının gözleri önünde dudaklarından öpmüş, Hermeso da bu davranışın kendi rızası hilafına yani zorla olduğunu açıklamıştı. Tacizci başkan, bütün çağrılara rağmen istifa etmeyi reddederken annesi de istifa çağrıları karşısında açlık grevine başladı. İspanya devlet kurumlarıysa adeta felç olmuş durumda olanları kararsızlık içinde izliyor.
Bu sansasyonel atmosfer içinde Ukrayna’dan gelen haberler pek duyulmadı. Ukrayna güçleri yaz boyunca devam ettirdikleri “büyük taarruz” sonucunda Rus ordusunun elinden bir köyü geri aldıklarını açıkladı. Bu kazanım, önemli bir ileri hamlenin başlangıcı olmaktan çok Wagner’in sahada olmamasından doğmuş geçici bir fırsat olarak değerlendirildi. Ukrayna’ya sağlanan ekonomik ve askeri kaynaklar konusunda Avrupa ve ABD’de kamuoyu tepkisi de artıyor. Ukrayna savaşı, 1970’lerin Vietnam savaşından bu yana en kanlı savaş; yarım milyon insanın ölümüne neden olmuş bulunuyor. Savaşın en belirgin maliyeti Avrupa’da enerji fiyatlarının fırlaması.
ABD kamuoyu ise Ukrayna savaşına devlet kayaklarından ayrılan devasa bütçeyi sorguluyor. Donald Trump başta olmak üzere 2024 seçimlerine hazırlanan Cumhuriyetçi aday adayları savaşı bitirecek planlar açıklıyorlar. Bunlar arasında en dikkat çekeni Hint asıllı aday Vivek Ramaswamy. Trump’ın devam eden yargılamalar nedeniyle aday olamaması durumunda Ramaswamy’nin cumhuriyetçi aday olarak Biden’ın karşısına çıkma ihtimali belirdi. İngiltere başbakanı Rishi Sunak’tan sonra Batılı ‘müesses nizam’ açısından önemli bir potansiyel değişim.
Dünya kamuoyunda geçtiğimiz hafta boyunca bunlar konuşuldu.
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.