Karpaz makalemde de belirtim: olanlar tesadüf değildir. Sıraladığım konuları tekrardan aklıma gelenlerle tekrarlayalım: Taksim sahası krizi, Maraş veya asıl adıyla Varosi müdahaleleri, Karpazda pek konuşulmayan telemeler, Mescit yapım girişimi, Apostolos Andreas manastır papazına yapılan tavır ve sayresi öyle kolay kolay bireysel yapılacak davranışlar değildi. Kimse bun yapamazdı. Hat da kurumsal veya KKTC onayına dek varan çizgiyi de aşan gerçekler var. Zaten K. Kıbrıs gerçeğini bilen bunun nerelere gideceğini de anlar.
Bu kervana Pile için yol krizi de eklendi. Burada bile anlatış şekli dahi bizi aptal yerine koyma tutumuyla da renklendirildi. Hele Ersin beyin televizyonlardan atıp tutmaları adeta koltuğu koruma refleksi dışında pek de doğru fazla bulma şansımız da yok. Çünkü, tartışmanın olduğu bölge ara tanopon yeri Kontrolu da Birleşmiş miletler barış gücüne ayitir. Oradan izin almanın da gerektiğini, biraz bilgisi olan herkes anlar. Fakat, klasik gerici şovenist acayip tutum burada da yansır. Oynanmak istenen kriz veya benzer durumları haklı çıkarma adına “insan hakları, uluslararası hukuk” diyerek iyi kavramları da kirletilir. Pilelilerin yol durumu önemlidir. Ancak, bunun yapılma şekli kadar, genele bakışta da ayni kural olmadığı zaten kapılardaki yığılmalarla da hhep kanıtlanır. Kıbrıs sorununun varlığı, Pile gerçeği ve barış gücü varlığı sonuçta adanın ne halde olmasının sonuçlarıdır. Fakat, şunu da belirtmeden edemiyecem: Taksim olayından son Pile konusunda öne çıkan Tahasin bey iken örneğin Karpaz dini provakasyonlarda veya Hala sultana atama tutumları da nedense vakıflar ekseninden kaynaklanması da tesadüf olamaz. Üstelik hatırlayın, Tahsin bakan deyilken onu Antalyaya dışileri bakanı olarak Türkiye çağırdıydı.
Şimdi soruya gelelim: Tahsin veya Ersin farketmez, Ordu veya polise direk emir verip böyle bir tutum yaptırma yetkisi var mı? Polisin nere bağlı olduğu malum. Ama, Tahsin bey herkese sövme yarışındda liderliğe oynarken, Ersin bey resmen konuştuğu her konuda yalan söyleme durumuna devam ederken, buradaki son gelen görevlilerle yönetilme gerçekleri varken, olaylar sıralanırken de tesadüf demek mümkün mmü? Ama K. Kıbrıstta yaşıyoruz. Bir nokta da şu: nedense ayni politik çevrelerin iç konularda konuşurken önemli kesim resmi rakamlardan öteki konularda hep “güvenilmez” derken, şikayetnameler yazarken, nedense aynen türkiyede de olduğu gibi iş dış politika veya karşıt kesime gelince ayni tutumu suçlamıyorlarmış gibi bu defa “devlet çıkarı, ulusal mesele” deyip arkalarında sıralanıyorlar. Onun için çok kolay maduriyet uygulayıcılık da kulanılma zemini oluşuyor. En çirkin provakasyon ve yalan karşısında dahi maduriyet deyerleri kulanılıp adeta kitlesel duygusal yakınlık oluşturuluyor. Gerçekten sık sık kulanılan insan hakları veya uluslararasası hukuk kavramlarının söyledikleri konularla alakalsı olup olmadığı dahi sorgulanmıyor.
Önemli bir notu da hatırlatalım: özellikle yetnişdört sonrası gelen nifus hiç bilmeme durumunda olması normal. Öncesinde yaşayanlar da nedense birçok gerçek gibi, onllar da yok sayıyor. Atmışlarda ve özellikle Barış gücü geldikten sonra, Kıbrısta türklerin silaha ulaşmasında önemli katgı yaptı. Erenköyden çıkan silahların dağıtımında rol aldılar. Hat da tutuklanan da var. Dahasını belirteyim: örneğin Erenköyde Aliriza Vuruşkan yani bölgede kulandığı isimle Akıncı, Barış gücü aracıyla Erenköyden çıkıp yerine yeni komutan geldiydi. Bunlar hiç olmamış gibi boş ağızla hep onu bunu suçlamayla yaşananlar yok edilemez. Zaten buraya barış gücü gelirken ki misyonu malum. Tanpon bölge denetiminin de sorumlusu onlardır. Ersinin atıp tutması gibi Türk toprağı denetimli deyildir. Fakat, bu palavraları inan oldukça, böylesi provakasyon mahsumculuğun kulanıp yapıldıkça, tekrarları ve yeni siyasal oyunlara da açık alan haline geliriz.
Pilenin statüsü, hangi yere bağlı olduğu bilinerek ama ara bölge kuralını da doğrun yerine koyarak elbet bir açılım alınması gerekir. Fakat, buraya şunun da eklesem: benim eski yaşadığım y yerlerden olan Erenköy yolun açılıp rumların da daha kolay ulaşım sağlansın desem, o bolca hukuk insan hakı diyenler ne diyecek? Şimdiden hamasi köpüklü tükrükleri suratımda hisseder gibiyim!
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.