Nasıl ki masal deyip geçmeyin diyorum, aynı şekilde sinemadır, eğlencedir deyip geçmeyin. Sinema, dönemin ekonomik ve siyasal durumuna göre şekillenir. Çoğunlukla iktidarın temsilcisidir. Gerçeklikten ziyade kurgudan ibarettir. Kurgular aracılığıyla hedef kitlelere yeni düşünce, hissiyat ve duygulanımlar aşılar. Kültür taşıyıcısıdır. Milli duyguları çoğaltır. Ayrıca yeni bir dil oluşturur.
Türkiye’de sinemanın doğuşu Türk Milliyetçiliğini yaymak gibi militarist bir düşünceyle mümkün olmuştur. Mesut Aytekin: “1915’te Almanya gezisinden dönen Harbiye Nazırı Enver Paşa orada gördüğü askeriyenin sinema yapılanmasından, Ordu Sinema Kolu’ndan etkilenmiş, bu büyük güçten yararlanmak amacıyla orduya bağlı Merkez Ordu Sinema Dairesi’ni(MOSD) kurmuştur. MOSD 1. Dünya Savaşı boyunca savaş belgeselleri çekmiştir.
Türkiye Devleti sinemayı Türk Milliyetçiliğini yaygınlaştırmak hem de “dış güçlere karşı” propaganda yapmak amacıyla kullanmıştır. Türk Sineması Kıbrıs Temalı filmler de çekmiştir. 1955-75 yılları arasında Türklük bilincini aşılayan 23 film vardır.
1965 yılına ait diğer bir filmin adı ise “Kıbrıs Volkanı/Şahlanan Mücahitlerin Destanı” dır. Film isminin Denktaş’ın öncülük ettiği örgütten, Volkan’dan esinlenilmiş olması yüksek ihtimaldir.
Yine 1965’teki Kıbrıs temalı dördüncü filmin en ayırt edici özelliği yönetici ve oyuncu kadrosunun öncekilere göre daha fazla olmasıdır. Kıbrıs izleyicisi Türk Sineması için kârlı ve eşsiz bir pazar oluşturmuştur. Bugüne dek bu tek taraflı kârlı ilişki devam etmektedir. Birçok şey gibi sinemanın da Türkiye’den ithal edilmesiyle kurumsallaşmış sinemamız oluşamamıştır. Bu bağlamda da adalılar üretimden koparılmış veya kopmak zorunda bırakılmıştır.
Türk Sineması kazanmaya ve kazandıkça da Türk milliyetçiliğini aşılamaya, propaganda yapmaya devam etmiştir. Bu doğrultuda sinema kültürü yaygınlaşmış, köylerde dahi birden fazla sinema açılmıştır. 60’lı yıllarda köyümüz Lurucina’da her gece film gösterimi yapılıyordu. Hem de çoğu kapalı gişe. Köyde hemen hemen herkesin Rumca konuştuğu hatta yaşlıların Türkçe bilmediği yıllardı. Köyün görevli öğretmenleri ise Türkçe konuşulmadığında ikaz ediyor hatta para cezası yazabiliyordu. O yıllardaki film gösterimleriyle Türkçe öğretimine katkıda bulunuluyor, Türkçe yaygınlaştırılıyordu.
Filmlerdeki karakterler cinsiyetlerine uygun toplumun yüklediği anlam ve beklentilerle uyumludur. Erkekler kurtarıcı, savaşçı kadınlar ise vatan toprakları gibi korunan, namusun temsilcileridir. Kıbrıslılık yerine Türklük ve Kıbrıs yerine Yavru Vatan kavramları ile ideolojiyi destekleyen yeni bir dil oluşmuştur. Tarih içerikli kurgular gerçeklik olarak sunulmuştur.
Kıbrıs savaş filmleriyle Türk Sineması siyasi ve ticari alanda kazanımlar elde etmiştir. Türk milliyetçiliği Kıbrıs’ta aşılanmış, harekete geçirici propaganda niteliğinde çağrılar yapılmış ve Türk sinemasına eşsiz bir piyasa sunulmuştur.
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.