Seksenlerin ortasına dek dünyada yapılan eylemler ve gervler medya haberlerinde önemli yer bulurdu. Yapılan ülkelere göre de ilk haber olma olasılıkları da normaldı. Fakat, sonradan bu durum gidrek zayıfladı. İkibinlerde önemli katılımlara karşın grev ve protestoların ya geri habercilikte veya hiç yapılmama şamasına dek gelindi. Öyle ki önemli genel dünya protesto yaygın katılım eylemleri dahi haber niteliğinden çıkarıldı. Giderek artık ülkeleri sarsan protesto eylemleri hiç önemsenme konumuna dek sokuldu. Bu yüzden yetmişler ve seksenlerin sonuna dek özellikle sınıfsal ve demokratik eylemler güncel gündemken, şimdi bunların nerede ise sıfır derecesine gelinme sonucuna dek ulaştık. Bu yüzden haftalardır süren hem Fransa hem de İsrail protesto eylemleri, önemli katılım da olmasına karşın, önemli siyasal kavşakta gerçekleşmesi tetiklemesine rağmen pek de gündem yapılmıyor. İsrailin Ortadoğudaki yeri Fransanın dünya önemli güçlerinden birisi hali dahi bu çıkışları ve haftalarca sürmelerinin haber ile horumlarına pek raslanmıhyor. Bazı sol kesimler de olmasa “ki K. Kıbrısta bu hariçtir” olaylar duyulmayacak derecede ilgisizlik eksenine takıldı. Peki neden
İsterseniz iki ülkedeki eylemlerin özüne kısa bir cümleyle dokunalım. Fransadaki haftaların protestoları Makronun emeklilik yaşını yukarı çekmesi sonucu sendikaların sokağa inmesiyle başladı. İsraildeki protestolar ise Metanyahunun kurduğu ırkçı faşist resjimin yine Metanyahuyu yargıdan kurtarmak için, meclise sunduğu yargının yetkilerini elinden alıp hükümetleştirip kendini kurtarma hamlesinden dolayı gerçekleşti. Farklı farklı olsa da özde birisi çalışanların haklarını geriletme ötekisi ise devlet içi kuvetlr ayrımının yetkilerini hükümet eline toplama girişimdir. Protestoların da özünde deyişim deyil de hakları koruma demokratiklik ilkesinin işlemesine devam için sokaklar ısındı.
Katılımlar ise oldukça yoğundu. Hat da israilde en son ordu çevreleri de katıldı. Pilotlar Metanyahuyu uçurmama girişimini gerçekleştirdiler. Fakat, netica alınamıyor. Oysa yetmişlerde bu eylemler hüküemtleri deviren, başkanları istifa derecesine sokan hareketlerdi. Ama önemli bir siyasal gerçek daha vardı. Yeni haklar kazanmak ve siyasal olarak seçenek sunup sistemin deişimine dek taleplerin de olmasıdır. Bu yüzden o dönemin sermaye kesimi hep siyasal deyişime eylemlerin ulaşmasını engelemek için daha baskı veya tavizle durdurma hareketine geçiyordu. Halbuki Fransa ve israildeki eylemler sistemi deyiştirme deyil, var olanı korumaktır. Ayrıca siyasal partilerin de sokak eylemlerinde öncülük rolü yoktur. Bu iki eksiklik, hükümetleri daha sert davranmaya veya olayı ısrarla dayatıp geçirme şanslarını artırdığı da kesindir. Hat da İsrail gibi memleket de iki muhalif eksenin dahi buluşamadığını da görüyoruz. Hem yargı yetkisini almaya çalışan hem de Filistine daha sert kan kusturan Metanyahuya karşı iki kesim ortak yerde sokakta buluşamadı. Fransanın dersi daha da önemli:
Aslında Makron parlementoda çoğunluğa sahip deyildir. Nitekim geçen yılki seçimde önemli bir sorgulama gelecek makalesi yazdıydım. Makronun başkanlığı elinde tutmasına ve birkez daha aday olmama gerçeğine dayanarak baskı ve sermaye yanlısı yasaları dayatacağını yazdıydım. Bir de parlemento cepesinde ise Makronun çoğunlukta olmadığını da belirterek, perlementodaki muhalefet fazlalığında önemli sınavı göreceğimizi uyardım. Nitekim son emeklilik yasasında Makrona faşist Ulusal cepe karşı çıkmayarak geçişine yardımcı oldular. Buda bize sınıfsal yorumlama yapmada önemli yeniden can alıcı hatırlatmadır. Çoğu kesim liberal ve faşaistleri uzlaşmaz ikilem olarak sunar. Oysa devlet eksenine gelince nasıl ortaklaşıp sınıfsal gerçekle davrandıklarını Fransada yaşadık. Bir de her iki ülkede şunu tekrardan ders olarak almamız gerekir. Toplumsal tepki ne kadar öfkeli büyük olsa da sistem için olunca ve siyasal dyeişim talebi olmadıkça yöneten kesimi de daha rahat davranıp kararlı olmasına yaramaktadır. Bunu Neoliberaleşme dönemindeki İngiltere maden grevindeki Teçirizimde yaşadık. Şimdi de Fransa ve israildeki yoğun kitlesel protestolarla hükümetlerin duruşunda yaşıyoruz. Demek ki sadece tepki deyil siyasal önderlik ile deyişimin de içinde olacağı prokramlarla örgütlü direnmek önemlidir. Zaten aynisini Türkiyedeki devlet içi çatışmada Kemalistlerle ılımlı siyasal İslamcılarda sokaktaki cumhuriyet mitinklerinde yaşamadık mı?
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.