Türkiye’de 2002 yılında liberal söylemlerle seçim kazanıp , güya AB süreci başlatan AKP ve Tayyip Erdoğan iktidarı, sinsi bir şekilde Türkiye’nin hem liberallerini hem de ılımlı İslamcılarını oyalayıp, kendi Sunni İslamcı, şariatçı ve despotik ideolojik tüm karakterini adım adım uygulamaya, hem parti içinde, hem de dışında çeşitli taktik ve oyunlarla tam köklü bir totaliterizm ortaya koymak için, tüm planlarını yürürlüğe koymaya başladı. Aslında en başından Suriye’de bir Kürt özerk yönetimine karşı olduğunu belli etti, çünkü Suriye’de böyle bir özerk Bölge’nin kurulması, kendinin Türkiye’deki despotik ve totaliter yapısını da bozabileceğini öngörerek, bu tedbirlere girişti ve Isid-El Kayde gibi gruplarla temasa geçmekte de bir beis görmedi. Suriye’de , Türkiye’deki kürt ve Türklere örnek olacak tam demokratik bir sürecin başlaması, Türkiye Kontrgerilla Cumhuriyeti için rahatsızlık konusuydu çünkü kaynağını ve yaşama gücünü onyıllardır kaostan almaktadır.Bu gibi gruplar gerek Kürtler ve gerekse Suriye Ordusu tarafından geriye püskürtüldükçe, Türkiye ağırlığını yavaş yavaş kendi ordusundan yana ortaya koymaya başladı. Güya Isid’e karşı mücadele başlatırken, Isidci’leri bombalayacaktı ama her havaya kalkan uçak Kürtleri, yani Isid’e karşı mücadele eden gücü bombalıyordu. Batı, Türkiye’nin bu konularda yanlış amaç ve heves içinde olduğunu görerek ağırlığını Kürtlerden taraf koydu. Bu arada Afrin ve Kuzey Suriye’de operasyonlar başlatan Türkiye, Kürtlerin Isid’den el koyduğu bölgelere girerek herhangi bir siyasal değişimi engellemeye, bu arada kendi koryuculuğu altında kalan Şeriatçı -Isid ve Al -Kaideci güçlere kendi ordusu ile koruyuculuk yapmaya başladı. Aslında, 2014 sonrasında Türkiye içinde de AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın Derin Devletle işbirliği içinde sertleşmeye başladığı görüldü. FETÖ Darbesi sonrasında, Tek Adam Rejimi ve baskıların gelmesi, bu arada Suriye müdahalelerinin ve işgalinin başlaması boşu boşuna değildi. Hendek olaylarından sonra güya FETÖ Darbesi geldi ve güya Rus Uçağını düşüren güçlerin FETÖ’cüler olduğu , bu güçlerin de darbe yaptıkları dillendirilirken, şu anda Türkiye Putin’e karşı savaş ve şehit vermeye başladı. Rus Elçisi’ni FETÖ’cüler öldürdü dendi ama Türkiye şu anda elinden gelse Putin’i de öldürecek. Yani bu gibi algı ve uydurma olan senaryoların da şimdiki pozisyon karşılaştırıldığında, ne kadar oyun olduğu da ortaya çıkıyor. Belli ki algı oyunları ve de büyük bir irrasyonalizm ve ruh sağlığının soruşturulacağı birçok karanlıklarda Türkiye. Bir gün düşman olan yarın dost, dün dost olan bugün düşman ilan edildiği bir rejim, bir algı operasyonu, bir karışıklık ve istikrarsızlık içinde. Libya’daki şehitlerin söylenmediği, halka Suriye’de gerçeklerin açıklanmadığı, sayıları bile verilmeyen kayıplarının olduğu, karanlıklar içinde, şeffaf olmayan, anti -demokratik bir totaliter rejim sözkonusu.
Türkiye İdlib ve Suriye batağına saplandı. Taaruzlar her iki tarafta da can almaya devam ederken, halk İstanbul ve büyük şehirlerde bir tabak yemek bulabilmeye hasret. Bu anlamsız savaşın Türkiye’ye ne kazandıracağı, ama belli ki çok şeyler kaybettireceği bir felaket yaşanmakta ve Türkiye’nin bu savaşa daha fazla dayanamayıp batabileceği,çökebileceği de konuşulmakta.
Türkiye savaşa girmese ve kuracağı, Ortadoğu’da örnek, demokratik çoğulcu sistemi ile, bugün kızışmakta olan savaşta dostluk, barış ve de diplomatik temaslarıyla barışı sağlayabileceği bir pozisyonda , o pozisyonunu terkedip, bugün herkesle cebelleşen ve didişen bir duruma gelmiş. En başta, demokrasiden, uzlaşmadan ve barıştan anlamayan ağzını her açtığında nefret ve kan kusan bir başkanla, Türkiye birçok felakete, hatta bir politik değişime veya bir kaosa gebe artık.
Türkiye’nin bu aşamada nereye gittiği belli değil. Türkiye bu savaşla çok olaylara gebe…
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.