Şimdiye kadar hudutlarında Işid örgütünün bulunduğu Türkiye devleti, bundan rahatsız olmazken, Kuzey Suriye kürtleri PYD ve YPG etkinlik kazanınca, onlara karşı ses çıkarmaya ve onları terörist olarak nitelendirmeye kadar işi götürdü. Tabi bu arada ABD hükümeti ve ordusu da YPG ve PYD güçlerine kesin destek vererek, onları IŞİD’e karşı mücadelelerinde destekledi. BU durum Türkiye hükümetinin daha da tepkisini çekti ama ABD de bildiğinden vazgeçmeyerek, PYD ve YPG güçlerine desteğini vermeye devam ediyor. Aslında Kuzey Suriye Kürtleri bugünkü bölge konjektüründe zoraki bir denge politikası sürdürüyor ve bunda da başarılı oldukları görülmektedir. Daha önceleri Suriye’deki IŞİD’i doğal müttefiği kabul eden AKP hükümeti ile Recep Tayyip Erdoğan, artık müttefiklerinin çoğunun Işid’e karşı cephe almasıyla kendini zorda gördü ama bazen de behaneler bularak hala daha PYD ve YPG’nin aleyhine konuşarak onları terörist olarak nitelemeye devam etmektedir. Hatta Koalisyon güçleri IŞİD hedeflerine saldırı düzenlerken, maalesef Türkiye, YPGve PYD’ye saldırı düzenleyerek onların polirikalarına ters olduğunu da göstermektedir. Aslında Türkiye’nin en büyük korkusu Kuzey Suriye’de kendi yapısını da tehdit edecek demokratik bir özyönetimin kurulmasıdır. Cephe değiştiren Türkiye son Atatürk Limanına yapılan saldırı ile belli ki şu anda artık Işid’in direk saldırılarına açık bir duruma gelmiş bulunmaktadır. Mecburen koalisyon güçleri içine girip, Işid de yenilmeye başlayınca, Türkiye Işid’in tehditlerini üzerinde saldırılarla görmeye başladı. Işid’in Türkiye içerisinde de bayağı çok taraftarı bulunmaktadır. Türkiye nüfusunun %8-10’unun Işid’i desteklediği, militanları MİT ve askerden emekli komutanların eğittiği ve onları Suriye’ye geçirdiği de söylenmektedir. Gazi Antep ve Konya’da en kabarık sayıda Işid üyelerinin bulunduğu, bunların çiftliklerde, MİT, TSK subayları ve emekli komutanları tarafından eğitim gördükleri de söylenmektedir. Son zamanlarda, daha fazlası kadın gerillalardan kurulu YPG gerillaları, Kuzey Suriye’de IŞİD’e karşı büyük zaferler kazanırken, IŞİD, bu bozgun havasıyla çeşitli dünya merkezlerine saldırılar düzenlemektedir. Hedeflerinde de sivil halk bulunmaktadır. ABD elçiliği Türkiye’ye gidecek olan vatandaşlarının dikkatli olmalarını talep etmektedir. Atatürk Havaalanı’ndan sonra gene büyük yerlere saldırılacağı ve büyük kayıplar verdirileceği söylenmektedir. İşte bu durumda elbette hem Türkiye’nin hem de bizim turizmimiz ve de ekonomimiz bu saldırılardan etkilenecektir. Son zamanlarda Rusya ve Türkiye arasındaki yaklaşımlar nasıl sonuçlanacaktır bilinmemektedir. Bu olumlu işbirliği Işid terör saldırısıyla darbelenirse ekonomi gene durgunluğunu koruyacaktır.
Elbette ekonomiyi bu gelişmeler etkileyecek. İnşallah güvenlik sağlanır insanların başına birşey gelmez. Eğer denildiği gibi IŞİD’e karşı AKP çevrelerinde ve devlet içinde hoşgörü devam ediyorsa, belli ki hem Türkiye hem de bizim ekonomimiz bu gelişmelerden çok olumsuz etkilenecektir.
Solun da kendini örgütlemesi ve halkı güvenlik altına alması gerekiyor. Sol’un 12 Eylül 1980 darbesi öncesi faşist saldırılara karşı deneyimleri vardır ve bu zengin deneyimlerinden halkı da faydalandırmalıdır.
Bu kaosun sonunda emeğin elbette yeniden dirilişi ve hakkını talep edip yeni, adaletli, eşitçi ve eşit paylaşımlı bir dünya düzenine yönelişi kaçınılmazdır.