Emek cephesini tehdit eden bu savaş tehlikesi elbette es geçilemez. Fakat bir de kapitalizmden dolayı yerli halkını ve de göçmen işçileri sömüren kapitalistlerin de acımasızlıklarını görmezlikten gelemeyiz. Son zamanlarda çevremizde Uzak Doğu’dan Çinli, Sri Lankalı, Vietnamlı, Türkmen , Kırgız, Hintli ve Pakistanlı yaşlı, genç, kadın ve kız birçok insanın giderek çoğalmakta olduklarını görmekteyiz. Bir hafta sonu oldu mu, bu insanlar serin yerlere gidip toplanmakta ve aralarında kendi dilleri ile konuşmaktadırlar. İngilizce bilen de yok aralarında. Bu insanlar ülkemize insan kaçakçısı örgüt veya mafyalar tarafından getirilmekte ve burada çok sağlıksız koşullarda sömürülmektedirler. Şimdiye kadar emek gücü, Kürt insanlarından tercih edilirken, son zamanlarda inşaatlarda bu insanların da fazlasıyla yer aldıklarını görmekteyiz. İnanın içimdeki şüphe belki de bu insanların da, Kürtlerden daha da az ücret alarak, bizdeki sermaye kesimleri tarafından çalıştırtıldıklarıdır. Yani büyük bir sömürü çarkı çalıştırılmaktadır. Sanki de içteki işçileri ihya ettiler de, bir de kaçak işgücü olarak bu insanları seçip getirdiler. Ama durum öyle değil, tercihleri bu insanlar ama bu insanların seçilmesindeki amaç bu insanların Kürtlere göre daha da az ücrete çalışmalarıdır.
Karl Maks, kapitallerinde 150 sene önce çalıştırılan insanların yaşam koşulları hakkında şunları söylemektedir ki ben aşağıdaki aktarmayı yaparken inanın bugün bile çalışma koşulları bizim ülkemizde belki de daha da kötü durumdadır:
“Birinci sınıf işyerlerinde çalışan genç kadınlarla konuşma fırsatını bulan… Epidemiological Society Sekreteri (Salgın hastalıklar Derneği Yazmanı)…Mr. Radcliffe muayene ettiği ve kendilerinin ‘çok iyi’ olduğunu söyleyen yirmi kızdan ancak bir tanesinin sağlık durumunun iyi olduğu söylenebilir; geri kalanlar çeşitli fonksiyonel düzensizlik belirtileri göstermişlerdir. Bu halleri o, önce, çalışma saatlerinin uzunluğuna-ölü mevsimde bile günde günde en az 12 saat olarak tahmin etmektedir- ve sonra da…çalışma yerlerinin kalabalığına, havasızlığına, gaz kokusuna, yetersiz ve kötü besine, oturdukları evlerin kötü olmasına bağlamaktadır.”(Karl Marks(1978).Kapital( 3. Cilt, sf.89), Sol Yayınları, İstanbul).
Sanırım 150 yıl önce bunları kaleme alan Marx ülkemizdeki sağlıksız ve kötü çalışma koşullarını gözlemleseydi daha da kötü cümleler yazacaktı.
Değişen birşey yok. Emekçilerin öncelikle sendikalaşması ve daha sonra da sosyalist bir düzen için mücadele etmeleri artık önşart olmuştur.