Evet, gelelim şimdi darbeye. Hafta sonu ansızın gecenin erken saatlerinde İstanbul’da bir köprünün Avrupa ayağının asker tarafından kesilmesinden sonra, olayların tüm Türkiye’ye yayıldığı, bu arada Ankara dahil olmak üzere tüm Türkiye’de silahlı çatışmaların başladığını gördük. Belli ki Asker ve AKP arasındaki çelişkiler patlama noktasına gelmişti. Sorun ordu komutanlarının atamaları ve AKP’ye yakın komutanların atanacağı söylentileri üzerine yayıldı ve çatışma silahlı çatışmaya döndü. Elbette ordunun Kemalist laik çizgide olması da iki güç arasındaki çelişkilerin baş nedeniydi. Ordunun Ergenekon ve Özel Harp güçlerinin ise son zamanlarda Güneydoğu’da AKP ile ittifak içinde olması, belki de bu askeri kalkışmanın başarısızlığının en büyük nedeni oldu. Fakat gene belliydi ki AKP, bu saldırıya hazırdı çünkü RTE’nin (Recep Tayyip Erdoğan) kanallarda telefon aracılığıyla konuşmalarından sonra, AKP yanlısı ve daha fazla Işid terör örgütü sempatizanı oldukları belli olan elleri palalı, silahlı birçok milis yolları ve caddeleri tutarak askerlere karşı saldırıya geçti. Askerlerin bazı unsurlarının silahlı çatışmaya girmek istememesi dolayısıyla teslim olan erler, maalesef sakallı Işid’ciler tarafından cezalandırılmaya, öldürülmeye başlandı. Hatta bu askerlerden bir tanesinin kafasının kesilmesi de, AKP taraftarı milislerin de militer ve faşist unsurlardan kalır taraflarının olmadığını ortaya çıkardı. Olaylar sırasında Ankara’da TBMM binası, AKP merkezi ve bazı polis ve askeri tesislerle Genel Kurmaylık gibi binalar da bombalandı. Bu arada Marmaris’te Tayyip’in tatil yaptığı oteli de bombalandı, hatta saldırıya uğradı, oradaki görevli polislerin bazılarının da öldüğü söylenmekte. İlk anlarda Ankara ve İstanbul’la sınırlı kaldığı gözlenen olaylar daha sonra ilerleyen saatlerde tüm Türkiye’ye yayıldığını göstermekte. Silahlı çatışmaların durmasından sonra AKP’li milislerle polis birliklerinin tankları ve kariyerleri ellerine geçirdikleri görüldü. Askerlerin ertesi gün kontrol altına alındığı görülürken artık meydanın da AKP-Tayyip Erdoğan’nın etkisi altına girdiği ve bundan sonra Tayyip Erdoğan’ın pozisyonunun güçlendiği de ortaya çıktı. Belli ki bu senaryo veya değil, olayla, sonuçta Tayyip Erdoğan pozisyonunu güçlendirmiş ama artık tümüyle devlet ve ülkenin de AKP-Tayyip kontrolüne girdiği ve Tayyip Bey’in bunu Başkanlık için de kullanabileceği, hatta bundan sonra bu zaferle, AKP dışında kalan halkla, artık sivil savaş olasılığının da arttığı ileriki günlerde görülecektir.Tabi ki istenen AKP’nin demokratik reformlara yakınlık göstermesi ve bu çatışmanın yaşanmamasıdır ama AKP ve RTE eğer eski şiddet taraftarı tutumlarını devam ettireceklerse bu politikanın şiddete dönüşmesi hiçtendir.İşin en acınacak tarafı, CHP’nin bu olayı iyi değerlendirmemesi ve olayı sadece askeri bir darbe görerek adeta sessizlik içinde karşılamasıdır. Oysa CHP duyarlı olsaydı, sokakları ve meydanları dolduran unsurların AKP’liler ve Işidciler olduğunu görmeli ve olaya eleştirel bakmalıydı.Bunun yanında HDP içinde de bir sessizlik mevzu bahistir fakat HDP’nin dışlanmışlıktan mütevellit ve Kürt halkının radikalliğinden ötürü bu süreci atlatarak daha etkin katılımı, hatta demokrasi güçleri içinde yeralabileceği de düşünülebilir. MHP ve CHP’nin ise bu süreçte bana göre büyük bir darbe yiyecekleri de mevzubahistir. MHP’nin durumunun ise daha da kötü olduğu ve darbe süreciyle geriye kalan taban kırıntılarının da şu anda AKP’ye kaydıkları söylenebilir. Bu darbe ile AKP ve RTE, askeri de elimine ederek, artık tek etken duruma geldiği, bunun ise büyük hoşnutsuzluklara ve kaosa, hatta bir iç savaşa da kayabileceği görülüyor. Demokrasi güçlerinin vakit erkenden stratejik ve taktiksel planlarını hazırlamaları, bu demokratikleşme mücadelesi için hazırlıklı olmaları gerekiyor. Çünkü AKP’nin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın önündeki tek engel artık asker değil halk güçleri kalmıştır. Halk örgütlenirse gelecek olan faşizmi engelleyebilir ve fren durumu yaratabilir. İslami faşizmin önündeki tek engelin örgütlenmiş halk olduğu unutulmamalıdır.
Askeri darbe ile asker elimine edilirken, asıl darbeden güçlenenin kafasında teokratik ve otoriter ve hatta İslami Faşizmi getirme planları olup tek adam yönetimi, firavunluk ya da padişahlık getirmeyi planlayan bir Recep tayyip tehlikesinin olduğu unutulmamalıdır.