Panelde önce giriş konuşmaları yapıldı ve daha sonra da esas konuyla ilgili konuşmalara geçildi. Genelde AKEL yandaşları Neo Liberal politikaların hem dezavantajlarına ama bir de bu politikaları güden kapitalist-emperyalist devletlerin etkin olması yanında, çözüm sonucunda iki halkın birlikte mücadele yapacağı ve bir olanak sağlayacağı için olumluluk da belirtmişlerdir de, benim kafamda emperyalist güçlerin, her iki taraftaki askeri güçleriyle buna ne kadar izin verecekleridir ki yaşadıklarımız buna pek de imkan verilmeyeceğini maalesef vurgulamaktadır. Gerek 1963 ve 1974 sonrası, gerekse 1974 sonrası yaşadıklarımız bu gibi fırsatların pek yaratılamayacağını bizlere göstermiştir. Ha, o durum ve şartlar şu anda yok dense bile yanı başımızda Suriye, hatta daha da yukarılarda bir zamanlar huzurlu sayılan Ukrayna gibi ülkelerin nasıl bir anda karıştığını ve nasıl bir anda bölünme noktasına geldiğini de yaşananlar göstermiştir.
Panel sırasında etkili konuşmaları dikkat çeken birkaç arkadaşımızın konuşmalarını buraya almak isterim. Bunlardan Tahir Gökçebel, yaptığı konuşmada Kıbrıslı solu suçladı ve AKEL’in enosis politikalarına meyletmesinin yanlışlığını, Derviş Ali Kavazoğlu’na yapılan yanlış davranışları dile getirdi. Enternasyonalist ilkelerin AKEL tarafından uygulanmadığını, AKEL’in ulusçu politikalara yönelerek bölünmede katkısı olduğunu belirtti.
Kostis Ahniodis arkadaş ise elinde üç resmin olduğunu belirterek, 1958 yılında Analyonda köyünü basan EOKA’nın burada Kıbrıslıtürk kadın ve çocukları öldürmeye başladığında, köy halkının buna müdahale etmediğini, köyde birçok AKEL üyesi olmasına rağmen olayı önlemediklerini, esas meselenin AKEL’cilerde bile Türk düşmanlığının olduğunu belirtti. Bu arada 1998 seçimlerinde Yorgos Yakovu’nun AKEL tarafından Cumhurbaşkanı adayı gösterildiğini ve yaptığı konuşmalarda Hristofyas’la birlikte 1963 yılında Türk İsyanına karşı mücadele ettiklerini söylediğini belirtti.
2004 referandumunda Kıbrıslıtürklerin çoğunluğu AKEL’den bir “evet” bekliyorlardı. Garip bir şekilde hayır çıktığını söyleyen Ahniodis bunun birleşmeye ve bütünlüğe büyük bir darbe vurduğunu konuşmasına ekledi. Ona göre AKEL, 2004 yılında bel aşağıdan yumruk vurdu. Bugün ise o şoktan kurtulmanın ve Kıbrıslıtürklere güvence vermenin zor olduğunu belirtti.
Bana göre üçüncü önemli konuşmayı Murat Kanatlı yaptı. “Sorun 1940’da başladı” diyen Kanatlı AKEL’in milliyetçilere ve egemenlere karşı uysal bir tavır geliştirdiğini belirtti. Bu partinin milliyetçi sapmalar yaptığını, AKEL’in Yunanistan Komünist Partisi’yle istişare yaptığını, Kavazoğlu’nun sonradan bu politikalara karşı çıkmaya başladığını söyledi. Kavazoğlu’nun ta 1944’ten partiye eleştirileri vardı. 1974 öncesi ve sonrasında 1980’e kadar AKEL’in ideolojisinde olan CTP’nin önceleri tüm Kıbrıs’a ama daha sonra mutasyona uğrayarak Kuzey Kıbrıs’a hitap eder duruma geldiğini belirten Kanatlı, aynen AKEL’in bir zamanlar yaptığı gibi etnik bir gruba seslenme poziyonuna geldiğini vurguladı. Murat Kanatlı çözüm ve barışı halkların yaratacağını, sol partilerin ve solun, bu aşamada, ortak yürütme organları oluşturarak, demokrasiyi ve yerelliği, insanları özne yapan bir hareketi gündeme getirmesini vurguladı.
Sol ve Kıbrıs Solu adlı toplantının sadece bir toplantı değil aslında solun ortak hareket etmesi için sık sık toplanarak, bu gibi tartışmalarla tez ve sentezler üreterek süratle halka inmesi gerekiyor.
Dileğimiz bu tip toplantıların durmadan devam etmesidir.