Yunanistan da tam referandum öncesi son günlerini yaşamakta… Adeta dünya ikileminin kısgacında bu referandum yüklenmektedir. Neoliebral klasik reçetelere karşı ve destekcilerin Yunanistanını yaşamaktayız. Sermaye kesimleri adeta dünyada tektip politikanın imajının bozulmaması için ısrarla korkularla Kemer sıkma kararlarının kabulunu isterken; senelerdir Neolieberal paketlerle bedel ödeyip bunun farkında olan kesimler de Hayırın çıkmasını umut ediyor. Böylesi sistemsel ayrımlı bir referandum yaşanmaktadır. Tabi medya operasyonu, resmi algılar ve piskolojik korkuları işleyen Başta Ab ekseni ve bildik tarihi misyonunu oynayan İMF kendi tektip yapıları bozulmasın diye de elerinden geleni yapıyorlar. Burada en acınacak gerçek şu: kendini İMF karşıtı gören ve daha ileri gidrek sistemin yanlışları ile değişimi savunan birçok kesim de son sistemsel rüzgara katılıp, Yunanistan halkına bedeli çıkarma faturasına cümle eklemeleri oluyor. Bu gerçekten çok acıtan bir keskin bıçak sızızı gibi oluyor.
Olayın bir de Marksis etiketcilere düşen garip paradoks vardır. Gerçekten Neoliberal süreçle konuyu Marksis alandan ele alıp Sınıfsal özle yorumlayan, Emperyalizmi iyi bilen Marksis iktisatcılar, baştan Neoliebralizmi gayet güzel öngörülerle yorumladılar. Hep haklı çıktılar. Örnek mi: Musdafa Sönmezin seksen İMF incelemesi ve Türkiye üzerinden yaptığı öngörülerde haklı çıkması; Korkut Hocanın gerek son Kapitalist krizi, gerek se sistemin işleyişinde oluşan tortuları gayet dikatli yorumlayıp oldukça önemli tesbitlerinde haklı çıktı. Yine son Yunanistan krizini MusdafaSönmez, Hayri Kozanoğlu, Korkut VBoratavın, Ergin YIldızoğlunun yorumlamaları adeta sisteml birlikte karşıtların nasıl çelişkierlle geliştiğini gayet iyi aktardılar. Arada kimi solculara dokunacak iğneyi de batırdılar. Gerçekten etiektini kulanıp ama Neoliebral gibi düşünen nice solcu tekrar duvara vurup suçu başkasına atma düşüncesini bize yeniden yaşatmakla adeta turunsoluk oynuna geldiler.
Son Yunanistan krizi bize şunu Gösterdi: adı ne olursa olsun; sistemin öğretisi ile takılanlar hep yanılmaktan kurturamadılar. Tek başardıkları “sistemi savunma” oldu! Oysa gerçekten sosyalist düşünceyi biraz bilen Yunanistan la ezberletilen Emperyalizmin yumuşak hafif halka ilkesini, eşitsiz gelişim yasalarını hemen yakalar. Neden Yunanistan sorusunda bu ilkeleri yaşamda bulur. Aynı zamanda da normal değil konuşulan koşulların Kapitalist yapının kriz sürecinde olması nedeniyle, Pazar rekabeti veya krizi ital etme dış sermaye hareketlerini gayet iyi yorumlayacaktı. Yunanistan bugün AB içinde en zayıf halka konumu açıkca yaşanıyor.
Biraz Marksis iktisatı bilen şunu da yutmaz: Kapitalizmin sermaye ihracı kuralını, Borçlandırarak sömürgeleştirme, sömürge yeni sömürge ülkelerini borçlandırırken de tüketim pazarı oalrak da kulanma politikalarını gayet iyi yakalayacaktı! Halbuki brakın Neoliebraleri kendine sol diyenelr dahi; AB içi sermaye ihracını başka kavramlarla fetiştirdiler: “Yardım etme, yabancı sermaye katgısı ile büyümek” cümleleri ile sermaye ihraç ifadesini örtme yoluna girdiler. Yine Bildik klasik krizi halka ödetme politikasını sanki hiç bilmezcesine; sermayeyi kurtarma ve krize finansman yolu ile bakma eksenine takılıp krizi havale ederler.
Sermaye ihracı ile oluşan yapı veya dış sermaye boyunduruğa sıkılmadan “ülkenin refahı için yabancı sermaye aytırımının kaçınılmaz olduğu” ezberi algılaştırılıp eklenir. Yunanistanı kısgaca alan sermaye ihracına “yatırım ve büyüme” adı konuldu! Yunanistanı esirleştirip yine ayni şekilde verilen borçların dönüp aynei merkezlere tüketim pazarlı kar olarak dönüşünü de hiç vurgulamak istemediler. Daha ielri gidip; “Orta sınıfın güçlenip tüketim le katgıda bulunması” görüşü ekletildi! Daha sonra; iş krize girilip bunun finansman bankacılık yönünü kurtarırken; devletleri eldeki kaynakları bankalara kulandırmtma veya dıştan borç alarak finansmanı rahatlatma kuralalrını bizat yönetimlere uygulatırdılar. Örnek mi: Yunanistanın borcunun 3.1 bölümü devletin bankaları kurtarma operasyonu için AB merkezlerinden aldığı kaynaktır. Hele de hem borç verme hem de klasik kuraları dayatarak, yapısal sermaye açılımı yapılırken de adına “reforumlar, yardımlar” denmesi kadar lüks kurgu olabilir mi?
Burada çok acı bir gerçekle yüzleştim. Kendine Marksis diyen kesimlerin birkısmı, keskin Sosyalist nutuk çekrken; en basiti; Neoliberal yapının ne olduğunu hiç bilme zahmetine girmeyenler vardır. Marksizmi kabul etikleri dönemsel kişilerle sınırlayıp orda dolaşmaya devam ediyorlar.Kapitalist yapıyı eski ezberlerle tekrarlayıp “Ortodoks Marksis” örneğine tam uymaktadır. Neolierbalizmin kapitalizme getirdikleri, teknolknojik gelişme ile sınıfsal eksendeki yeni olguları hiç konuşmak istemezler. Hala kriz ile 29 krizine ezber olarak takılıyorlar. Günümüz krizini en iyi öngörüp yorumlayan Marksis iktisatcılar varken; tam tersi kendine sosyalist diyen belirli kesimler de bu önemli birikimden uzak, birilerin ezberine takılıp tabulaştırılıyor. Kavram fetişizim ile “burjuva, sınıf” gibi kelimelerle bir çenberde dönüp duruyorlar.
Başka teldeki sapma da şu: etiketine “emek, sosyalizim” koyup, ama sistemin yeni işbirlikcileri, sol eksenli merkezi dostları olanalr da elbet sistemi okuyamamaktadır. Hat da onların savundukalrı ile resmen sermayenin tektip algısına oldukça önemli katgılar da yapıyorlar. Böylesi bir sol rezalet de vardır. İşler böyle olunca da ne Yunanistan krizini tam anlama şansları vardır, ne de Syrizanın sosyal muhalefet hareket niteliğini çözümleme şansları oluşur. Sadece ezberler tekrarlanıp baştan Syriza yanlışı, sistem gücü ile sınıf kelimesi arasına her şey sıkıştırırlar. Oysa Yunanistan emperyalizmin kriz dönemli zayıf halka, sermaye ihraçlı boyunduruluk bağı, devlet kaynakları ile finansman adımları, oluşan tepkilerle Syriza gibi sosyal muhalefet itifaklarının renklendiği bir ülke karşımızda dikiliyor.
Yunanistan referandumunun tıpkı seçimleri gibi bazı taşları oynatması bundan dolayı muhtemeldir. Birçok sol kesimin “Neoliebral yapıyı gerileme” denilen politikalarının Avrupa versyonunun oynanmasını izliyoruz. Onuniçin hertürlü yalan, çelşitli iktisadi baskıalr ve piskolojik korku probagandalar yapılmaktadır. Garip olan; seksenlerden beri hepimizin örnekleri ile lanetlediğimiz İMF gibi bir yapı karşımızda dururken; Yunanistan olayını anlamama duruşlarının yagın olmasıdır. İMF senelerdir tıpkı Yunanistana dayatılan paketleri uygulatırdı! Ama brakın çıkışı, daha eşitsiz yapılar ve sermaye sömürgeleşmesinin katmerleşmesinden başka bir sonuç yaratılmadı. Bu gerçeklik dahi; aynen Yunanistana yoksula kesilen bedeli insanların anlamama doğalında olması da önlenemedi.
Yunanistan referanduma gidiyor. Bu deney devamını veya şimdilik yeni belirsizliklerle önümüzdeki günlere damgasını vuracaktır. Kapitalist kriz ise sisemin yapısal yeni bir olgu yerine koyamamanın sıkıntısı da devam edecektir. Biranlamda AB büyüsünü Neoliebral yüzünü deşifre eden bir örneklem haline Yunanistan geldi. Bakalım referandum sonucu bizim yazılarımıza nelri döktürecek!
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.