Bundan tam 46 yıl öncesi veya daha da ötesinde 47-48 yıl öncesi diyelim, o zamanlar genelde izlenen kanal Rumca TV RIK olmasına rağmen, ısrarla Rumca bilen büyüklerimizi televizyon başına oturtur ve elimizde kalem Rumca haberler okunurken, haberleri tercüme ettirip mesela ertesi günkü Günlük Olay derslerinde elimizde konu olsun diye birçok haber başlıklarını yazardık. Tabi ki bu ilgimiz bize daha sonra gazete okumayı ve mesela 1967-68 yıllarında Vietnam olaylarını da öğretecekti. Orada bir işgal olduğunu ve Vietnamlıların vatanlarını savunmak için savaştıklarını, ABD ordusu veya egemen kesiminin dediği gibi terörist olmadıklarını öğrenmiştim. Deniz Gezmiş’i bu haberlerde duymuş ve hakkında bilgiler duyup okudukça ona sempati beslemiştim. Mahir Çayan ve arkadaşlarının aslında Türkiye’yi kurtarmaya çalışan gençler olduğunu öğrenmiştim. Ben işte çok okumayı, gazete haberleriyle ilgilenmeyi, yani aydınlanmayı böyle öğrenmiştim kendimce. Okuyarak ve kafa patlatarak. Okumak gibisi yoktu. Okumayan insan toplumsal sorunlarla ilgilenemezdi ama ben ilgileniyor ve çeşitli kitaplar okuyordum. Ortaokula geldiğimde Türk Edebiyatı’nın en güzel kitaplarını okumuştum. Yaşar Kemal’i, Orhan Kemal’i, İngiliz Edebiyatında Charles Dickens’i ve daha nicelerini okumuştum 15 yaşıma geldiğimde. Okuduğum için de akranlarımın çoğundan daha duyarlıydım. Gerek evrensel gerekse mahalli sorunlara daha da duyarlıydım ve birçok bilgi kafamda şekilleniyor, küçük yaşımda olmama rağmen açılan her konu hakkında görüşlerimi açıklamaktaydım.
Şimdilere bakıyorum. O, 12 Eylül’ün karanlık geçmişinden gelen ve geceleri televizyon ekranlarında silahlarla kitapları tehlikeli aygıtlar olarak gören gençliğin sosyal medyada benimle bu konularda tartışmalarını ve sırf karşı çıkmak için karşı çıkışlarını gördükçe kahrolmaktayım. Çünkü hala daha kitap okumayan, yeni ilerici fikirlere karşı çıkan gençlerle dolu etraf. O karanlık çağın bir eseri olarak da maalesef genç nesil pek okumamakta, cep telefonunda alem yaparken elde ettiği cümlecikleri seçerek güya seninle tartışmak istemektedir ama tartışmalarının da içi boş.
Eğitimde, okullarda kitap okumayı öğrencilere genç nesillere aşılamadıkça bana göre duyarsızlık devam edecek. Gençler bizlere sırf karşı çıkmak için karşı çıkacaklar. Oysa biz babalarımızla tartışırken daha da dolu olmak için raflardaki kitapların çoğunu okumakta ve onları tartışırken mat etmek için akla karayı seçmekteydik.
Şimdiki gençlerin çoğu okumuyor. Bunun için de konuşamamakta, beyinlerindeki ifade edecekleri kelime bilgileri maalesef çok az olmaktadır. Ne konuşabilmekte ne de yazabilmektedirler.
Böyle bir genç nesle veya kitleye “Gel vatanını kurtarmak için boykot yap” desen de olmuyor. On yıllardır seçimleri bir kazanç kapısı gibi görüp, ya kazanıp da piyango bana da vurursa diye düşünen kesimlere düzene karşı nasıl boykot yaptıracaksın?
Eğitimde kitap okumayı başlatmak bana göre bu kadar ince ve önemli bir sorun aslında…