Saat 11’de DAÜ Hukuk Fakültesi önünde bir araya gelen yaklaşık 40 kadın buradan yürüyüşe başladı. “Emek, Barış, Özgürlük İçin Direniyoruz – Em Ji Bo Ked, Aşiti u Azadi Berxwe Didin” yazılı pankart arkasında yürüyen kadınlar, “Cinsel, Ulusal, Sınıfsal Sömürüye Son”, “Operasyonlar, Tutuklamalar, Faili Meçhuller, Artık Yeter, Kadınlar Savaş İstemiyor”, “Jin, Jiyan, Azadi” “Kadın Yaşam Özgürlük” “Mer Dıkuje Dewlet Be Deng e” “Erkek Vuruyor Devlet Koruyor” gibi dövizler taşıyarak, Kürtçe ve Türkçe sloganlar eşliğinde Merkezi Derslikler Meydanına yürüdü. Bu arada yürüyüşü yapan kadınlara çevreden de alkışlarla destek geldiği gözlendi. Merkezi Derslikler Meydanına gelen kadınlar burada bir basın açıklaması yaptı.
Yapılan basın açıklamasının ardından kadınlar türküler eşliğinde halay çekerek eylemlerine son verdiler.
Yapılan basın açıklaması şöyle:
8 Mart 1857’de Amerika’daki bir tekstil fabrikasında yaklaşık 40 bin kadın, çalışma koşullarının düzeltilmesi talebiyle greve gider. Bu, o döneme kadarki en etkili kadın eylemliliğidir. Polisin direnişi bastırmak amacıyla kadınları fabrikaya kilitlemesi ve ardından fabrikada yangına sebep olması sonucu 129 kadın işçi yanarak hayatını kaybeder. 1910 yılında, 2. Enternasyonal’e bağlı kadınlar toplantısında Clara Zetkin’in önerisi ile 8 Mart, o yangında hayatını kaybeden kadın işçilere atfen Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edilir. O tarihten itibaren de 8 Mart, kadınlar için eril iktidar sisteme ve bu sistemin ürünleri olan ataerkiye, kapitalizme, milliyetçiliğe, savaşa ve militarizme karşı çıkıldığı; özgürlüğün ve barışın haykırıldığı bir gün olmaktadır. Bu vesileyle buradan haklarını aramak için gerçekleştirdikleri isyan direnişi sırasında hayatlarını kaybeden 129 kadın işçiyi ve özgürlük yolunda kendilerini feda eden tüm onurlu kadın yoldaşlarımızı saygıyla anıyoruz.
Tarih bize gösterdi ki kadınların tarihi mücadelenin tarihidir. Kadınlar sokak ortasında vurularak öldürülürken, tacize, tecavüze ve şiddete maruz kalırken, toplumun her alanında ikinci cins muamelesi görürken biz de öfkemizi haykırmak için bugün bu alandayız.
İktidarı süresince kadına yönelik şiddetin yüzde 1400 arttığı AKP hükümeti “3 çocuk yetmez 5 çocuk” diyerek kadını eve bağlamaya çalışmakta, “her kürtaj bir cinayettir, her kürtaj bir Uludere’dir” söylemiyle kadının kendi bedeni üzerindeki söz söyleme hakkını gaspetmekte ve kadın ölümlerinin önünü açmakta, uyguladığı neoliberal politikalar ile kadın emeğini görünmez kılmakta, aile içi şiddet, taciz, tecavüz olaylarında kadını koruyacağı yerde aileyi koruyarak kadını ev içinde yalnızlaştırmakta ve kadın cinayetlerinde yargı yoluyla haksız tahrik indirimleri ile katilleri korumaktadır. Burada da görüldüğü gibi kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz sistematik bir biçimde ilerlemekte ve bir devlet politikası olarak yürütülmektedir. İşte bu nedenle biz kadınlar bir kez daha haykırıyoruz ki: Kadın cinayetleri politik ve sistematiktir!
Devletin uyguladığı kadına yönelik şiddetin en görünür olduğu yerler cezaevleridir. Bugün cezaevlerinde başta örgütlü ve mücadele veren kadınlar olmak üzere birçok kadın erkek devlet şiddetiyle karşı karşıyadır. Kürt kadınlarının hayatının her döneminde karşı karşıya kaldığı şiddet ise artık tahammül edilemez düzeye gelmiştir. Paris’te 3 Kürt kadın yoldaşımız; Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez bir suikast sonucu öldürüldü. Bu korkunç cinayette görüldüğü gibi Kürt kadınları doğrudan hedef alınmıştır. Bu olay bize kadınların katliamcı güçler için bir tehdit olarak algılandığını hatırlatmıştır. Tıpkı 1919’ da Berlin’de benzer bir biçimde katledilen Rosa Luxemburg gibi. Bizler de bu yıl 8 Mart alanlarına kaybettiğimiz 3 Kürt kadın yoldaşımızın adını taşıyacağız ve devletin örgütlü kadınlara yönelik saldırılarına karşı SUSMAYACAĞIZ!
Otuz yılı aşkın süredir bir devlet politikası olarak süren savaşın çözüm olmadığının artık herkes farkında. Ancak savaş politikası yapan ırkçı, militarist kesimler bu politikayı hala yürütmektedirler. Savaşın kadınlara yoksulluk ve işsizliğin yanı sıra, taciz ve tecavüz olarak geri döndüğünü hepimiz biliyor ve bu yüzden yaratılmaya çalışılan şoven dalgaya karşı mücadelede, en önde biz kadınlar duruyoruz.
Egemen sistem bir yandan kadının ev içindeki üretimini görünmez kılarken bir yandan da kamusal alanda emeğini sömürmektedir. Esnek çalışma adı altında yürütülen sistemde kadınlar, hem evinin kadını olmakta hem de sermayenin ihtiyaçlarına göre istihdam edilmektedirler. Bu güvencesizlik, kadınları ekonomik bakımdan baskı altında tutmakta ve eve mahkum etmektedir. Bizde kadınlar olarak bu esnek ve güvencesiz çalışmayı kabul etmiyor bütün kadınlara sosyal güvence istiyoruz.
Açıkça görülmektedir ki özgür toplumun yolu özgür kadından geçmektedir. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle, o ilk özgürlük meşalesinin yakıldığı günün anısına, tüm kadınları özgürlük mücadelesini yükseltmeye ve eril iktidar zihniyetini aşmaya davet ediyor; “kadının kurtuluşu toplumun kurtuluşudur” diyoruz.
Bugün Lilith’le başlayarak erkeğe karşı özgürlük ve eşitlik mücadelesi veren kadınların günüdür, bugün emekçi analarımızın günüdür, bugün tüm baskılara karşın demokrasi için mücadele veren kadınların günüdür, bugün bizim günümüzdür. Roj roja me ye, roj roja azadîye ye, roja me ya jinan pîroz be!!
Yaşasın 8 Mart!
Yaşasın Kadın Dayanışması!
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.