yazılariktibasNeofaşizm Çağı ve Ayırt Edici Özellikleri - Gilbert Achcar
diğer yazılar:

Neofaşizm Çağı ve Ayırt Edici Özellikleri – Gilbert Achcar

333 Takipçiler
Takip Et
Orjinal yazının kaynağıayrim.org

irminci yüzyıldaki iki dünya savaşı arasında faşist güçlerin yükseliş dönemine benzer şekilde, her geçen gün ve son yıllarda giderek artan bir hızla aşırı sağın dünya sahnesindeki yeni yükseliş dönemine tanıklık ediyoruz. Geçen yüzyılda tanık olduğumuz faşist örüntü artık halkın çoğunluğu tarafından kabul edilmeyeceğinden ve dolayısıyla tekrar yaşanamayacağından, çağımıza uyum sağlamış aşırı sağı tanımlamak için “neofaşizm” etiketini kullanıyoruz.

Neofaşizm, her bir neofaşist yöneticinin, gerçek popülerlik düzeyine (ve dolayısıyla seçimlere hile karıştırma ihtiyacı duyup duymamasına) ve kendisi ile rakipleri arasındaki güç dengesine bağlı olarak mevcut siyasi özgürlükleri farklı seviyelerde aşındırarak demokrasinin içini boşaltsa bile, seleflerinin yaptığı gibi bariz bir diktatörlük kurmak yerine demokrasinin temel kurallarına saygı duyduğunu iddia eder. Bugün bir neofaşistin tiranlığı çok geniş bir spektrumda beliriyor; örneğin bir yanda Vladimir Putin’in kurduğu mutlak hâkimiyet varken diğer bir yanda siyasi liberalizm alanını hâlâ koruyan Donald Trump ve Narendra Modi gibileri yer alıyor.

Neofaşizm, geleneksel despotik veya otoriter rejimlerden (Çin hükûmeti veya çoğu Arap rejimi gibi) farklı zira neofaşizm, geçen yüzyılın faşizmine benzer şekilde, selefini yansıtan benzer bir ideolojik temel üzerinde halk tabanının saldırgan ve militan bir şekilde seferber edilmesine dayanır. Bu temel; milliyetçi ve etnik fanatizm, yabancı düşmanlığı, açık ırkçılık, baskıcı erkeklik, aydınlanma ve özgürleştirici değerlere karşı aşırı düşmanlık gibi aşırı sağ düşüncenin çeşitli bileşenlerini içerir.

Eski ve yeni faşizm arasındaki farklardan en önemlilerinden ilki; neofaşizm, eski versiyonunda olduğu gibi paramiliter bir güce dayanmıyor. Elbette bu, neofaşizmde paramiliter güç olmadığı anlamına gelmiyor, sadece böyle bir gücün, şayet mevcutsa, daha arka planda tutulduğu anlamına geliyor. İkincisi de, neofaşizmin selefi gibi “sosyalist” olduğunu iddia etmemesi. Neofaşizmin programı, devlet aygıtının ve onun ekonomik rolünü genişletmek yerine daha neoliberal bir bakış açısıyla devletin ekonomik rolünü özel sermaye lehine azaltmasına yol açıyor. Ancak Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşın gereksinimlerinin baskısı altındaki Putin rejiminde olduğu gibi bazı zaruri durumlar, bunun tersine dönmesine neden olabilir.

Yirminci yüzyıl faşizmi, Birinci Dünya Savaşı’nı takip eden şiddetli ekonomik kriz ortamında büyüyüp, “Büyük Buhran” ile zirveye ulaşırken; neofaşizm, özellikle 2007-2008 finansal krizinin yol açtığı “Büyük Durgunluk” sonrasında derinleşen neoliberalizm krizi ortamında büyüdü. Geçtiğimiz yüzyılın faşizmi, sömürge ülkelerde yapılan iğrenç ırkçı uygulamaları desteklerken Avrupa’nın kalbinde baskın durumdaki ulusal ve etnik düşmanlıkları körükledi; neofaşizm, kuralları temel alan uluslararası sistemin çöküşüne paralel olarak neoliberal küreselleşmenin veya bunun neden olduğu savaşlar kaynaklı yükselen göç dalgalarına karşı ırkçı ve yabancı düşmanı bir öfkenin üzerinde yükseldi. ABD, Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından kurallar tabanlı bir uluslararası sistemin gelişmesini engellemede kilit rol oynayarak dünyayı hızla Yeni Soğuk Savaş’a sürükledi.

Neofaşizm, baskın bir paramiliter yapıya dayanmadığı, nükleer caydırıcılık da yeni bir dünya savaşını ihtimal dışı kıldığı için selefinden daha az tehlikeli görünebilir. Ancak bunun imkânsız olmadığını da not etmekte fayda var zira Ukrayna’daki savaş, dünyayı, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana hatta Soğuk Savaş esnasında gerilimin zirvede olduğu dönemlerde bile meydana gelen tüm olaylardan daha fazla yeni bir dünya savaşı eşiğine yaklaştırdı. Ancak gerçek şu ki, neofaşizm bazı açılardan selefinden daha tehlikeli. Yirminci yüzyıl faşizmi, dünya hâkimiyeti hayalini gerçekleştirmek için gerekli kabiliyete ve kaynaklara sahip olmayan bir güçler üçgenine (Almanya, İtalya ve Japonya) dayanıyordu ve Sovyetler Birliği ve küresel komünist hareketin yanı sıra (SSCB ve küresel komünist hareket faşizme siyasi ve askeri olarak karşı koymada önemli bir rol oynadı) ekonomik olarak kendisinden üstün güçlerin (ABD ve Britanya) karşısında yer alıyordu.

İlk dönemine kıyasla neofaşizmle çok daha uyumlu bir çehreyle ABD başkanlığına dönen Donald Trump’la birlikte neofaşizmin dünya üzerindeki hakimiyeti giderek artıyor. Yani dünyanın en büyük ekonomik ve askeri gücü olan ABD; Rusya, Hindistan, İsrail, Arjantin, Macaristan ve diğer ülkelerin de katıldığı neofaşizm hareketinin bayrak taşıyıcılığını yapıyor. Bu ve hem orta hem de doğu Avrupa’daki ülkelerin yanı sıra, büyük Avrupa ülkelerinde de neofaşist partilerin iktidara gelme olasılığı (İtalya’nın ardından Fransa ve Almanya hatta Britanya) artıyor.

Yeni bir dünya savaşı ihtimalinin çok olası olmadığını varsaydığımızda bile, gezegenimizin ve insanlığın geleceğini tehdit eden ve en az yirminci yüzyıldaki iki dünya savaşı kadar tehlikeli olabilecek bir iklim değişikliğiyle karşı karşıyayız. Neofaşistlerin bu hayati önem arz eden çevresel önlemlere karşı takındığı açık düşmanca tavrın dünyayı uçuruma sürüklediği, bu durumun iklim tehlikesini daha da kötüleştirdiği ve nüfusuna oranla çevreyi çok daha fazla kirleten ABD’de iktidarın neofaşistlerin eline geçmesiyle bu krizin daha da kötüye gideceği bariz.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında sosyalist ve komünist kanatlara sahip olan işçi hareketinin günümüzde bir eşdeğeri yok. Aksine, birçok ülkedeki sol güçler, neoliberalizmle tek bir potada eriyerek körelmiş, halkın gözünde mevcut düzene alternatif olma seçeneğini yitirmiştir. Erimeyen sol güçlerin çoğu da çağımıza ayak uyduramıyor, yirminci yüzyıldaki solun çöküşüne neden olan hataları tekrar ediyor. Bu yazıdaki bilgilerden hareketle, neofaşizm çağının, eski faşizm çağından bazı bakımlardan daha tehlikeli olduğunu söyleyebiliriz. Yeni nesil en büyük umut odağımız olmaya devam ediyor zira yeni neslin büyük bir kısmı, Gazze’de Siyonistlerin gerçekleştirdiği soykırımda ortaya çıkan ırkçılığı reddettiğini, her türlü hakta eşitliği, ayrıca çevreyi savunduğunu ortaya koydu.

Neofaşizmin küresel yükselişi karşısında, demokrasi, çevre, kadın ve göçmen haklarını savunan en geniş yerel ittifakları, bu hedefleri benimseyen çeşitli güçlerle bir araya getirerek, neoliberalizme karşı duran ve sermaye çıkarlarının egemenliğine karşı kamunun çıkarını savunan küresel bir akımı yeniden inşa etmek için çalışarak, neofaşizme karşı acil ve ivedi bir mücadeleye ihtiyaç var.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
391AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin