Albert Camus’nün “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, insanların nasıl öldüğüne bakın” sözünden yola çıkarak öğrenebileceklerimizin benzerine o ülkenin hapishanelerinde kimlerin tutulduğuna bakarak da ulaşabiliriz. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bu hafta Silivri’de ziyaret ettiği isimler arasında siyasi parti lideri, gazeteci, belediye başkanları, iş insanı, şehir plancısı ve oyuncu menajeri var. Adalet Bakanlığı, 2027’de açmak üzere 11 yeni cezaevinin inşaatına başlıyor. Tutuklu profili böylesi çeşitli bir ülkede, hükümet hapislik hizmetlerinin aksamaması için elinden geleni yapıyor. TÜSİAD’ın 13 Şubat’taki genel kurul toplantısında, ülkenin ekonomik ve hukuki durumuna ilişkin düşüncelerini paylaşan iki başkan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Yeni Türkiye’de haddinizi bileceksiniz” sözlerinden birkaç saat sonra gözaltına alındı ve polis eşliğinde götürüldükleri mahkemeden yurt dışına çıkış yasağıyla ayrıldı.
***
İşinize bakın, siyasete karışmayın, başınız önde sabır ve sükunet içinde olun, şeklinde yorumlanabilecek bu had bildirmenin, patronalar üzerinden ülkedeki bütün hoşnutsuzlara yöneltilmiş bir uyarı olduğunu düşünmek için sebep çok! Bursa’nın Karacabey ilçesindeki Akhisar köyünde yaşayan Sinan Çiftçi, geçen yıl ürünlerinin tarlada kaldığını söyleyerek çiftçilerin sıkıntılarını anlattı. “Çiftçinin anası ağlıyor” diyen Sinan Çiftçi hakkında savcılık, ‘Cumhurbaşkanının onur, şeref ve saygınlığını rencide edici beyanlarda bulunarak saldırılarda bulunduğu’ iddiasıyla iddianame hazırladı. Çiftçi’nin 1 yıl 2 aydan 4 yıl 8 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. Erdoğan, 2006 yılında Mersin’i ziyaret etmiş ve “çiftçinin hali ne olacak, anamız ağladı” diyen Mustafa Kemal Öncel’i “Ananı da al git, artistlik yapma” diyerek azarlamıştı. Hakkında davalar açılan Öncel tarlasını satışa çıkardığını anlatmıştı. Yargı, 19 yıl önce de iktidar tarafından kalkan olarak kullanılmak isteniyordu. Bugün de seçilmişlerin yerine kayyım ataması gibi uygulamalarla demokratik siyaset; meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, barolar gibi örgütlü yapılar kriminalize edilerek toplumsal muhalefet hedef alınmış durumda. Hadlerini bilmemekle suçlanan TÜSİAD yöneticilerinin dikkat çeken eleştirilerilerinden biri de ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurmanın artık şirket kurmaktan daha kolay’ olduğuydu. Kayıtlı üye sayısıyla dünyanın en büyük barosu olma özelliği taşıyan İstanbul Barosu’nun Başkanı Prof. Dr. İbrahim Özden Kaboğlu ve on yönetim kurulu üyesi hakkında ‘terör örgütü propagandası yapmak’ ve ‘basın yoluyla halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak’ suçlarından 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası istemiyle fezleke hazırlandı. Terör soruşturmasına sebep, hükümetin terörle mücadele kapsamında öldürüldüğünü söylediği Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in baro tarafından gazeteci olarak tanıtılması…
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Halkların Demokratik Kongresi’ne (HDK) yönelik başlattığı soruşturma kapsamında 18 Şubat’ta on ilde gerçekleştirilen ev baskınlarında gözaltına alınan 50 kişiden 30’u tutuklandı. 14 yıl önce Ankara’da kurulan HDK, amaçlarını “tüm etnik kimliklerin, din ve mezheplerin, kadınların, LGBT+ bireylerin, azınlıkların, çevre hareketlerinin ve bağımsız bireylerin kendilerini ifade edebilecekleri bir platform oluşturmak” şeklinde belirlemiş, açık, yasal bir birliktelik. Ama bugün, sosyalist partilerden sendikalara, hak temelli sivil toplum örgütlerinden kadın-çevre-LGBT+ hareketlerine kadar çeşitli ve farklı grupları bir araya toplandığı HDK, birden bire suçla ilişkilendirildi. Feministler, LGBT+ bireyler, gazeteciler, siyasetçiler, sanatçılar 14 yıl önce, kendilerinin bile unutmuş olabileceği etkinliklere katılmak ve haber yazmakla suçlanıyor. Adliye ve hapishanelerdeki çeşitlilik, saray rejimi ve politikalarını desteklemeyen kim varsa, yani tam bir eşitlik içinde, adını bir ‘terör soruşturması’ içinde bulabileceğini gösteriyor.
***
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2024’te yapılan sosyal yardım raporuna göre “3,5 milyon hane, 14 milyondan fazla yurttaş, yaşamını ancak sosyal yardımlar ile sürdürebildi. Ailesinin bakamadığı çocuk sayısı 170,3 bin.” Erdoğan’ın ‘Aile Yılı’ ilan ettiği 2025’te bir ailenin açlık sınırı 22 bin, yoksulluk sınırı 72 bin lira. TÜSİAD başkanlarına yönelik başlatılan soruşturma hakkında konuşan eski AKP milletvekili Şamil Tayyar, “Türkiye nereye gidiyor denmeye başladı. Bir eleştiriyi bile yargı konusu yaparsanız, o zaman kim konuşacak” diye sormuş. 6 bin kişilik soruşturma dosyasından bahsediliyorken, partisinin gönlünden geçeni tahmin edebilecek kadar deneyimlidir Tayyar. Brecht’in, faşizme karşı mücadelenin simgesine dönüşen “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” şiiri boşuna yeniden hatırlanmıyor. Yöntem de eski mücadele de…