Trump yönetimindeki ABD ile Meksika arasında yeni bir dönem başlarken, sınırın iki yakasında özellikle enerji alanında kayda değer gelişmeler oluyor. ABD’nin gaz ve petrol üretimini artırarak, iklim krizini inkâr eden politikalarla yola devam edeceği artık kesinleşti. Bu kararların dünyadaki enerji ve iklim politikalarını etkilemeyeceğini düşünmek hata olur ancak ABD sınırının güneyinde olanlar dünyayı çok daha fazla etkileyebilir.
Meksika’da ülkenin ilk kadın Cumhurbaşkanı Claudia Sheinbaum’un başını çektiği merkez sol koalisyonu, oyların yüzde 61’ini alarak geçen Haziran ayında iktidara gelmişti. 4 Şubat’ta ise enerji sektöründe taşları yerinden oynatacak bir reform paketini Senato’nun önüne koydular. Bu paketin içinde elektrik piyasasından hidrokarbon sektörüne kadar birçok alanda kamulaştırmaya yeşil ışık yakan, devlet şirketlerine öncelik veren değişiklikler var. “Üretken devlet şirketleri” diye tanımlanan kamu kuruluşlarını, “kamu şirketleri” olarak tanımlayarak işe başlıyorlar.
Örneğin, bizdeki EÜAŞ’ın karşılığı diyebileceğimiz CFE adlı kamu şirketinin elektrik üretimindeki payının en az yüzde 54 olmasını şart koşuyorlar. Bizde de uygulanan “merit order” sistemini terk ederek yerine önce kamu santrallarından elektrik alınır kuralını koyuyorlar. Kurulu gücü 0,7 MW’tan büyük santralların Ulusal Enerji Komisyonu’ndan izin alarak çalışmasını isterken, küçük olanlar için belli şartlara göre izin alarak veya almayarak kurulum yapılmasına izin verecekler ancak yenilenebilir enerjinin tercih edilen kaynak olmasını vurguluyorlar. Yeri gelmişken Türkiye’de durumun tam tersi olduğunu belirtelim. EÜAŞ’ın elektrik üretimindeki payı 2024’te yüzde 15,30 oldu; 2013 yılında kamunun elektrik üretimindeki payı yüzde 33,4’tü.
Petrol ve gaz rezervleriyle ilgili arama ve çıkarma faaliyetleri özel şirketlere kapatılmıyor ancak Enerji Bakanlığı’ndan alınacak iznin yanı sıra önceliğin Pemex’e, Meksika’nın devlete ait petrol şirketine verilmesini kurala bağlanıyor. Pemex yatırım kararı alınmazsa yabancı sermayeye kapı açılacak. Karma yatırımlarda da Pemex’in söz sahibi olacağını söyleyen şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Victor Rodriguez, “Onlara ortak demeyeceğiz, Pemex sözleşme sahibi olarak kalacak onlar bize sadece sermaye konusunda yardımcı olacak” diyerek yeni dönemin ipuçlarını veriyor. Sadece üretim alanında değil, düzenleme alanında da kontrol bakanlık eliyle devlete geçiyor. Düzenleyici kurumlar dursa da kararlarının bu yeni yasayla çelişmemesi isteniyor.
9 Şubat’ta Reuters’e düşen, Fransız Air Liquid firmasına ait Meksika’daki bir hidrojen üretim tesisinin kamulaştırıldığı haberi de yasa teklifinden sonra olabilecekleri gösteren bir örnekti sanki. Enerji Bakanlığı kamulaştırmanın, Pemex’e ait motor yakıtı üreten fabrikadaki hidrojen ihtiyacından kaynaklandığını belirtti. Meksika’daki bu kamulaştırma hamlesine liberal dünyadan tepkiler de gelmeye başladı. Oxford Enerji Araştırmaları Enstitüsü, eleştirel bir rapor hazırladı ve kamulaştırma hamlelerinin elektrik fiyatlarını artıracağını, arz açığı doğuracağını ve yenilenebilir enerji kurulumlarını da azaltacağını öne sürdü. Enerji üretiminin ve dağıtımının neredeyse tamamen özelleştirildiği Türkiye’deki örneklere baktığımızda, yüksek alım garantileri verilen santrallar, devam eden elektrik kesintileri görüyoruz. O yüzden de Oxford’un eleştirilerini not almakla birlikte Meksika örneğini yakından izlemenin önemli olduğunu düşünüyorum.
Son not da Cumhurbaşkanı Sheinbaum hakkında. Sheinbaum bir enerji mühendisi, yükseköğrenimini ABD’nin önemli üniversitelerinden Berkeley’de yapmış, yıllardır kamulaştırmayı savunuyor ve şimdi önünde bunları uygulamaya dökecek altı yılı var. Herkes için çıkarılacak derslerle dolu bir altı yıl olacağı kesin.