iktibasGözde BedeloğluDayılar, kadına ‘dayak’ hakkı istiyor - Gözde Bedeloğlu
diğer yazılar:

Dayılar, kadına ‘dayak’ hakkı istiyor – Gözde Bedeloğlu

333 Takipçiler
Takip Et
Orjinal yazının kaynağıbirgun.net

CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, katıldığı bir etkinliğin ardından yurttaşla sohbet ediyor. Kamera kayıtta. Hararetli bir dayı ‘mağduriyetini’ iletiyor, kadın hakları yasasının engellenmesini istiyor. ‘Kadınına’ bir tokat bile atamamaktan şikâyetçi. Tanal şaşkın. Dayı ısrarcı. Avrupa’da bile böyle yasanın olmadığını söylüyor. Tanal, dayının dünyasında uzay boşluğuna düşecek bir soru soruyor, “İnsan hakkına aykırı değil mi?” Dayı bahanesini döküyor ortaya. “Benim ailemdir. Haksız olduğu zaman kızımı, bacımı terbiye edebilirim. Kadın hakları yasasını iptal edin!” Mahmut Tanal, bunaldığı belli, bir soru daha soruyor dayıya, “Ne yasası abi? Senin kadın dediğin, senin hayat arkadaşın değil mi?” Dayı ne bu sorularla ne de cevaplarıyla ilgileniyor. Onun derdi ‘benim’ dediği ailesini özgürce ‘terbiye etmek’!

***

Dayının ve benzerlerinin, kadın hakları yasasının engellenmesini istediği Türkiye’de geçen yıl 394 kadın öldürüldü, 259 kadın da şüpheli şekilde hayatını kaybetti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre 2025’in ilk ayında 33 kadın öldürüldü, 32 kadının ölümü yine şüpheli. Bu, son 14 yılın en yüksek rakamı. Kadınlar en çok aile üyeleri tarafından ve kendilerini en güvende hissetmeleri gereken yerde, evlerinde öldürülüyor. Malumunuz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’yi İstanbul Sözleşmesi’nden çıkardı. Ama dayılara bu da yetmedi. Yetmez de. Haritanın az biraz aşağısında, Taliban, kadınların daha fazla kullandığı odalara pencere yapılmasını yasakladı. Önce kamusal alandaki varlıkları engellendi, şimdi sıra evlere geldi. Erkek egemenin, kadını görünmez köle haline getirme arzusu için koymayacağı yasak, vermeyeceği ceza yok. Kadın hakları adına dünyanın neresinde başarılı olunduysa, hiçbiri gökten inmedi, altın tepside sunulmadı. Kazanımlarda milyonlarca kadının kanı var.

Ne diyor dayı, ‘benim ailem’! Yasa ne oluyor, kim oluyor da karışıyor değil mi? Karısını, kızını, bacısını haksız oldukları zaman ‘dayakla’ kim terbiye edecek? Hakkı da haksızlığı bilen olarak elbette o! Urfa’daki dayı maalesef yalnız da değil, marjinal de. Bireysel hakları sistematik olarak tırpanlanan kadınlar yaşam hakları için çetin bir mücadele yürütürken karşılarına devamlı ‘aile ve çocuk’ kartını çıkaran bir iktidarla karşı karşıya. Şimdilik penceresi olan evlerdeler. Abarttığımı mı düşünüyorsunuz? THY, 2013’te hosteslere kırmızı ruj yasağı getirdi. Güya bu renk kadınları ‘ılımlı’ iletişimden uzaklaştırıyormuş. Yine 2012’de, dönemin CHP Milletvekili Aylin Nazlı Aka, kürtajın cinayet olduğunu söyleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ithafen “Vajina bekçiliğini bıraksın” dediğinde AKP’li Bülent Arınç’ın tepkisini hatırlayalım. “Evli bir ‘bayan’ milletvekili, bir çocuğu olan milletvekili, kendisiyle ilgili organını nasıl böyle açıkça konuşabilir, nasıl bundan yüzü kızarmaz, benim yüzüm kızardı, mahcup oldum.”

Evli bir ‘bayan’ ifadesi öylesine seçilmemişti elbette. Bekârlık, yani aile kurmayarak sistemin kontrolü dışında kalmak, istenmeyen bir durum. Hele bir de kırmızı rujları falan varsa bu bekârların, hem ‘ılımlı’ değiller hem de vajina gibi ‘yüz kızartan’ şeyler söyleyebilirler. Ama evli bir kadın, hele de çocuk doğurup kutsal analık mertebesine ulaşınca susmalı değil mi?! Edep yahu! O günden bugüne AKP iktidarında yüzler hep yanlış şeylere kızardı. Onun için, 90 yıl önce oy hakkı mücadelesini kazanan kadınlar bugün en temel hakları olan yaşam hakları için savaşmak zorunda. Henüz odalarında pencere var ama cinsel istismar suçlarında, saldırganın mağdur kadın ya da kız çocuğuyla evlenirse ceza almaması için kanun teklifi sunmuş bir iktidarın baskısı altındalar.

***

İktidar, 2025’i ‘Aile Yılı’ ilân etti. İttifak ortağı Hüda-Par’ın Mersin Milletvekili Faruk Dinç, bundan sebep aile yılının altının doldurulması için somut projeler ve adımlar atılması gerektiğini söyledi. Kadın cinayetlerinden bahsetmedi, aile fertleri tarafından öldürülen 8 yaşındaki Narin Güran davasından söz etmedi, devlet yurtlarında kalan kız çocuklarının fuhuşa sürüklendiği iddialarıyla ilgili de bir yorum yapmadı. Aile ve gençleri yozlaştıran TikTok’un erişime engellenmesini istedi. ‘Aile kurumunun korunması’ amacıyla İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, İstanbul Aile Vakfı, Uluslararası Dini Yayıncılar Derneği ve Uluslararası Çocuk Yayıncıları Derneği protokol imzaladı. Onlara göre de bireyi değil, aileyi önceleyen bir paradigmayı ortaya koymak zorundaymışız. Aile temalı kitap yayınlanmasını teşvik edeceklermiş. Dayılar karılarını, devlet de dayıları terbiye ettiğinde ortada sorun mu kalır? Oynat makinist, görelim şu ‘Aile Yılı’nı.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
393AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin