6 Şubat Depremi, dünyada ‘Türkiye-Suriye Depremi’ olarak anılıyor. Felaketin Türkiye’de yaşayan Suriyeli göçmenler üzerindeki etkileri çoğu zaman göz ardı edilirken, sınırın öte yanında yarattığı yıkım tamamen görmezden geliniyor.
Oysa büyük deprem, savaş nedeniyle zaten çaresizliğe itilmiş olan Suriye halkı için yeni bir trajediye dönüştü. 10 binden fazla insan hayatını kaybetti ve 9 milyondan fazla insan doğrudan etkilendi. Ancak bu yıkım, yalnızca bir doğal felaketin sonucu değil, aynı zamanda siyasi hesaplaşmaların, insani yardım krizinin ve ekonomik çöküşün bir parçasıydı.
Deprem ve ekonomi
Suriye’de yıllardır süren savaş ve ekonomik kriz, ülkeyi doğal afetlere karşı tamamen hazırlıksız bırakmıştı. Yolsuzluk, kayırmacılık ve savaşın yol açtığı ekonomik daralma, depreme dayanıklı binaların inşa edilmesini engelledi. Halep ve İdlib gibi kentlerdeki yapılar, çatışmaların ve çöken altyapı nedeniyle zaten tehlikeli durumdaydı.
Dünya Bankası’na göre deprem, ülkenin toplam konut stokunun %5’ini etkileyerek 87.000’den fazla konutun tamamen yıkılmasına veya ciddi şekilde hasar görmesine yol açtı. Bu durum Suriye ekonomisi üzerinde ağır bir yük oluşturdu. Deprem nedeniyle 170.000’den fazla kişi işini kaybetti, iş yerleri büyük zarar gördü ve ülkenin gayri safi yurtiçi hasılasında %5.5 oranında bir daralma yaşandı.
Suriye’de ekonomik kriz, depremle birlikte daha da derinleşti. Temel gıda maddelerinin fiyatları hızla yükselirken, halkın büyük kısmı yoksulluk sınırının altına itildi. Hayat pahalılığı katlanarak artarken, alım gücü düştü ve geçim koşulları daha da zorlaştı. Suriye lirasının değer kaybı ve yükselen enflasyon nedeniyle ücretler eridi, işsizlik her geçen gün daha fazla insanı etkileyen bir sorun haline geldi.
Depremin sarstığı her iki ülkede de borsa hızla düşerken, çimento şirketlerinin hisseleri yükseldi. Bu, felaketin birileri için kâr fırsatına dönüştüğünü gösteren en acı göstergelerden biri oldu.
Heyva Sor
Deprem en çok Halep, İdlib, Hama, Lazkiye ve Tartus’ta yıkıma ve can kaybına neden oldu. Bu bölgelerde yaşayan Kürtler, Türkmenler ve Araplar yardıma muhtaç hale geldi. Halep’teki Şêx Meqsûd ve Eşrefiye mahallelerinde büyük bir yıkım yaşanırken, çok sayıda kişi hayatını kaybetti ve 60.000 kişi evsiz kaldı. Ancak bu bölgelere yardım ulaşmasının engellenmesi krizi daha da derinleştirdi. Afrin ve Til Rifat gibi bölgeler de insani yardım alamadan açlık ve soğuğa terk edildi. Heyva Sor (Kızılay) tarafından gönderilen yardım konvoyları günlerce kontrol noktalarında bekletildi ve birçok yardıma el konuldu.
Uluslararası yardımların bölgeye ulaşması büyük ölçüde gecikti. Depremden sonra BM’nin ilk üç gün boyunca muhalif bölgelere yardım ulaştıramaması ve Türkiye’den Suriye’ye yalnızca cenazelerin geçmesine izin verilmesi, bu trajedinin en karanlık yüzlerinden biri oldu.
Deprem, Türkiye’de yaşayan 3.5 milyondan fazla Suriyeli mülteciyi de vurdu. Gaziantep, Hatay ve Kahramanmaraş gibi kentlerde Suriyeliler zaten zor şartlar altında yaşarken, depremin getirdiği yıkımla birlikte barınma ve gıda krizine maruz kaldılar. Hatay’da hayatını kaybeden her dört kişiden birinin Suriyeli olduğu öne sürüldü.
Deprem ve gelecek
Deprem sadece fiziksel yıkım yaratmadı, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal yapıyı da derinden sarstı. Savaş, yaptırımlar ve ekonomik kriz nedeniyle birçok kişi geçimini diaspora yardımlarıyla sağlıyordu. 2023’te Suriye’de 15.3 milyon insan insani yardıma muhtaç hale geldi ve büyük bir kısmı yardımsız bırakıldı.
Avrupa’da yaşayan Suriyelilerin gönderdiği dövizler, birçok ailenin hayatta kalmasını sağladı ancak bu yardımlar da depremin yaralarını sarmaya yetmedi.
Suriye halkları, bu felaketin etkilerini uzun yıllar boyunca hissedecek. Depremin ve savaşın yıktığı binalar yeniden inşa edilebilir, ama kaybolan umutları yaşatmak sadece dayanışmayla mümkün.