Bir zamanlar baharat ve tütsü yollarının köprüsü olan ve Arabia Felix (Mutlu Arabistan) olarak anılan Yemen, bugün, kurgulanmış bir açlığın ve bitmeyen bir savaşın içine itilmiş durumda. Kızıldeniz’i Hint Okyanusu’na bağlayan ülke ABD SİHAlarının poligonu haline geldi.
Her şeye rağmen yoksul Yemen halkı, zengin Arap ülkelerinin yalnız bıraktığı Filistin’e destek vermek için garbın afakını karşısına alıyor; Kızıldeniz’de gemileri durduruyor ve Tel Aviv’i bombalıyor.
Zengin kültürel mirası insani krizlerin gölgesinde unutulan Yemen, topyekûn savaşın sondan bir önceki cephesi haline geldi.
İç savaştan Arap Baharına
1990 yılında Sana merkezli Yemen Arap Cumhuriyeti ve Aden merkezli Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin birleşmesi, “modern bir ulus-devlet” yaratma amacı taşıyordu. Ama bu birleşme, siyasi ve ekonomik sorunları çözmek bir yana, daha da derinleştirdi. Ali Abdullah Salih’in otoriter yönetimi, yolsuzluk ve eşitsizliği arttırdı.
Arap Baharı Yemen’e ulaştığında halk meydanları doldurdu ve değişim talep etti. Ancak umut dalgası kısa sürede emperyalist müdahalelerle boğuldu. Yemen’e yönelik saldırılar milyonlarca insanı açlık ve hastalıklarla yüz yüze bıraktı.
Ensarullah’ın yükselişi Yemen’de adaletsizliğe karşı tepkinin sonucu olsa da aynı zamanda ülkeyi bölgesel mezhep çatışmalarının bir parçası haline getirdi. Siz onları Husiler, Zeydiler, Şiiler veya İran’ın vekil savaşçıları olarak anabilirsiniz. Ama Ensarullah, bugün bir mezhep hareketinden fazlası olarak fiili bir devlet, bir siyasi parti, sosyal yardımlaşma hareketi ve bölgesel bir askeri güçtür.
Yemen’den Filistin’e
Yemen halkı için Filistin kurtuluş mücadelesi, sadece bir dayanışma hareketi değil. Aynı zamanda kendi kurtuluş mücadelelerinin bir yansımasıdır. 1947’den beri Yemen, Birleşmiş Milletler düzeyinde Filistin’in sözcüsü oldu ve Filistin kamplarına ev sahipliği yaptı. Günümüzde de her cuma düzenlenen Filistin destek yürüyüşleri bu maratonun bir parçasıdır.
Yemen toprakları bugün Gazze Savaşı’nın en güney cephesidir. Yemenli savaşçılar ABD, İngiltere, S. Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail bombardımanlarına rağmen İsrail’e karşı saldırılar düzenleyebiliyor.
Ensarullah, Kızıldeniz’de ve Aden Körfezi’nde İsrail’e giden gemileri durduruyor. Batı dünyası bunu küresel deniz ticaretine yönelik bir saldırı olarak yorumluyor.
İsrail, son günlerde, Yemen’e yönelik hava saldırılarını yoğunlaştırdı. Hatta Sana Havalimanı hedef alındığında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus ölümden döndü.
Ülke harabeye dönmüş durumda. Yemen’e yönelik hava saldırıları, Ensarullah’ın askeri gücünü zayıflatamadı ama yüzyıllardır yabancı müdahalelere karşı direnmeyi öğrenmiş halkın daha fazla kenetlenmesine yol açtı.
Gerçek bir barış
Yemen, topyekün savaşta İran’dan önceki son cephe… Yemen halkı çoklu bir savaşın ortasında ateşkesleri bekliyor.
İsrail ve müttefikleriyle devam eden savaş doğrudan Filistin’e bağlı. İç savaşın şiddeti azalsa da dengeler değişebilir. Komşuların siyasi ve askeri müdahaleleri de savaşın başka bir boyutu.
İran, Rusya ve Çin’in bölgedeki askeri ve ticari hedefleri durumu daha da karmaşık hale getiriyor.
Birleşmiş Milletler’in mevcut barış girişimleri taraflar arasındaki çatışmayı sona erdirmekten uzak.
Yemen’de barış için ekonomik yeniden yapılanma, insani yardımların sürekliliği, askeri müdahalelerin son bulması ve tüm siyasi, dini ve etnik grupların sürece katılması önemli. Ama en önemlisi, Yemen halkının kendi kaderini tayin hakkına saygı duyulması.
Yemen’deki mevcut kriz, yerel bir çatışma ya da bölgesel bir savaş olarak ele alınmamalı. Bu kriz, insanlık onuru için verilen topyekûn bir mücadelenin parçası olarak kabul edilmeli.
Gerçek bir barış, yalnızca masada değil, halkların kalplerinde inşa edilebilir.
Yemen halkı böyle bir barışı hak ediyor.