yazılariktibasSağlığımızı tehdit edenler: Zam, zehir ve şarlatanlar - Esin Davutoğlu Şenol
diğer yazılar:

Sağlığımızı tehdit edenler: Zam, zehir ve şarlatanlar – Esin Davutoğlu Şenol

Güçleri ve etki alanları giderek artan bu kişilerin kendi şöhret, ikbal ve servetleri dışında değerleri ve etik anlayışları yoktur. Sanrılı zihinlerinden saçılanlarla yarattıkları belirsizlik toplumun sağlığı için zararlıdır

333 Takipçiler
Takip Et
Orjinal yazının kaynağıbirgun.net

Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol

Size bugün ahengi zaten kaçmış olan sağlığımızla düello yapan üç sağlık zararlısından söz edeceğim. Bunlardan ilki artan yoksulluk. Çünkü yoksulluk hastalandıran, öldüren, çalışmak ve yaşamak acı ve bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan hastalıklara eğilim ile yakın ilişkili. Her gün üç satıra sığdırılan iş cinayetleri ve hazin intiharlar ile de yakın ilişkili olması nedeniyle yoksulluk insanın ortalama ömrünü tamamlanmasına imkan vermiyor. Bu konuyla ilişkili kanıta dayalı istatistikler bir önceki yazıda yer almaktadır. (https://www.birgun.net/makale/yoksulluk-ile-yasamak-587182)

İkincisi, sık ve giderek erken yaşlarda görülen kanserler, kalp, damar, akciğer hastalıkları, diyabet, Alzheimer gibi hastalıklara zemin hazırlayan, hem soluduğumuz havayı hem gıdaları ve suları kirleten zehirler.

İNFODEMİ

Üçüncüsü de artık evrensel olan “şarlatanlık” tanımından taşarak, bu coğrafyada bükülüp “delüzyon” lara evrilen “infodemi.” İnfodemi, “gerçek ötesi” çağının ilk küresel salgını olan Covid ile birlikte azgınlaşan ve küresel örgütlenmesini iyice kurgulayan, gerçeği çarpıtma, kasıtlı olarak yanlış bilgi kurgulama, güncelliğini yitirmiş bilgi,söylentiyi de kapsayan bir bilgi bolluğu olarak tanımlanabilir. Bununla ilişkili ek kaynak için: (https://www.birgun.net/haber/safsatalar-ve-salgin-pandemi-bitecek-mi-donusecek-mi-348167)

İnfodemi, küresel ve ölümcül bir salgın. Şüphe, korku, karşıtlık yaratarak özellikle salgın zamanlarındaki yaşamsal refleksleri engellemektedir. Covid’in en fırtınalı ve ölümcül döneminde, aşı, maske gibi yaşamsal olan koruyucu önlemlerle ilişkili yalanlar ve yanlış bilgiler özellikle kırılgan grupların ölümüne, okulların aylarca kapalı kalmasına dahası salgının uzamasına yol açtı. Son yıllarda, amacı daha çok tüketici ya da inançlı insan yetiştirmek olan eğitim programlarının da etkisiyle batıl inançlar ve metafizik düşünceler sosyoekonomik düzeyi yüksek grup ve toplumlar dahil tüm dünyada yayılmakta. Ancak tüm dünyadakinden farklı olarak bu coğrafyadaki cezasızlık ve denetimsizlik ikliminde serpilen, zenginleşerek güçlenen şarlatanlar sanrılarını uluorta hem bilim insanlarının üzerine boca edebilmekte hem de kendilerine inananları kolayca bulmaktadır.

Coğrafi işaret gibi, bu zaman uzamındaki toplumsal dokumuza şıp diye yerleşen bu endemik şarlatanların yalan ve yanlışları internet aracılığıyla da hızla tur atarak çokça taraftar topluyor. Verilere göre İnternet kullananların %80’i sağlık bilgilerini “on line “araştırıyor ve %70’i de bu bilgilerin sağlık kararlarını etkilediğini belirtiyor. (https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/22172504/) Türkiye’de 2021 yılında sosyal medya kullanıcılarının sayısının 60 milyon olduğunu gösteren veriler var. (https://datareportal.com/reports/digital-2021-turkey) Pandemi sırasında görece azalan ekran ve medya paylaşımları sırasında eksilen ünlerini ve servetlerini toparlamak için artık iyi kötü bir iç tutarlılığı olan komplo teorilerini daha çok ses getirecek sanrılarla takas ettiler.

GRİP AŞISI KARŞITLIĞI

Bir örnek vermem gerekirse ülkemizde çok meşhur profesör ünvanlı bir doktor daha önce grip aşısının yapılmaması gerektiğini çünkü içinde bulunan alüminyumun yaşlılarda Alzheimer hastalığına neden olduğunu zaten de çokca D vitamini kullanarak gribin hafif geçirileceğini iddia ediyordu. Önce tutarlı gibi görünen bu iddiaya cevap vereyim. Üretilen hiçbir grip aşısının içinde alüminyum olmadığını uzmanlık derneğimiz (Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları (KLİMİK) Derneği) kamuoyuna sunmuştu. Her yıl yaklaşık 1 milyar kişiyi etkileyen grip salgınların kalp krizleri, inme ve kırılgan kişilerde ölümcül olabildiği ve bu ölümlerin, hasarların %60-80’inin grip aşısı ile önlenebildiği düşünülecek olursa, ona inanarak aşı olmayan kişilerin ölümünden, hasarlarından doğrudan sorumlu olduğu açıktır. Önerdiği D vitamini ise basit bir vitamin desteği olmayıp başka moleküllerle de etkileşimi olan hormon benzeri bir moleküldür. Kalsiyum emilimini, A vitamini emilimini etkileyerek bizatihi bağışıklık sisteminde, kas, iskelet sistemi ve böbreklerde olumsuz etkileri olabilmektedir.

ÇOCUK SAĞLIĞINI TEHDİT EDİYOR

Bu kişinin şimdilerdeki söylemleri ise; 2 yaş altı çocuklara hiç aşı yapılmaması gerektiği,aşı denilen sıvılarda zehir olduğu,kadın rahim ağzı kanserini önleyen HPV aşısına gerek olmadığı çünkü zararlı olduğu ve erkeklerin sünnetli olmasının HPV için önleyici olduğu gibi artık tümüyle bir iç tutarlılıktan uzak, saçmalama ya da sanrılardır. Gerçeklikten tümüyle kopmuş bu çok zararlı söylemler için TTB (Türk Tabipleri Birliği ) RTÜK’e başvuru yapmıştır. İlgili başvuru metin ve ilgili dernek görüşleri için kaynak buradadır. (https://www.ttb.org.tr/haber_goster.php?Guid=6da701c6-3e68-11ee-a371-1ba3e07bc56a)

AKIL DIŞI AÇIKLAMALAR

Ancak salt son haftalardaki doğrudan insan sağlığına hasar veren, erken meme kanseri taramalarındaki mamografi, çocukluk çağı ve HPV aşılamaları ilişkili akıl dışı açıklamaları, bebek gelişimi için önemli gebelikteki şeker yüklemesi testi ile ilişkili iddiaları, bol yağ tüketimi ve kaya tuzu önerileri dahil, meslekten acil men edilmesini gerektirirken her gün ekranlarda, sosyal ve görsel medyada bu ölümcül iddialarını yaymaya devam ediyor. Gerçeklikle arasını iyiden iyiye açtığını gösteren söylemlerinde herhangi bir bilimsel literatüre dayanmıyor, sonunda kendi diyetini, kendi kitabını ya da kendi ofisinde görüşmeyi öneriyor. Ofisinde görüştüğü kişilerden ağır hastalık ya da ölümle sonuçlanan mağduriyetlerin de davalara dönüştüğü anlaşılıyor. İstanbul’daki tüm reklam panolarında beyaz önlüğü ile boy boy poz veren fitoterapist, elinde zerdeçal kapsülüyle gülümsüyor. Ürpererek, Covid zamanı kendi kitaplarını da basan yayınevi sahibini aşı olmamaya ikna ederek ölümüne yol açtığını anımsıyorum.

GAZ KOKLAMAK, SAKIZ ÇİĞNEMEK….

Adının önünde profesör doktor unvanı bulunan bir diğeri ut çalıyor, sakız çiğnemenin, kadın gazı koklamanın faydalarını anlatıyor. Pandemide genişlettiği web sayfasında benim boy boy fotoğraflarımı paylaşıp cinsiyetçi tacizler yapıyordu. Kapitalizmin insanın posasını çıkarıp posasından dahi kemik suyuna çorba, ondan da takviye yapan karanlık yüzünden sesleniyorlar. Ama söylencelerini kapitalizm ve küresel karşıtı soslarla beziyorlar. Toplumla doku uyumu, benden ya da benzerlerimden çok daha sağlam.

Her konuda konuşuyor, sosyoekonomik düzeyi yüksek beyaz yakalıyı kapsamak üzere konuşuyor, uzun bir yaşamın sırlarla dolu kapısını litre litre zeytinyağı, avuç avuç kaya tuzu, coğrafyaya endemik kelle paça ile aralıyorlar. Otizm, kanser gibi korku metaforu hastalıkları aşılarla ilintileyerek şöhretçilik oynuyorlar. Tedavilerini kestirdikleri, kendi reçetelerini dayadıkları kişileri, böbrek ve karaciğer yetmezliğine sürüklüyorlar.

En çok tutulan ve tutarlı söylemleri ise aşıların özel şirketlerce üretildiği, yan etkilerinin saklanılarak kar amacının öncelendiği. Bir diğeri de aslında insanın biyolojik ve zihinsel olarak çok güçlü bir varlık olduğu ama küresel endüstrinin insanı kasıtlı hastalandırdığı. Aşıları özel şirketlerin ürettiği de kâr amaçlı oldukları da doğru ama aşı güvenliği hiç ödün verilmeksizin bağımsız kuruluşlarca denetleniyor. Ve hiçbir endüstri, bu kişilerin hukuk karşısındaki dokunulmazlıklarına, cezai muafiyetlerine erişmiş değil.

AŞI SAYESİNDE UZAYAN ÖMÜR

Benim öğrenci derslerimde gösterdiğim bir tablo vardır. Aşılar ve tıp alanındaki gelişmelerden önce insan ortalama ömrü yirminci yüzyılda 49 yaş, milattan önceki en doğal yaşam evremizde 18-25 yaş idi. Daha önemlisi “Genişletilmiş Bağışıklama Programının” 50. yılı olan 2024 yılında paylaşılan veriler son 50 yılda aşıların 154 milyon yaşam kurtardığını, doğan çocukların 1. yaşını görme olasılığı %40 arttığını ve her dakika 6 yaşam kurtardığını gösteriyor. Covid aşıları olmasa yalnızca milyonlarca insan daha ölmeyecek, hiçbir şeye kaldığımız yerden devam edemeyecektik.

Karşılaştığımız son yüzyılın belki de yüzyılların en büyük küresel afetinin, insanlık tarihinde, uygarlıkları yok eden salgınlardan tek farkı bilimin geldiği noktadan verilebilen hızlı cevaptı. Küresel karşıtı, yerli ve milli olmalarına gelince, bu kişilerin, insan sağlığını da tüketen kapitalizmin yarattığı iklim krizi, çalışmak ve yaşamak acısı, gıda güvenliği, yoksulluk,sağlık hizmetindeki eşitsizlikten kaynaklanan hastalık ve ölümler ve savaşlarla ilişkili tek bir cümle ettiğine rast gelmezsiniz. Üstelik, avuç avuç verdikleri destek ürünlerinin küresel ekonomideki payı, hukuk ve denetleme muafiyeti ile birlikte çok daha karlı ve iştah açıcıdır. Yerli ve milli oluşları, yerli ve milli olmakla övünen komplocu gazetecilerin özel doktoru olmalarının ötesine geçmez. Acil servislerde çare arayan gerçek hasta ve hastalıklarla ilişkili tek sözleri de yoktur ve lüks ofislerinde böyle gerçek hasta görmez ve bakmazlar. Güçleri ve etki alanları giderek artan bu kişilerin kendi şöhret, ikbal ve servetleri dışında bir değerleri ve etik anlayışları yoktur. Üzerlerinde beyaz önlükleri, sanrılar içindeki zihinlerinden saçılanlarla yarattıkları belirsizlik ortamında kişilerin ve toplumun sağlığı için büyük zararları bulunmaktadır.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
368AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin