iktibasGözde Bedeloğlu‘İki devletli’ çözümsüzlük yeniden masada - Gözde Bedeloğlu
diğer yazılar:

‘İki devletli’ çözümsüzlük yeniden masada – Gözde Bedeloğlu

333 Takipçiler
Takip Et
Orjinal yazının kaynağıbirgun.net

TC Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, resmi ziyaretlerde bulunmak üzere geçen hafta Kuzey Kıbrıs’a gitti. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile görüşen Fidan, Kıbrıs sorununa ilişkin olarak federasyonun denendiğini, yeni bir formül gerektiğini ve bunun da ‘iki ayrı devlet’ olduğunu söyledi. Bu formül yeni olmadığı gibi, çözümün önünü tıkayan bir tez. Türkiye’nin dünya üzerinde, Kıbrıs adasında iki eşit ve egemen devletin var olduğuna ikna edebildiği herhangi bir ülke yok.

Geçen ay Türkiye’ye gelen KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı, Külliye’de ağırlayan TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz da Kıbrıs adasının gerçeğinin ‘iki devlet ve iki toplum’ olduğunu belirtmiş ve federasyon defterinin kapandığını söylemişti. AKP destekli Tatar ve KKTC hükümeti Fidan ve Yılmaz’ın sözlerini onaylarken, halkın yüzde kaçının bu ‘iki devletli iki toplumlu’ çözümden yana olduğunu bilmiyoruz. Herhalde kimsenin aklına, bu ‘eşit-egemen ülkenin’ yurttaşları ne ister diye sormak gelmiyor. Ama TC Dışişleri Bakanı Fidan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz ve hatta AKP Milletvekili Hulusi Akar, ‘özgür’ olduğunu söyledikleri bir ülkenin geleceğiyle ilgili en doğrusunu bildikleri konusunda ısrarcı. Çözümün formülü iki ayrı devlet! Nokta! İlaveten Akar, konuyu bir adım öteye taşıdı ve ülkenin adını Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak değiştirdi. “Bu konuda biz Kıbrıslı kardeşlerimizi destekliyoruz” dedi. Hangi Kıbrıslı kardeşler onlar? Nüfusun kaçta kaçı sorunun iki ayrı devlet teziyle sonuca bağlanabileceğini düşünüyor? Bilemiyoruz, çünkü KKTC hükümeti ülkenin nüfusunu açıklamıyor. Ama bildiğimiz bir şey var, ki Akar da onun altını çiziyor: “Oradaki davamız hiçbir şekilde bitmez.” Ve devam ediyor: “Garantörlük görevlerimizi, sorumluluklarımızı bugüne kadar yerine getirdik. Getirmeye devam edeceğiz.” Tekrara düşeceğimi bilerek düzenli okuyucularımdan özür diliyorum ancak bu konudaki yanlışın altını çizmek zorundayım. Türkiye’nin de altında imzası bulunan Garantörlük Antlaşması’na göre taraflar, (Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan, İngiltere ve Türkiye) Kıbrıs’ın bağımsızlığını, ülke bütünlüğünü, güvenliğini tanır ve garanti ederler. Dolayısıyla bölünme, antlaşmaya aykırıdır. Özetle mesele, Hulusi Akar’ın “ister anlayın ister anlamayın artık bitti, KKTC yok Kıbrıs Türk Cumhuriyeti var” diyerek kestirip atabileceği kadar basit değil ama her zamanki gibi hamasete açık.

Konunun yeniden gündeme taşınmasının nedeni, Mart ayı ortalarında İsviçre’de ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in ev sahipliğinde düzenlenmesi planlanan gayrı resmi bir Kıbrıs zirvesinin yapılacak olması. Zirveye Türkiye ve Yunanistan’ın Dışişleri Bakanı düzeyinde, İngiltere’nin bir temsilciyle ve Kıbrıslı liderler Ersin Tatar ve Nikos Hristodulidis’in katılacağı duyuruldu. Görüşmeye dair detayların önümüzdeki günlerde netleşeceği belirtildi. Açıklamalardan anlıyoruz ki, Türkiye mart ayında kurulacak masaya yine ‘iki devletli’ çözüm teziyle oturacak. Hakan Fidan, uluslararası toplumu bu konuda pozisyon almaya ve bu teze destek vermeye çağırdı. Fidan’a göre diğer alternatif çözüm modelleri Kıbrıslı Türklerin azınlık muamelesi görmesine engel olmayacak. Üniter yapıya sahip Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanı olarak ve ‘tek bayrak, tek vatan, tek devlet’ inancıyla hareket eden Fidan’ın, konu Kıbrıs’a gelince, üniter devlet modelinin Kıbrıslı Türkler için tehdit oluşturacağını söylemesi dikkat çekici. Nasıl ki Türkiye için toprak bütünlüğü uluslararası toplumda tartışmaya açılabilecek bir konu değil, peki Kıbrıs Cumhuriyeti için neden olsun? Onları buna teşvik edecek ne gibi bir gerekçe sunulacak? Masaya ‘iki ayrı devlet’ formülünü getiren Türk tarafı, toprak bütünlüğüne aykırı bu fikri Rum tarafına nasıl kabul ettirebileceğini düşünüyor? KKTC’yi açık ve firesiz şekilde tanımayı reddetmiş uluslararası toplum nasıl ikna edilecek? Yarım asırdır konu burada kilitlenmiyor mu zaten?

Fidan’ın son ziyaretinde, ılımlı bir yaklaşım içinde olduğunu düşünenler de yok değil. 1974’ten bu yana, iki kesimli hayata geçilmesinin kan dökülmesini engellediğini söyleyen Fidan, Türk ve Rum tarafının savaş tehdidi olmadan, kalkınarak, barış içinde kendi yoluna devam ettiğini söyledi. ‘İki devletli’ çözümün hiçbir zaman kabul görmediği onlarca yıl içinde Kıbrıs Cumhuriyeti Avrupa Birliği üyesi oldu. Buna karşın KKTC’nin dünyadan izolasyonu devam etti. Bugün ekonomisi Türkiye’ye bağımlı. Mafya, kumarhane, sanal bahis, sahte diploma, insan ticareti, kara para, silah kaçakçılığı ve uyuşturucunun cirit attığı bir yer olarak anılıyor. Kıbrıslı Türklerin pek çoğu, özellikle iyi bir gelecek için dünyaya açılmak isteyen gençler, AB vatanadaşı olmayı seçti, Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu taşıyor. Sormak gerekir, Kıbrıslı Türklerin kaçı, TC ve KKTC hükümetlerinin ‘iki ayrı devlet’ tezinin hayata geçmesiyle bu haklarından vazgeçmeye hazır? Müzakere masalarından defalarca geri dönen ‘iki ayrı devlet’ tezi çözümsüzlüğün sloganına dönüştü.

Süreç içinde Rum tarafından ciddi ve oyunu değiştirebilecek öneriler de geldi ama Türk yönetimi tarafından müzakere bile edilmeden reddedildi. Onlardan biri Mağusa Limanı ve Ercan Havalimanı’nın uluslararası ticarete ve uçuşa açılmasıydı. 2006 yılında Papadopulos ve 2021 yılında Anastasiadis, Kapalı Maraş’ın mal sahiplerine iade edilmesi karşılığında, Mağusa Limanı’nın AB kontrolünde, Ercan Havalimanı’nın da BM kontrolünde açılmasını teklif etti. Böylece doğrudan uçuşlarla turizm ve ticaret canlanacaktı. Konuyla ilgili görüşünü aldığım Avrupa Gazetesi yazarı Kıbrıslı gazeteci Aziz Şah, KKTC ve TC hükümetleri tarafından reddedilen bu teklifin KKTC’ye statü kazandıran, kısa vadede adı ‘tanınma’ olmayan ama ‘iki devletli’ çözüme giden bir ilk adım olabileceğinin altını çizdi. Sonuç olarak liman ve havalimanı AB ve BM kontrolünde uluslararası hukukun denetimine dahil edilemedi. Bugün başkent Lefkoşa’da, Türkiye şirketi Taş Yapı’ya ait T&T tarafından uluslararası standartlara uygun olarak yapıldığı söylenen kocaman ve yeni bir Ercan Havalimanı var. Uluslararası uçuşlara kapalı. Mağusa Limanı ise ardı kesilmeyen kaçakçılık haberleriyle anılıyor. Ay başında, Kıbrıslı bir Türk iş insanını öldürmek amacıyla Türkiye’den Kıbrıs’a geldiği iddiasıyla tutuklanan bir kişinin tır içine gizlenerek Mağusa Limanı’ndan giriş yaptığı ortaya çıktı. Ciddi güvenlik zaafiyetinin yaşandığı belirtilen limanda kasım ayında da 2,5 milyon Sterlin kara para bulunduğu basına yansımıştı. KKTC Maliye Bakanlığı, Mağusa Limanı’ndaki Mobil X-ray cihazının, ülke genelinde gelen tır, konteyner ve diğer araçların sadece yüzde 10’unu kontrol edebilecek kapasitede olduğunu açıkladı. Silah, uyuşturucu, kara para, tetikçi derken gözden kaçan diğer girişleri varın siz düşünün artık.

Mart ayında İsviçre’de yeni bir masa kurulacak ama sofrada eski takımlar olacak. Yıllardır denenen ‘iki devletli’ çözümsüzlükle zaman harcanmaya devam edilecek.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
367AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin