Türkiyede gündem kovalamak zor. Hem durmadan değişen güncelikler hem de önemli konularda olayın hemen ardından yasak gelme paradoksları adeta neyin ne olduğunu anlamada da zorlanmalar oluyor. Olay önemli, anlamak isterken, birçok alandan birden yasak kararı gelir. Sadece resmi açıklamalarla sınırlı kalırsınız. Yetmiyor: resmi ana akım medya durmadan probaganda algı operasyonlarıyla da hedefi de şaşırtıyor. Bir anda kağosa ve bilinmezliğe düşülür. Bu olmazsa olmazın bir gerçeğidir. Tabi bazen daha da hazin durumlar olur. Tıpkı birkaç günki Kartalkaya otel yangını gibi. Hem olayı biliyorsunuz hem de söyleme yasağı var. söyletilen ise bile bile eksik veya yalan olduğunu da bilerek örneğin ilgili rakamı açıklarsınız. Bir tuhaflar diyarı değildir elbet yaşanan koşullar. Gelecek Türkiyenin rejim yapılanmasının sonucudur. Öyle ki her konuda rant, yeni devlet şekli, bölgesel yeni Osmanlıcık kuramlarının karışımıyla karşı karşıya gelinir. Her hamlenin, yasaklanmaların adeta gelecek şekillenmesinin de kendisini taşımaktadır.
İşler sıkıştıkça ve hamle yapmak gereksinimi saydamlaşması, hem gündemi saptırma hem de yarına taş örme adına kararlar peşpeşe geliyor. Tabi ki asaklar, baskılar birbiriyle yarışıyor. Arada bazı sözler de olur. Hesaba göre davranma ile gündemi belirleme çakıştıkça işler daha bir aşmaza da takılma ihtimali hep var. bakın son günlerin birkaç olalyına; CHP gençlik koları başkanı sorgulandı, Zafer partisi lideri tutuklandı, bir yanda tutuklamalar, öte yandan kayim atanan belediyelr varken, Öcalanla da temaslı siyaset adı konulmayan durumlar yaşanır. Ekonomik durum veya grevler, direnişler de başka bir sayfa. Tüm bunlar sıkışıyor ve sıkıştıkça patlıyor. Fakat, medyada hemen sansür ile yasak birlikte havada uçuşur. Bir anda gazetecilik değil dileneni söyleme gerilemesi de yaşanır. Bunlar epey sıkışıklık yaratığı kesin. Hedeflerin dahi kim olduğu çekinilmeden de oluyor. Hele gerekçeler bir başka tuz tadı veriyor. Örneğin, Akdeniz belediye başkanlarına “terörist istihtam yaptıkları suçlaması getirildi. Fakat yeni yönetim istihtam yapmadığı da açıklanır. Yakalandıktan sonra suç konma tutumu ise artık normalleşmenin de ötesine geçt. İsteseniz sizin imzalamadığınız ve kayiminb imzası olmasına rağmen, sizin imzanız diye suçlanıp görevden alınma bahanesi yapılması durumunu da lüks sorgulama diye eklemek mümkündür.
Artık bir alışkanlık haline gelindi. Öyle ki kocaman yalanları dahi karşılık bulan jitleler oluştu. Buna elbet din de yardımcı oldu. Depremden sellere, yanan çocuk yurtlarından maden cinayetlerine, çocuk dolandırma çetelerinden yabancı mafya kavgalarına hepsi yaşamın birer zenginliği haline geldi. Geldi de normal saz değil de bozuk akorlu olup hangi türkünün çalındığı dahi bilinmeyen ezgi dinler gibiyiz.***
Gelelim son bir konuya: birkaç günür Türkiyenin gündemi değişik çeşitlemelerle dolu. En son Boludaki Kartalkaya oteli yangını eklendi. Son verilere göre yetmişaltı kişi yanarak can verdi. Tabi yangın haberi duyulur duyulmaz hemen açıklama da geldi: “bilgi vermek, haber yapmak, yorumlamak, eleştiri yapma veuzman görüşü alma”yasaklandı. Sadece resmi açıklamalarla yetinilecek. Sansür aşağı öyle çeşitlendi ki otelin resimleri dahi izinli olanların dışında verilmeme eki de konuldu. Ozaman da resmen yabancı ajansların verdiği haberlerin gerisinde TC medyası kalmak zorundaydı. Öyle de oldu. Geçen biraz zaman sonrası bazı itiraflar daha da düşündürücü: eldeki habere göre rakam varken, açıklanan resmi rakam oldukça azdı. Ama siz ancak yayınlanan kararnameden sonra size verileni diyecektiniz. Buda bilgi konusunda nedenli sıkıntı olduğunun en basit kanıtıdır.
Çok geçmeden başka bir gerçek daha sırıtıyordu. Konulyla alakalı Kültür ve Turizm bakanı miktofonun önüne geçti. Bolu belediye başkanını denetim yapmamakla suçladı. Bir belge de gösterip onu suçlu ilan ediyordu. Peşinden Bolu Belediye başkanı açıklama yapar: gösterilen anlaşma belgesinin onsekizyıl öncesi olup o dönemin belediye başkanının da AKP li olduğunu belirti. Dahası, yangının olduğu otel bölgesinin epey zaman önce belediyeden alınıp turizm bakanlığı alanına getrildiği de belirtildi. Benzer başka ek bilgiler de verdi. Fakat, ilk konuşan bakandı ve tüm TC medyası verdi. Ardından herzamanın hazıroldaki tröler yaylım ateşine başladı. Bolu belediye başkanının açıklamasını ise birkaç medya verdi. Buda kirli bilgilenme gerçeğinin ta kendisidir.
Bu arada, bu konularda iyi bir araştırmacı olan Bahadır Özgür Duvar gazetesinde önemli başka bilgiği yayınlıyordu: bina yapımı önceki zorlunlu olan işlemdlerden itfayiye denetimi kaldırıldı. Hem de torba yasayla birlikte. Hani bir torbahya birçok yasa sokulup da yapılan yasalaşma şekliyle alakalıdır. Böylelikle itfayiye denetimi veya onayı bina yapımında gereken kural olmaktan da çıkarıldı.
Görüldüğü gibi, Türkiye yine bir faciya yaşadı. Yaşadı da son dönemlerin daha bir netleşen gerçek yeniden yaşanıyor. Rant ve yandaş, ihmal ile kolamalar hepsi bir anda ateş topu olup insan çığlıklarına karıştı. Sonucu malum. Madenler katliyamından deprem yıkımlarına ne olduysa aynisi şimdiden işaretli. Üstelik hele de mülkiyet şekli ile avantalar da arada çıkmaya başlayınca, tam bir Türkiye resmi olacaktır.
Böylesi gelişmeleri ders alıcı şekilde bilmek önemlidir. Peki, onca Türkiyeleşme gerçeğimiz karşısında, son Kartalkaya otel yangınındaki eksiklikler burada biraz olsun konuşulacak mı?