Geçen yılın en trajik olaylarından biriydi. İzmir’in Selçuk ilçesinde, elektrik sobasının devrilmesiyle çıkan yangında, yaşları bir ilâ beş arasında değişen beş kardeş ölmüştü. Anne, akşam hurda toplamak için dışarı çıkmış ve çocukları üşümesin diye sobayı açık bırakmıştı. Güvenliklerinden endişe ettiği için de kapıyı üzerlerine kilitlemişti. Baba cezaevindeydi. Barakadan bozma bir evde, annelerinin hurdacılık yaparak karnını doyurmaya çalıştığı beş bebeğin ölümü, Türkiye’de her geçen gün büyüyen ve derinleşen yoksulluğun en acı sonuçlarından biriydi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı anne ve beş çocuğu için 110 bin liralık yardım yapıldığını açıkladı, anne ise sadece 4 bin lira aldığını söyledi.
***
Bu elim olayın yaşandığı sırada, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmesine devam ediliyordu. İktidar, Türkiye’nin 2024 yılında istikrar içinde büyüdüğünü anlatıp halktan biraz daha sabırlı olmasını istiyordu. Mutlu, kutlu ve refah dolu günlere şunun şurasında ne kalmıştı?! AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2024 yılını ‘Emekliler Yılı’ olarak değerlendirmeye karar verdiğinde; emeklilerin sağlıktan ulaşıma, sosyal imkânlardan kültürel faaliyetlere kadar geniş bir yelpazede haklarını genişletecek adımlar atacaklarını söylemişti. Olamadı. Emeklilerin maaşı enflasyonun altında ezim ezim ezildi. Hayatları ufala ufala bir pazar filesinin yarısını bile dolduramayacak kadar küçüldü. Temel gıdalar lüks oldu.
***
Hayat, ulaşımdan barınmaya, beslenmeden sağlığa her alanda ve herkes için büyük şehirlerde daha zor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) “İstanbul’da Emekli Olmak” 2024 raporuna göre, kentte bulunan her altı haneden biri emekli aylığıyla geçinirken, her üç emekliden biri resmi olarak çalışmaya devam ediyor. 2010 yılında asgari ücretten daha fazla olan en düşük emekli aylığı, geçtiğimiz 15 sene içerisinde bir asgari ücretin neredeyse yarısına geriledi. Raporda, İstanbul’da aktif çalışmayan ve sadece emekli aylığı ile geçinen 811 bin 40 hanenin olduğu tespit edildi. Kağıda düşülen bu rakamlar gündeme dair birer not sadece. Tenceresi boş kalan emeklinin yoksulluğunu ölçüp biçmeye ihtiyacı yok elbette. Yaşıyor işte.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bizzat muhatabı olan emekliler tarafından hayırla yad edilmeyen ‘Emekliler Yılı’nın ardından 2025’i de ‘Aile Yılı’ ilân etti. Buna göre, vatandaşlar bir aile içinde güvenle yaşamanın mutluluğunu hissedecekler. Devlet, tüm kurumlarıyla vatandaşların yanında olacak. İzmir’de ölen o beş kardeş, keşke 2025’i görebilseydi. Süt yardımına muhtaç, yoksulluk içinde, ateşlerin arasında kalıp ölmüş olmasaydı da, hükümetin ‘Aile Yılı’nda vadettiği ‘müjdelere’ onlar da kavuşabilseydi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye’de 7 milyon çocuk yoksulluk içinde yaşıyor. Türkiye, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) üye ülkeler arasında, çocuk yoksulluğu sorununda ikinci sırada. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre geçen yıl okul çağındaki yaklaşık 3 milyon çocuğun eğitim dışında kaldığı ortaya çıktı. Çocuk işçiliği ve ölümleri artıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre (İSİG) 2024’te 68 çocuk işçi öldü. Çocuklar için olduğu gibi kadınlar için de en kötü yıllardan biriydi 2024. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun vergilerine göre 394 kadın cinayeti işlendi, 259 kadın şüpheli şekilde öldü. Bu, 2010 yılından beri ulaşılan en yüksek sayı olarak kayda geçti. Ve kadınların yüzde 74’ü aileleri tarafından öldürüldü!
***
Peki, yaşanan tüm bu utanç verici cinayet ve sefalet tablosuna baktığımızda, ‘Aile Yılı’ ilân edilen 2025’te hükümetten ne gibi sürüdürülebilir, kapsayıcı ve ‘Türkiye Yüzyılı’na yakışacak bir plan, program göreceğiz dersiniz ? Nedir Bakanlığın ‘Acil Eylem Planı’? 1) Düşen doğurganlığı artırmak. 2) Yeniden ‘en az’ üç çocuk politikasını hayata geçirmek. 3) Gençlerin erken yaşta evlenmesini teşvik etmek. 4) Çalışan kadınların anne olmaya özendirilmesi. Hükümet, düşük doğurganlığın sebep ve sonuçlarını araştırıp bir eylem planı oluşturacak. 2025 bütçesinden gördüğümüz üzere her bakanlığın aylarca araştırma yapacak bütçesi var çok şükür ama gerekli mi?
***
Gençler neden evlenmekten, çocuk sahibi olmaktan kaçınıyor sorusuna hükümet; çünkü yoksulluk, çünkü sefalet, çünkü geleceksizlik, çünkü işsizlik, çünkü cezasızlık, çünkü yaşam hakkının ihlâl edilmesinden başka ne cevap bulmayı bekliyor? Açlık ve yoksulluk sınırındaki maaşlarıyla geçinmeye çalışan gençlerin, o da iş bulabildiklerinde tabi, neden çoğalmadıklarını tespit etmek için devlet bütçesinden pay ayırmaya gerek var mı gerçekten? Çocuklarda yetersiz beslenmeye dayalı gelişim bozukluğu görülmeye başlanan, kadın cinayetlerinde tüm zamanların rekorunun kırıldığı ülkemizde, hükümetin 2025 ‘Aile Yılı’nı da 2024 ‘Emekliler Yılı’ gibi geçireceğinden yazık ki, nerdeyse hiç şüphe yok. Arzu edilen güçlü toplum, yeni doğacak çocuklara altın vadetmek yerine, doğmuşları aç bırakmayacak bir sistem inşa ederek yaratılır.