2025’e adım atmak üzereyiz. Asgari ücretin sefalet seviyesini bir milim geçemeyen yeni bir yıl bekliyor bizi. Ve maalesef, yükünü yarına taşımak zorunda kalacağımız bir ton haksızlık ve adaletsizlik de cabası…
CAN ATALAY
2024 yılında bir ilk yaşandı. 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararını tanımadı ve Mayıs 2023’te Hatay halkının oylarıyla seçilen TİP Milletvekili Can Atalay’ın 25 Nisan 2022’de başlayan tutukluluğu bu yıl da devam etti. İktidar, AYM kararına uymayan Yargıtay’ı destekledi. Denk kurumlar arasında hukuki bir anlaşmazlık yaşanıyormuş algısı yaratmak, yargıdaki siyasallaşmanın vardığı nokta açısından ibretlikti. Atalay’ın vekilliği parlamentoda düşürüldü. Hukukun üstünlüğü tanınmadı. Milletin kayıtsız şartsız egemenliği korunmadı.
İSİAS OTEL DAVASI
6 Şubat depremlerinde Adıyaman’da yıkılan İsias Otel ile ilgili dava Ocak ayında başladı, bu ay sonuçlandı. Aralarında tur rehberleri ve Kuzey Kıbrıs’tan gelen ortaokul voleybol takımı öğrencilerinin de olduğu 72 kişi hayatını kaybetmişti. Saniyeler içinde kum dağına dönen İsias’ın mevzuata aykırı şekilde inşa edildiği bilirkişi raporlarıyla ortaya kondu ama binayı denetleyen kamu görevlileri yargılanmadı. Otelin sahipleri de ailelerin talep ettiği gibi olası kasttan değil bilinçli taksir suçundan ceza aldı.
İLİÇ MADEN FACİASI
Erzincan İliç’te Kanada merkezli Anagold Madencilik ve yerel ortağı Çalık Holding tarafından işletilen Çöpler altın madenindeki siyanür dağları aktı, 9 işçi toprak altında kalarak öldü. Murat Kurum’un görevde olduğu Ekim 2021’de, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Anagold Madencilik’in kapasite artışı talebine Çevresel Etki Değerlendirme olumlu kararı vermişti. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olduğu dönemde soruşturma başlatan İlhan Cihaner de maden şirketinin rüşvet karşılığında ruhsat aldığını ve ÇED raporunun manipüle edildiğini ortaya çıkarmıştı. Ancak soruşturma etkin şekilde sürdürülmemişti. Hazırlanan iddianamede Anagold Ülke Müdürü için hapis istendi, ÇED raporuna onay veren, imzası bulunan kamu görevlileri hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.
YEREL SEÇİMLER VE 3. KAYYIM DÖNEMİ
31 Mart yerel seçimlerinde CHP beklenenin ötesinde bir galibiyet kazanarak birinci parti oldu. Türkiye genelinde yönettiği belediye sayısını 476’ya çıkardı, AKP 194’ünü kaybetti. Ankara ve İstanbul’u geri almak isteyen Erdoğan, CHP’yi Kandil’e para göndermekle suçlarken gazeteci Metin Cihan’ın İsrail ile devam eden ticareti belgelediği haberi ses getirdi. AKP’nin Ankara adayının 600 evi olması, İstanbul adayının ise kent lokantalarını küçümsemesi de hoş karşılanmadı. Yoksulluk derinleşmiş, lüks makam araçları, üçer beşer maaşlar, şatafatlı ağırlamalar, pahalı yurt içi ve yurt dışı gezileri halkın gözüne daha da batar olmuştu. Muhalefete geçen belediyelerin iktidardan kalan devasa borçları ifşa edildi. DEM, kayyım atanan belediyelerin çoğunu geri aldı. Ancak iktidar kayyım siyasetine üçüncü kez geri dönerek Mardin, Batman, Hakkari, Halfeti ve Esenyurt belediye başkanlarını ‘terör’ suçlamasıyla görevden aldı. CHP’li Ahmet Özer tutuklandı. Sandıkta kaybedilen koltuğa kayyımla oturuldu.
TÜRKİYE YÜZYILI MAARİF MODELİ
Bu yıl üzerinde en çok tartışılan konulardan biri Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan ve adına ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ denilen yeni müfredat çalışması oldu. Eğitim-Sen’in, siyasal ve ideolojik olarak iktidara yakın çevrelerin müdehalesiyle daha da gerici hale getirilerek; donatıldığı dini ve milli referanslarla, bilime ve aydınlanma düşüncesine karşı bir bayrak açma operasyonu olarak yorumladığı müfredatta, soyut kavram ve değerler öne çıkarıldı. Ders kitaplarında bir süredir ‘sadeleştirme’ adı altında bilim, felsefe, tarih ve sanat dersleri hedef alınıyor ve ünitelerdeki ağırlıkları azaltılıyordu. Protestolara rağmen müfredat uygulanmaya başlandı. MEB’in Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı ile imzaladığı ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum’ (ÇEDES) projesi kapsamında görevlendirilen ve pedagojik formasyonu olmayan imam ve Kuran kursu hocaları okullarda ve okul dışı etkinliklerde öğrencilere ‘değerler eğitimi’ vermeye başladı. Psikoloji bilimine takla attıran bir mizansenle, annesini kaybeden çocuğa maket mezar başında ağıt yaktırıldı. Tarikatları sivil toplum örgütü olarak tanımlayan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, ÇEDES etkinliklerinin okul dışı kulüp çalışmaları olduğunu söyledi. İş Sağlığı ve Güvenliği Meclisi (İSİG) verilerine göre 2023-2024 eğitim ve öğretim döneminde, MEB’e bağlı Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) programı kapsamında çalıştırılan 9 çocuk iş kazasında öldü.
ENERCİK POLATLAR
“Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme ve üyesi olma, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama ve yasadışı bahis” suçlamalarıyla 40 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanan Dilan Polat ve Engin Polat tutuklandıktan 10 ay sonra tahliye edildi. MASAK tarafından yapılan ön inceleme sonrası Polatların birinci derece yakınlarının hesaplarına tasfiye halinde olan üç şirketten sözde ticaret yapılmış gibi gösterilerek sahte fatura kesildiği ve şirketler arasında şaibeli ilişkiler bulunduğu belirtilmişti. Paranın kaynağına ilişkin kayıt dışı olduğuna dair şüpheler vardı ama hazırlanan iddianamede buna yönelik yeterli kanıt yoktu. Paranın kaynağına dair bir bilgiye de ulaşılamamıştı. Oysa Engin Polat’ın, Interpol tarafından kırmızı bültenle aranan yasadışı bahis patronu Veysel Şahin ve sağ kolu Derkan Başer ile ilişkisi olduğuna dair ciddi iddialar vardı. Bugün bütün ‘enercileriyle’ yeniden aramızdalar.
METİN LOKUMCU
Metin Lokumcu’nun ölümüyle ilgili açılan davada 13 yıl sonra karara varıldı. Lokumcu 2011’de, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın Artvin’in Hopa ilçesini ziyareti sırasında, bölgedeki doğa katliamlarını protesto etmek için toplanan halkın üzerine polisin biber gazı sıkması sonucu kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmişti. Aralarında dönemin İl Emniyet Müdürü Muhsin Armağan’ın da bulunduğu 13 polis beraat etti. Mahkeme, Metin Lokumcu’nun ölümüyle polisin biber gazı kullanımı arasında ‘illiyet bağı bulunmadığını’ savundu. Adli Tıp Kurulu raporunda ise, Lokumcu’nun ölümü ile kimyasal gaza maruz kalması arasında nedensellik ilişkisi olduğu belirtilmişti. Erdoğan, Lokumcu gibi Artvin’de doğa katliamına karşı çıkanlar için “eli taşlı eşkıyalar” ifadesini kullanmış ve “bu arada bir tanesi de kalp krizi geçirerek, kimliğini bilmiyorum, üzerinde durma gereği de duymuyorum, ölmüş” demişti. Bir öğretmen olan Metin Lokumcu’ya hiç yakışmadığını söylediği ses kasetleri ve fotoğraflar hiç ortaya çıkmadı.
SİNAN ATEŞ
Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayetinin siyasi bağlantılarına işaret eden Ateş ailesinin soruşturmanın genişletilmesine yönelik talepleri kabul edilmedi. “Azmettiriciler en tepede, ortaya çıksın. İzzet Ulvi Yönter, Semih Yalçın, Olcay Kılavuz, Ahmet Yiğit Yıldırım’ın davaya girmesini istiyoruz” diyen abla Selma Ateş, kararın açıklanmasına bir saat kala adliye bahçesinde saldırıya uğradı. Hazırlanan iddianamede Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in ifadesinde işaret ettiği pek çok MHP’liden ve Ülkü Ocakları üyesinden bahsedilmemişti. MHP lideri Devlet Bahçeli, davayı takip eden gazetecilere “ayağınızı denk alın” dedi. Hızlıca karara bağlanan davada Sinan Ateş’in neden öldürüldüğü hala belirsiz.
AYŞENUR, İKBAL, NARİN…
İstanbul Fatih’te, 19 yaşındaki Semih Çelik, yarım saat arayla aynı yaştaki iki genç kadını öldürdü. Ayşenur Halil’in boğazını kesti, İkbal Uzuner’in bedenini parçalara ayırıp Edirnekapı surlarından aşağıya attı. Ardından intihar etti. Çelik’in cinayetin resmini çizdiği ortaya çıktı. Uzuner’in yakınları, katilin uzun süredir genç kadını takip ve taciz ettiğini ancak şikayetlerinden bir sonuç alamadıklarını söyledi. Diyarbakır’da öldürülen 8 yaşındaki Narin Güran cinayetiyle ilgili gerçeğin ortaya çıkmayacağına inananlar haklı çıktı. Cinayetin araştırılması için verilen soru önergesi AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Siyasi bağlantı, maddi güç derken kimilerinin suçlarının üzerinin örtülebildiği; kimilerinin sırf iktidara muhalif diye hapsedildiği bir hukuk sistemine duyulan güvensizlikle nasıl düze çıkılır? İçinde bulunduğumuz şartlar insanları hırsızlık, gasp, taciz, tecavüz, vergi kaçırma, cinayet suçlarını işlemekten değil, iktidarı ve politikalarını yüksek sesle eleştirme, eylem ve haber yapma, doğayı ve hakkını korumakla ilgili caydırıcı bir ortam sunuyor. Bu, kuşkusuz siyasi bir tercih.
Silah bırakma çağrısı için Abdullah Öcalan’ı meclise çağıran Bahçeli’nin de pekâla iyi bileceği gibi, hukuk işlemedikçe huzur da bulmayız çözüm de.