yazılariktibasYaman çelişki: Fosil yakıtlardan çıkıyoruz deyip termik santrale yatırım yapmak - Mühdan...
diğer yazılar:

Yaman çelişki: Fosil yakıtlardan çıkıyoruz deyip termik santrale yatırım yapmak – Mühdan Sağlam

333 Takipçiler
Takip Et
Orjinal yazının kaynağıgazeteduvar.com.tr

COP29 kendisi kadar Türkiye’nin atacağı adımlar açısından da dikkatle izlendi. 1500’den fazla katılımcının Türkiye adına konferansa gitmesi ciddi eleştirilere neden oldu. Türkiye lider düzeyinde de Bakü’deydi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar yine zirvede bulunan isimlerdi. Türkiye açısından üç önemli gelişme COP29 kapsamında üzerinde durulmayı hak ediyor. İlk olarak geçtiğimiz yıl imzaya açılan Nükleer Enerjiyi Üç Katına Çıkarma Deklarasyonu’na Türkiye’nin imza vermesi, ikincisi Uzun Dönemli İklim Stratejisi’nin açıklanması ve son olarak Bakan Kurum’un fosil yakıtlardan çıkılacağına dönük açıklaması. Bu hafta bu üç başlık etrafında iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında Türkiye’nin yol haritasına ve sorunlara mercek tutacağız.

TÜRKİYE NÜKLEER ENERJİ ÇITASINI YÜKSELTİYOR: HEDEF 2050’DE 20 GW

Türkiye’nin nükleer enerjiye göz kırpması, COP29 öncesinde hem enerji strateji belgeleri hem de bakan düzeyinde yapılan açıklamalarla kendini gösteriyordu. Türkiye’nin, nükleeri üç katına çıkarmayı zafere giden yol olarak gören deklarasyona imza atması, bunu Enerji Bakanı Bayraktar’ın duyurması bu nedenle sürpriz sayılmaz. Zaten Bayraktar, aylar önce yazdığı bir makalede Akkuyu’nun yanı sıra Sinop ve Trakya’ya birer santralin daha kurulacağına söylemişti. Enerji kulislerine göre bu konuda girişimler de başladı. Bu çerçevede Rusya’nın nükleer devi Rosatom’a yap işlet devret modeline dayanan bir teklif götürüldü. Ancak yaptırımlar nedeniyle mali sıkıntılar yaşayan Rosatom, bu teklife şimdilik olumlu cevap vermekten kaçındı. 2022’deki Ukrayna Savaşı’ndan bu yana Rosatom, finansa erişmede sorunlar yaşadığı, ekipmanda yaptırımlarla karşılaştığı için bazı projelerini yavaşlatmıştı. Anlaşılan o ki şirket, bu koşullar altında elindeki projeleri bitirmeyi daha doğru buluyor. Trakya içinse şimdilik net bir adres işaret edilmedi.

BM’ye sunulan Uzun Dönemli İklim Stratejisi’nde de Türkiye 2053 projeksiyonunda elektrik üretiminde nükleerden 7.2 GW’lik katkı planlıyor. Metinde düşük karbonlu enerji türleri içinde gösterilen nükleer, yalnızca bilindik büyük santraller üzerinden değil, küçük modüler reaktörleri de kapsayacak şekilde ele alınıyor. Nitekim Türkiye, COP29’daki pavyonunda da nükleer enerji odaklı paneller düzenledi. Özetle hem yazılı metinler hem COP29’daki toplantılar nükleerin bürokratik kanatta ciddi biçimde destekçisi olduğunu gösteriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zirvedeki konuşması da bu argümanı destekliyor. Raporlarda 2053 için planlanan nükleer kapasite 7.2 GW. Erdoğan, konuşmasındaysa 2050’de 20 GW’lik nükleer kapasite hedefini dile getirdi. Bir anlamda nükleerde geri adım olmadığı gibi çıta da yükseltiliyor. Peki neden?

ELEŞTİRİLER VE CEVAPLARLA NÜKLEER ENERJİ

Nükleer, savunucuları tarafından dahi riskleri göz ardı edilemeyen bir enerji türü. Düşük karbon salımına neden olduğu bilgisi doğru. Ancak patlama, sızıntı ve radyoaktif atık yönetimi konusunda hala çok ciddi risk taşıdığı da doğru. Dünyayı sadece insan için değil, tüm canlı türleri için yaşanılabilir bir yer kılmak için çıkılan yolda, dünyayı cehenneme çevirme riski hiç de az olmayan bu enerjiyi tercih etmek, bile isteye lades demeye benziyor. Ancak bu kaygılara genelde şu şekilde set çekiliyor: Herkes yapınca oluyor, biz yapınca mı sorun! Karbon salımı düşecekse neden olmasın? Patlar mı patlar da, kim bilir belki de patlamaz… Bu bilindik kendinden menkul argümanlara son zamanlar şu eklendi:

“Güneş ve rüzgara ne kadar güvenebiliriz? Solar güneş olunca elektrik üretiyor. Rüzgar, rüzgar esince… Yani dış koşula bağlı, sabit değiller. Garantili bir mekanizma lazım.”

Sırayla cevaplayalım. Öncelikle herkesin bir şeyi yapması, onu doğru kılmıyor. Demokrasi tartışmalarına baktığımızda buna çoğunluğun diktatörlüğü deniyor. Karbon salımı dünyanın bir cehenneme dönüşmesini engellemek için bir araç, karbon salımı düşsün de nasıl düşerse düşsün demek bir savunma değil. Belki patlamaz, iddiasınaysa “daha önce patladı, ya yine patlarsa” demek yeterli. Şimdi en güçlü argümana geçelim. Rüzgar ve güneşe ne kadar güvenebiliriz?

Türkiye’nin bu kaynaklara dönük planlamasına bakarsak, strateji belgesine göre 2053’te rüzgar 43.1 GW, güneş 76.9 GW olarak elektrik üretimine katkı sunacak, nükleerse 7.2. O halde epey güvenmiş olmalıyız ki bu kaynaklara nükleerin 13-14 katı pay ayırmışız. Yine de soruya uzmanların araştırmasını gözeterek yanıt verelim. Rüzgar ve güneş enerjisinde yaşanan kesinti/sabit olmama sorunu bir gerçek, bunu yadsımak hata olur. Ancak bu aslında bir yönüyle de alandaki eksiği işaret ediyor: Depolama ve sistem entegrasyonu. Bu iki kaynak, belirli aralıklarda ciddi bir üretim ve verim sağlıyorsa, burada üretilen elektriği artırıp depolama sorununa çözüm aramak daha anlamlı olacaktır. Böylesi AR-GE araştırmalarının iki nükleer santralden daha ucuz olabilme ihtimali de az değil. Bununla beraber, bu araştırma zaman alıcıdır doğru. O halde baz, yani sabit üretimde neden akla hidro (baraj) gelmiyor da nükleer geliyor? Hidro, kapasitesi yüksek olan Türkiye için bu bir alternatif değil mi? Nükleeri seçenek olarak gören ülkelerde Türkiye’ninkine benzer bir hidro kapasitesi var mı? Bu sorular ve yanıtlar üzerinden nükleere yeniden bakmak daha anlamlı olacaktır.

FOSİL YAKITLARDAN ÇIKALIM AMA AFŞİN-ELBİSTAN TERMİK SANTRALİNİ DE BÜYÜTELİM!

Türkiye’nin 2021’de Paris Anlaşması’nı onaylamasından bu yana en merak edilen konulardan biri fosil yakıtlardan çıkışa dönük strateji ve tarihti. Strateji belgeleri, uyum planları hızla hazırlanıp hedefler açıklanırken bir türlü “fosil yakıtlardan da kurtuluyoruz” sözü gelmemişti ta ki COP29’a kadar.

2053 Türkiye’nin Uzun Dönemli İklim Değişikliği Stratejisi sunumunun ardından Greenpeace Türkiye Program Direktörü Berkan Özyer, “Uzun vadeli hedefte kömür ve genel olarak fosil yakıtlardan çıkışa yönelik hiçbir hedefin yer almamasına” dair sorusunu doğrudan Bakan Kurum’a yöneltti. Bakan Kurum, 2053 yenilenebilir hedeflerini tekrar dile getirdikten sonra “Zaman içerisinde fosil yakıtlardan bu süreçte çıkmış olacağız. Emisyon üretmeyen enerji tesis edecek adımları da inşallah atmaya devam edeceğiz” yanıtını verdi. Böylece Bakan Kurum, ilk defa fosil yakıtlardan çıkış hedefini dile getirmiş oldu. Ancak ortada net bir tarih olmadığı için “elbet bir gün buluşacağız” şarkısındaki gibi bir günün 100 yıl mı 1 yıl mı olduğu sorusuna takılıp kalıyoruz. Net bir tarih verilmesi sadece iklim uzmanları açısından değil, sektör ve iş dünyası bileşenleri açısından da önemli.

Fosil yakıtlar bağlamında ikinci en önemli sorunsa 2023’te Türkiye’nin elektrik üretiminde yüzde 36.2’lik paya sahip olan kömür konusundaki akıl karışıklığı. 2053 stratejisinde kömürden çıkıştan bahsedilmiyor. Hatta aksi yönde bir gelişme de var. Afşin-Elbistan’daki santrale neredeyse yeni bir santral denebilecek şekilde 688 MW’lık ek iki ünite yapılacak. Yerel aktörler, bu karara tepkili olsa da bundan geri adım atılmadı. Hal böyle olunca insan kendini, “Kömür herhalde fosil yakıt sayılmıyor, yoksa bu çelişki nasıl olur” diye sorgularken buluyor. Oysa kömür en sorunlu fosil yakıt ve pek çok ülke bu nedenle kömürden kurtulmaya çalışıyor. Türkiye açısındansa yenilenebilir kaynaklara daha çok yatırım planları yapılırken kömürün sırtının sıvanması açıklanan hedeflere inancı zayıflatıyor.

Özetlemek gerekirse, Türkiye’nin COP29’da duyurduğu strateji, bütünlüklü hedefler açısından önemli. Ancak nükleerin baş tacı edilircesine savunulması, alternatiflere kulak verilmemesi düşündürücü. Fosil yakıtlardan çıkalım derken yeni kömür santrallerine yeşil ışık yakılması, kömürden çıkış için bir tarih verilmemesi ise iklim değişikliğiyle mücadeleye dönük inancı zayıflatıyor, akılları karıştırıyor.


Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
340AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin

Abone ol