iktibasKavel AlpaslanVijay Prashad: Suriye’de yaşananlar Filistinliler için muazzam bir gerileme - Kavel Alpaslan
diğer yazılar:

Vijay Prashad: Suriye’de yaşananlar Filistinliler için muazzam bir gerileme – Kavel Alpaslan

Marksist tarihçi ve yazar Vijay Prashad, Suriye'deki son gelişmeleri değerlendirdi: Suriye'de yaşananlar Filistin ve İran için çok büyük bir gerilme. Ama göreceğiz. Tarih o kadar kolay sona ermiyor

333 Takipçiler
Takip Et
Orjinal yazının kaynağıgazeteduvar.com.tr

Son haftalarda dünya gündeminde neredeyse tek bir gündem var: Suriye. Esad yönetiminin yıkılmasıyla birlikte Şam’da ipler artık El Kaide ve IŞİD bağlantılarıyla dikkat çeken isimlerin-grupların elinde. Suriye’de yaşanan gelişmelerin hızı, ister istemez odağımızı yaşanan olaylara ve Esad’ın çöküşüne sabitlese de ülkeyi nasıl bir geleceğin beklediği büyük bir merak, hatta endişe konusu.

Peki bundan sonra Suriye’yi ve Ortadoğu’yu nasıl bir gelecek bekliyor? Suriye’de yaşananlar Libya’da yaşananları mı hatırlatıyor? Gelecekte Suriye’yi bir kaos mu bekliyor; yoksa kaos çoktandır hüküm sürüyor mu? İsrail’in kazanımları Filistinlileri nasıl etkileyecek? Türkiye’nin önündeki seçenekler neler?

Hepimizin aklından çıkmayan tüm bu soru işaretlerini Hindistanlı Marksist tarihçi ve yazar Vijay Prashad ile konuştuk. Daha önce kendisi ile emperyalizm üzerine sohbet etme şansımız olmuştu. Yordam Kitap’tan geçtiğimiz yıllarda çıkan ‘Arap Baharı, Libya Kışı’ kitabıyla da tanıdığımız Prashad hem sahada yaşananları anlattı hem de bölgenin geleceğine dair düşüncelerini paylaştı.

‘HTŞ HAREKETE GEÇTİĞİNDE SURİYE ORDUSU TAMAMEN ZAYIFLAMIŞTI’

Belki de Suriye’de son dönemde yaşanan gelişmelerden kısaca bahsederek söze başlayabiliriz. Her şey çok hızlı oldu. Bundan birkaç hafta önce insanlara, “Hey, birkaç gün içinde Colani, Şam’ın yeni hükümdarı olacak” deseydiniz, muhtemelen kimse bunu ciddiye almazdı. Ama işte buradayız. Şimdi ülkenin geleceği eski bir IŞİD şefinin elinde. Öte yandan ABD, Türkiye veya İsrail gibi farklı aktörlerin de kendi çıkarları doğrultusunda Suriye topraklarında yer aldıklarını görüyoruz. Ve bütün bu hızlı gelişmeler bize belki de Lenin’in şu ünlü sözünü hatırlatıyor: ” Hiçbir şeyin yaşanmadığı on yıllar ve on yılların yaşandığı haftalar vardır.” Tamam, çok farklı koşullar içerisinde söylemiş olabilir ama yine de olayların hızı bize bu sözleri hatırlatıyor. Genel olarak Suriye’de olup biteni nasıl görüyorsunuz?

İlk olarak şunu fark etmemiz gerekiyor ki, Suriye son 15 yıldır egemenliğini tam anlamıyla kullanamıyor. Suriye’nin kuzeydoğusunda ve genel olarak doğuda ABD, geniş bir toprak parçası ele geçirdi. Suriye’nin petrol sahalarından geriye kalanların tamamı ABD’nin elinde ve son on yıldır ABD Suriye’ye oldukça sert yaptırımlar uyguladı. Daha sonra, kuzeyde Türkiye sınırı boyunca çeşitli Kürt grupları var, bir tane değil, çeşitli Kürt gruplarının elinde bulunan bir dizi şehir ve kasaba var. Onlar da Şam’dan özerklik olarak gördükleri hali uyguladılar.

Sonra Suriye’nin kuzeybatısına geldiğimizde -sanki bir yapbozmuş gibi Suriye ile oynadığımızı görebilirsiniz, sadece parçaları çıkartıyorsunuz- Suriye’nin kuzeybatısında, 2014’ten beri en azından İdlib şehri çeşitli İslamcı grupların elindeydi. Suriye Ordusu’nun İdlib’e doğru ilerlemeye çalışması üzerine Türkiye, 2020 yılında bunu engellemek için Suriye’ye saldırmış, ardından İdlib’i savunmak için Ruslarla anlaşma yapmıştı. Yani kuzeybatı kesimi büyük ölçüde Türk hakimiyetindeydi.

Sonra Güney’e gelirseniz eğer, Suriye ordusunun zayıflamasının bir sonucu olarak Suriye hükümeti, Dera gibi büyük kentler de dahil olmak üzere yerleşim yerlerinde çeşitli güçlerle anlaşmalar imzaladı. Görünüşte sakin bir durum vardı. Ama aslında barış anlaşmaları yapmışlar ve bu şehirlerin büyük bölümünden askerlerini çekmişlerdi. Son olarak Suriye’nin batısında İsrail, 1973 yılında Golan Tepeleri’ni ele geçirmişti ve Suriye’nin sınır bölgeleri üzerinde oldukça güçlü hak iddiaları vardı. İsrail ordusu tarafından 210. Tümen adında yeni bir askeri tümen oluşturuldu, mümkün olduğunca çok toprak ele geçirmeye hazır olmak amacıyla.

İsrail’in son bir yıldır Filistinlilere karşı yürüttüğü soykırım savaşı boyunca Suriye ordusunu bombaladığını ve zayıflattığını görüyoruz. İran’ın Suriye’deki lojistik depolarını bombaladığını görüyoruz, vb. Heyet Tahrir’in (HTŞ) İdlib’den güneye doğru hareket etmeye karar verdiği sırada Suriye ordusu tamamen zayıflamıştı. Rusya Ukrayna’da meşguldü ve Hizbullah güçleri Şam’ı savunmak için sınırı geçebilecek durumda değildi.

‘ESAD KÖTÜ BİR OYUN OYNADI’

Ve söylemeliyim ki, Bay Esad da çok kötü bir oyun oynadı. Hizbullah’ın ilerleyen birliklere roket atmasına izin vermedi. Ve [ülkeden] ayrılırken halkına bir konuşma bile yapmadı. Sessizce ayrıldı. Bana söylenene göre yakınındaki isimlerin bir kısmı Irak’a doğru yola çıkmış. Suriye’yi terk ettiler. Ve böylece Esad Hanedanlığı çöktü. Suriye’deki 53 yıllık Esad yönetiminin çöküşü, senin de söylediğin gibi çok hızlı oldu Ama aslında bu durum son on yıl boyunca yaşanıyordu; yavaş ve temkinli bir aşınmaydı ve nihayetinde çöktü.

Açıkça söyleyelim: Ebu Musad el-Colani liderliğindeki HTŞ İsrail’den hava desteği aldı. Ve Türkiye’den kara desteği aldı. Bu bir devrim değil. Bu, İsrail tarafından zaten zayıflatılmış olan Esad hükümetinin devrilmesidir ve İsrail için büyük bir zaferdir.

‘COLANİ’NİN İSRAİL İRONİSİ

Ayrıca geçtiğimiz günlerde yaşanan bir diğer rahatsız edici sahne de medyanın olaylar hakkında haberciliğiydi. Çünkü çoğu batılı medya temsilcisinin nasıl Colani’yi aklamaya başladıklarını gördük. Resmen Colani’nin IŞİD ve El Kaide arka planını bize ‘kabul edilebilir bir gençlik hatası’ olarak göstermeyi denediler. Ve onu ‘değişmiş’, ‘pragmatik’, ‘ılımlı’, ve hatta ‘karizmatik’ bir lider olarak resmettiler. Ve bunun gibi birçok örnek gördük. Bazıları daha gizliydi, bazıları daha aşikardı. Örneğin CNN’in yaptığı gibi parodiyi andıran haberler gördük. Ancak daha farklı isimler de vardı. Onlar da benzer haberler yaptılar ama gönüllü olarak, herhangi bir devlet bağlantısı olmadan. Sonuçta hepsi günün sonunda Suriye’nin yeni yöneticileri hakkında zihnimizde bir meşruiyet inşa etmeye çalıştılar. İşte bu yüzden size şunu sormak istiyorum: Sizce söz konusu haberleri yapanlar, Suriye’nin parlak bir geleceği olduğuna inandıkları için mi bu insanların geçmişini görmezden geliyorlar? Yoksa böyle bir yönetimin bir Arap ülkesine yakıştığını düşünüyorlar da oryantalist zihniyetlerinin sonucunda mı böyle bir tavır aldıklarını söylersiniz? Belki de sadece umursamıyorlar? Sizin bu haberlerdeki meseleyi ele alış ile ilgili fikirleriniz, görüşleriniz neler?

Öncelikle Bay Colani ilginç biri. Colani, savaşta kullandığı bir isimdir. Golan Tepeleri’ne atıfta bulunuyor. Bu ironik, çünkü Bay Colani’nin hükümeti -ya da Şam’da şimdilerde artık kim varsa- İsrail’in Golan Tepeleri’ni ele geçirmesine karşı çıkmıyor. İsrail’in tampon bölgeyi ele geçirmesine karşı çıkmıyor. Bunların hiçbiri tartışılmıyor. Yani ismi Colani ama hiç de Suriye topraklarını İsrail işgalinden geri almaya niyetli görünmüyor, masadan kalkıyor.

Bay Colani CNN’e bir röportaj verdi ve açıkçası insanlardan gidip bu röportajı izlemesini isterim. İlginç bir röportaj. Bir şekilde son birkaç yıldır Bay Colani çok iyi eğitildi. Çünkü gençliğinde Irak’a gitmişti. Irak’taki El Kaide’nin en kötülerine katıldı; Irak’taki Şii nüfusa karşı korkunç şiddet eylemleri gerçekleştiren Ürdünlü Bay Zerkavi’yle ilişkisi olan türden gruplara. Bay Colani’nin kendisi de Irak’ta El Kaide’nin, El Nusra Cephesi’ni kurmak üzere gönderdiği kişilerden biriydi. 2011’de Suriye’deki ayaklanmalara destek cephesi olarak. Bay Colani 2016’da en azından nominal olarak El Kaide’den ayrılmaya karar verene kadar El Nusra Cephesi’ne liderlik etti, o sırada farklı bir oluşum yarattı vb. Ancak CNN röportajına kadar Bay Colani’nin düşüncesini değiştirdiğine dair hiçbir kanıt yok.

‘DEMOKRATİK OLMAYACAKLAR; ÇÜNKÜ KENDİ GÜNDEMLERİ İLE GELİYORLAR’

Biliyorsunuz, [Colani] son birkaç yıldır diğer medya kuruluşlarına verdiği röportajlardan daha çok İsrailli akademisyenlere ve İsrail medyasına röportaj veriyordu. Yani, gidip İsrail’deki akademik ve siyasi kurumlara bakarsanız, çok şey görürsünüz: Çok fazla siyasi isim Colani’yi görmek üzere İdlib’e gitti ve onunla röportaj yaptı. Çok ilginç, biliyorsunuz, pek üzerinde durulmadı ama işte böyle. Yani Colani kendini dönüştürmüş. Irak’ta ve Suriye’nin ilk dönemlerinde yaşananların ‘kendi gençlik yıllarıyla ilgili olduğunu’ ve ‘şimdi daha olgun olduğunu’ söylüyor. Aslında, artık El Nusra Cephesi’nin salaş kıyafetlerinden farklı olarak haki zeytin yeşili bir üniforma giyiyor. Hatta bakanlarının birçoğu başlıklarını çıkardı, elbiselerini çıkardı; takım elbiseler giydi. Ve şimdi kendilerine ‘demokrat’ diyorlar.

Bakın, Suriye halkının iyiliği için, ‘azınlıkları öldürmek istemediklerini’ söylerken doğruyu söylediklerini umuyorum. Öte yandan, insanların hedef alındığına dair fazlasıyla haberler geliyor. ‘Bu insanlar, büyük ihtimalle Amerikalılar, İsrailliler ya da Türk hükümeti tarafından kendilerine sağlanan bu görünüşün altında aslında El Kaide’ler’ demek istemiyorum. Bunlar İstanbul’da oturan ve Şam’da iktidara gelmeye hazır olan Suriye Müslüman Kardeşleri değil. Bunlar gerçek El Kaideciler. Belki fikrini değiştirmiştir, insanlar değişiyor, öyle umuyorum. Ben bundan şüpheliyim.
Şüpheliyim çünkü o kadar uzun zaman geçmedi. Çok fazla güçten bahsediyoruz. M5 Karayolu’ndan aşağıya doğru ilerleyen taburlar Urumçi’den Uygur’dan gelen El Kaide tipi figürlerdi. Çeşitli Uygur güçlerinde yer alan insanlar, Türkmenistan İslam Partisi (TİP), vb… Bu güçler demokratik olmayacaklar. Kendi gündemleri ile geliyorlar. Yani tekrardan, Bay Colani’nin söylediklerinin doğru olmasını çokça umuyorum. Ama ben bundan gerçekten şüpheliyim.

SURİYE, LİBYA OLACAK MI?

Bir önceki soruda da belirttiğimiz gibi, şu anda pek çok kişinin Esad döneminin ne kadar kötü olduğunu anlattığını görüyoruz. Ancak geleceğin nasıl olabileceği ve bununla ilgili endişeler hakkında pek bir şey söylemiyorlar. Tamam, kötü adam gitti ama yerine kim geldi? Bu hikaye Libya’da yaşananlara çok benzemiyor mu? Hatta belki Libya örneğine daha naif bir şekilde bakabilir, bu insanların geçmişinin bu örnekte daha net olduğunu düşünebiliriz. İç savaşın başından beri korkunç bir CV biriktirmişler ki siz de Colani vakasından kısaca bahsettiniz. Yani bazı şeyler Libya’dan daha öngörülebilir belki. Ancak özetle Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor? Siz neler düşünüyorsunuz?

Öncelikle Libya örneğinde bazı ayırt edici özellikler olduğunu söyleyelim. Birincisi, Sayın Kaddafi’ye karşı savaşan kara kuvvetlerinin de öngörülebilir bir geçmişe sahip olduğu doğrudur. Birçoğu Libya İslami Mücadele Grubu (LIFG) üyesiydi, Birçoğu Afganistan’da eğitim görmüştü (en azından emirleri Afganistan’da eğitim görmüştü). Birçoğu Suriye’deki savaştan çıkmıştı ve o zamanki Katar emirinin eşinin eski finansörü olan Mahmud Cibril gibi kişilerin kara gücü olmak üzere Suriye’den Libya’ya getirilmişlerdi. Bunlar Bingazi’ye gelen üst sınıf Libyalılardı ama savaş alanına koşarak gitmeyeceklerdi. Eski LIFG güçlerini getirdiler. Ardından kaos başladı çünkü bu güçler liberallere saldırdı, onları öldürmeye başladı ve Libya hala bir kaos içinde yaşamaya devam ediyor.
Suriye zaten kaos halindeydi! İşte mesele bu! Aradaki fark bu, dediğim gibi, Suriye zaten Balkanlaştırılmıştı. Şu anda iktidarda olan bu örgüt Suriye’yi Balkanlaştırmayacak. Suriye zaten Balkanlaştırılmıştı. Şam’da iktidara geldiler. Belki İdlib’den, Halep’ten Şam’a kadar, Suriye’nin omuriliği sayılabilecek bir bölgeyi kontrol edecekler. Ancak, diğer pek çok şey zaten başkaları tarafından kontrol ediliyor ve çekişmeli.

İdlib’i ellerinde tutabilecekler mi onu bile bilmiyorum. Türkiye’nin Suriye’de daha fazla ilerlemek istediğinde dair emelleri olduğuna eminim. Bu zaten belirlenmişti. Türkiye’nin Suriye toprakları içinde hak iddia etmeye devam ettiği tarihi yerler var. Yani Balkanlaşma çoktan gerçekleşti. Bu insanlar zaten oldukça sefil durumda. Tek fark, Şam’da iktidarda görünüyor olmaları. Daha sadece birkaç gün oldu. Bugün 13 Aralık. İktidara geleli bir haftadan az oldu. Çok fazla yorum yapamayız. İdlib’den Şam’a gitmeleri 11-12 gün sürdü ve iktidara gelmelerinin üzerinden 11-12 gün bile geçmedi. Tahmin etmek çok zor. Halep ve Şam arasında istikrar oturabilir.

‘KADDAFİ VE SADDAM, ESAD’IN AKSİNE SONUNA KADAR AYAKTAYDI’

Pek bir çekişme olduğunu sanmıyorum. Ruslar ilgilenmiyor. İranlılar zaten ‘son savaşan bizdik ve ayrıldık’ dediler. Bay Esad gitti ama hala kamuoyuna gerçek bir açıklama yapmadı. Sadece ‘siyasetten çekiliyorum’ diyor. Fazla bir çekişme yok. Kaddafi ya da Saddam Hüseyin hakkında ne düşünürseniz düşünün, sonuna kadar gururla ayaktaydılar ve ‘Biz Arap liderleriyiz’ dediler. Bay Saddam Hüseyin asılmadan hemen önce hakime ‘Siz kim oluyorsunuz da beni asıyorsunuz, ben Saddam Hüseyin’im, Irak Devlet Başkanıyım’ dedi. Kaddafi öldürülmeden hemen önce, ‘Sizler köpeksiniz ve köpeklerin oğullarısınız, ben Muammer Kaddafi’yim’ dedi. Sayın Esad öylece çıkıp gitti. Belki Hafız Esad daha farklı davranabilirdi.

Bu tür iş ve sorumlulukları gönülsüzce üstlenen çocukların her zaman arkalarında bir tarihleri olmuyor. Biliyorsunuz, babasının isteksiz bir halefiydi. Kendilerini adamadıkları ve deneyim sahibi olmadıkları sürece çocuklarınızın neden sizin yerinize geçmemesi gerektiğinin iyi örneklerinden biri bu. Libya’nın Suriye için iyi bir paralel olup olmayacağını bilmiyorum, ancak şu anda kesinlikle çok iyi bir karşılaştırma gibi görünüyor.

‘İRAN KENDİ SINIRLARINA DÖNÜYOR’

Suriye’yi bekleyen geleceğin yanı sıra bölgenin geleceğiyle ilgili de bir soru sormak istiyorum. Örneğin şu anda İsrail’in sadece Suriye topraklarında savaşmadığını, ülke içindeki askeri, sivil veya bilimsel bölgelere karşı da bazı operasyonlar yapmaya başladığını görüyoruz. Bunu Suriye ordusunun geri çekilmesinden sonra yaptılar. Öte yandan sizin de belirttiğiniz gibi, Türkiye destekli gruplar Kürtlerin kontrolündeki bazı bölgelere saldırdı. Birçok iç çatışma ve infaz haberleri da yavaş yavaş gelmeye başlıyor. Askeri varlığın yanı sıra, şimdi İran’ın Akdeniz’e giden yolu da kapanmış gibi görünüyor. Bu tür olaylar elbette bölgede büyük bir yankı yaratıyor. Özellikle bazı yorumcular Esad’ın düşüşünün son yıllarda meydana gelen en önemli olaylardan biri olduğunu düşünüyor. Son sorum, bölgede görebileceğimiz olası değişiklikler hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Bu konuda dürüst olacağım. Yakın zamana kadar İsrail’in çok zayıf bir konumda olduğunu düşünüyordum. Çünkü küresel kamuoyu İsrail’e ya da onun soykırımına karşı çıkmaya başlamıştı. İsrail Lübnan’a saldırıyor olsa da, Seyyid Hasan Nasrallah’a suikast düzenlemeyi başarmış olsa da, Hizbullah’ın İran’ın yardımıyla, ama aynı zamanda kendi direnci ve sahadaki temaslarıyla öyle ya da böyle toparlanabileceğini ve İsrail’e bir şekilde hesap çıkartılacağını varsayıyordum. Ancak bence İsrail, İdlib’deki isyancılara destek vererek gerçekten çok akıllıca bir şekilde güç dengesini değiştirdi.
Esad hükümetinin devrilmesi, sizin de söylediğiniz gibi İran’ın Irak üzerinden kara köprüsünün Suriye’ye geçmesi ve Hizbullah’a, hatta belki de Hamas’a destek sağlaması artık mümkün değil. Bu artık mümkün olmayacak. İran, Doğu Akdeniz’e gemi gönderemeyecek. ABD, tüm bölgeyi abluka altına almış durumda. Filolarından biri İsrail kıyılarında duruyor gibi görünüyor. İran’ın Lübnan’a gemi göndermesi çok zor. Bence bu neredeyse imkansız olacak. O gemiler İsrail tarafından saldırıya uğrar.
Bence ABD’nin 2003’te Saddam Hüseyin’i devirmesinden sonra güçlenen İran’ın konumu şimdi büyük ölçüde zayıfladı. Kendi sınırlarına geri dönmek zorunda. İsrail’in İran’da gerçekleştirdiği suikast ve bombalamalara İran’ın doğru dürüst karşılık verememiş olması da bu zayıflığın bir göstergesi.

‘RUSYA’NIN AFRİKA’DAKİ MÜTTEFİKLERİNE DESTEĞİ ZAYIFLAYACAK’

İkinci olarak, Rusya’nın burada biraz zayıflayacağını düşünüyorum. Rusya’nın Suriye’de bir rolü vardı. Ancak Suriye’deki havaalanları Afrika’daki müttefiklerine malzeme taşıyan Rus uçakları için bir yakıt ikmal noktası sağlıyordu. Şimdi Afrika kıtasındaki bazı müttefiklerine destek vermek zorlaşacak. Suriye’deki havaalanları onlar için artık yok. Başka kim Rus askeri uçaklarının kendi topraklarına inmesine izin verecek? Şu anda Orta Doğu’da hiç kimse. Bu önemli bir zorluk teşkil edecek. Belki Rusya Yemen’e inmeyi deneyebilir ancak bunun mümkün olacağından şüpheliyim. Bu bir nevi Rusya’nın geri çekilmesidir.

Bunun Filistinliler açısından sonuçları felaket olacak. Çünkü artık Lübnan’da Hizbullah zayıfladı. Suriye’de fiilen İsrail yanlısı bir hükümet var. Ürdün’de 1994 yılında barış anlaşması imzalayan İsrail yanlısı bir hükümet var. Mısır’da 1979’da barış anlaşması imzalayan İsrail yanlısı bir hükümet var. İsrail’in sınırlarından hiçbiri artık bir komşu tarafından tehdit edilmiyor.

Açıkçası Suriye ve İsrail’in bir anlaşması vardı, insanlar şimdi bunu çok dile getiriyor. Bütün komşu ülkeler bunu yapıyor. Ancak Suriye hâlâ İsrail için bir tehditti. Hizbullah’ın desteklenmesine izin verdi. Bu başlı başına muazzam bir tarihi görevdi. İsrail bu olayların sonunda büyük ölçüde güçlendi ve Filistinliler yeniden toparlanmakta zorlanacaklar. Hizbullah’ın zayıflatılması pek çok Arap ülkesinin işine geliyordu. Hizbullah’ı çeşitli nedenlerden dolayı sevmiyorlardı. Bazıları mezhepseldi ama sadece mezhepsel değil aynı zamanda Hizbullah’ın politikaları yüzünden.

‘TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDE YENİ BİR FIRSAT VAR’

Dolayısıyla Orta Doğu’da zor bir dönemde olduğumuzu hissediyorum. İlginç olan, bu Türkiye için ne anlama geliyor? Arap Baharı sırasında Bay Erdoğan bir tür neo-Osmanlıcı dış politika ortaya koymuştu. Ankara’da, Suriye Müslüman Kardeşleri’nin gelmesi halinde Türkiye’nin Suriye’de derin pozisyonlara sahip olabileceğine dair bir inanç vardı. Tunus’ta Müslüman Kardeşler geliyordu, Mısır’da Bay Mursi Başkanlığında Müslüman Kardeşler geliyordu. Libya’da Müslüman Kardeşler iktidar mücadelesi veriyordu. Bunların hepsi Bay Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler örgütünün müttefikleriydi. Yani bakıldığında 2011-2012’de bir neo-Osmanlı ihtimali vardı Şimdi, Bay Colani’nin Türkiye’nin müttefiki olduğunu söyleyemem ama Türkiye’ye minnettar.

Türkiye’nin önünde yeni bir fırsat var. Ne olacak? Türkiye Filistin direnişinin idaresini üstlenmeye çalışacak mı? Filistin direnişi başta Katar ve diğerleri olmak üzere Körfez Arap ülkelerinden gelen parayla şekillendi. Irak tarafından, Suriye tarafından, bu ittifaklar ve bağlılıklar tarafından şekillendirilmişti. Türkiye bu konuda bir rol oynamaya çalışacak mı? Bilmiyorum. Türkiye’nin İsrail ile yakın bir ilişkisi var. Tüm bunlar ne anlama geliyor?

‘FİLİSTİNLİLER İÇİN MUAZZAM BİR GERİLEME’

Milyonlarca çelişkiyi çözmemiz biraz zaman alacak. Ancak iki şeyin altını çizmek istiyorum. Birincisi, bu Filistinliler için hiç iyi değil. Bu bir gerileme, muazzam bir gerileme. İkincisi, bence bu İran için çok büyük bir gerileme. Ama göreceğiz. Tarih o kadar kolay sona ermiyor.

Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Sadece şunu söylemek isterim. Sizin de haklı olarak söylediğiniz gibi, hiç kimse bu zamanlamayı beklemiyordu. Çok hızlı oldu. Ancak İranlı askeri ve istihbarat yetkililerinin bundan önceki haftalarda Sayın Esad’ı işlerin çirkinleşmekte olduğu konusunda uyardıkları belliydi. Hatta Sayın Esad, İran Dışişleri Bakanı ile görüştüğünde İran Dışişleri Bakanı ‘Halep’in düşmesi korkunç olur’ dedi. Bay Esad ise ‘Hayır, bu taktiksel bir geri çekilme’ dedi. Bir yanılsamalar dünyasında yaşıyordu. İranlılar onu baştan sona uyarıyorlardı. Bunun olacağını biliyorlardı. Bunun farkına varmak önemli. Belki bizler şaşırdık. Ama İranlılar bunun olacağını biliyorlardı ve Esad hükümeti onları dinlemedi.


Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
351AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin