yazılariktibas'Uydurma sosyalizm' Baas'ın yıkılışı: Suriye'de ne oldu? - Behlül Özkan
yazarın tüm yazıları:

Niyazi Berkes’in “uydurma sosyalizm” olarak tanımladığı Suriye’deki 61 yıllık Baas rejimi, 8 Aralık Pazar günü devrildi. Ortadoğu’da bir devir kapandı. Soğuk Savaş'ın İsrail düşmanı olarak kalan Ortadoğu’daki son mirasçısı da, 13 yıllık bir iç savaşın ardından tarihe karıştı

‘Uydurma sosyalizm’ Baas’ın yıkılışı: Suriye’de ne oldu? – Behlül Özkan

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

“Böyle bir ideolojiye göre ülkenin yönetimini ele alacak adamların haline acırım. Ne bir ekonomik teorisi, ne bir kalkınma planı, ne bir reform tasarısı.”

20. yüzyılın önde gelen Türk sosyal bilimcilerinden Niyazi Berkes, 1965 sonbaharında saha çalışması yapmak için çıktığı Ortadoğu gezisinden sonra Suriye’deki Baas rejimini bu satırlarla tanımlar. Ortadoğu, o yıllarda Nasır’ın liderliğini yaptığı Arap milliyetçiliğinin etkisindedir. Cezayir’in Fransız sömürgeciliğine karşı verdiği bağımsızlık savaşını kazanılmış; Suriye’deyse “Arap sosyalizmi” olarak bilinen Baas partisi iktidara geçmiştir.

Baas’ın nasıl bir dünya görüşü ve ideolojisi olduğuna merak duyan Berkes’in Suriye izlenimleri hayal kırıklığını yansıtır. Berkes, Baas’ın ideologlarından Mişel Eflak’ın sosyalizm anlayışını “tuhaf ve oportünist” bulur. Dahası, iktidarı elinde tutan ordunun da beline kadar politika ve ideoloji içinde çürüdüğünü yazar. Sonra aklına Türkiye gelir ve 1965 gibi erken bir tarihte “Eflak’ın toplumculuğu ve devrimciliği bizdeki Türkeşçileri de hatırlatıyor” diye ekler. 

Berkes’in “uydurma sosyalizm” olarak tanımladığı Suriye’deki 61 yıllık Baas rejimi 8 Aralık Pazar günü devrildi. Ortadoğu’da bir devir kapandı. Soğuk Savaş’ın İsrail düşmanı olarak kalan Ortadoğu’daki son mirasçısı da, 13 yıllık bir iç savaşın ardından tarihe karıştı.

Camp David düzeni

1960’larda hem Suriye hem de Mısır, ABD’nin desteklediği İsrail’e karşı Sovyetler Birliği’ne yaklaştı. 10 Haziran 1967’de Golan Tepeleri’ni ele geçirip Kuneytra’yı alan İsrail tankları, Şam’a ilerlemeyi hedefliyordu. Eğer bunu yapabilselerdi, Baas rejimi muhtemelen devrilecekti. Sovyet lideri Brejnev, bunu engellemek için o gün İsrail ile diplomatik ilişkilerini kesti. Doğu Bloku’ndaki tüm müttefikleri de Moskova’yı izledi. Dahası Brejnev, ABD Başkanı’na İsrail’in ateşkese uymaması hâlinde Sovyetler’in askerî müdahalede bulunacağını iletti. İsrail ordusu durmak zorunda kaldı.

Mısır, İsrail karşıtı ittifaktan 1970’lerin sonunda ayrılarak taraf değiştirdi. Camp David antlaşmaları olarak bilinen süreçte İsrail’i tanıyarak, ABD’nin arabuluculuğuyla işgal altındaki Sina yarımadasını geri aldı. Şam’daki Baas rejimi ise geçen Pazar günü devrilene kadar, Ortadoğu’daki İsrail karşıtı blokun en önde gelen aktörü oldu. İsrail karşıtlığı Suriye rejiminin hem ulusal konsolidasyonunda bir araç hem de bölgesel gücünün kaldıracıydı.

Hafız Esad, 1970’lerin ortalarından itibaren iç savaşı fırsatı bilerek Lübnan’a ordusunu soktu ve 30 yıl orada kaldı. Soğuk Savaş’tan itibaren Filistin Kurtuluş Örgütü ile ciddi anlaşmazlıklar yaşasa da, zaman zaman mücadelesine destek verdi. İran’ın İsrail karşıtı Hamas ve Hizbullah’a desteğinde Şam yine kilit konumdaydı. Hamas’ın siyasi liderlerinden Halit Meşal, 2001-2012 arasında Şam’da yaşadı. Hamas’ın ilişkilerini Suriye’den yönetti.

2006’da İsrail ile Hizbullah arasında başlayan ve 34 gün süren savaşın sonunda İsrail ordusu, güney Lübnan’dan çekilmek zorunda kaldı. Kimi yorumcular bunu İsrail’in 1948’den bu yana tarihindeki tek askerî yenilgisi olarak görür. Hizbullah’ın Ortadoğu’daki en büyük iki destekçisi İran ve Suriye idi. 

  • “Direniş Ekseni” olarak da tanımlanan bu ittifak Hamas’ı, Yemen’deki Husileri ve Irak’taki Şii silahlı grupları da içeriyordu.

Arap baharı mı, Suriye kışı mı?

2011 yılında Tunus’ta başlayan gösteriler, kısa zamanda isyanlara dönüşerek önce bu ülkede ardından Mısır’da Mübarek’in ve Libya’da Kaddafi’nin devrilmesine yol açtı. Suriye’ye sıçrayan gösteriler sertlikle bastırılınca, kısa zamanda silahlı çatışmaya ve iç savaşa evirildi. Suriye muhalefeti; ABD, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye tarafından silahlandırıldı. 

Ancak Sünni blok, kendi arasında dahi anlaşamadığı için Suriye’de farklı grupları silahlandıracak ve Suriye iç savaşının ateşini körükleyecekti. Bölgesel ve küresel aktörlerin dahil olması ile Suriye, Ortadoğu’da vekalet savaşlarının ana mekanı hâline geldi. 

  • Dış güçlerin alevlendirdiği ve Suriye’nin hikayesini Suriyelilere bırakmayan bu savaş, 21. yüzyılın en kanlı iç savaşına dönüştü. 500 bin insan öldü, Suriye’nin savaş öncesi nüfusunun neredeyse yarısı zorla yerinden edildi.

Baas rejiminin devrilmesine yönelik uluslararası ittifaka karşı Esad’ın yanında duran bölgesel müttefiklerin başında İran ve Hizbullah geliyordu. Berkes’in Baas sosyalizmine dair 1965’te gözlemlediği tuhaflıklar, aradan geçen yarım asırda katlanarak artmış; rejimin önde gelen destekçileri “Direniş Ekseni” adı altında İran ve Hizbullah olmuştu. 

En temel insan haklarının bile gözetilmediği teokratik İran rejiminin liderliğini yaptığı bu ittifaka Batı karşıtlığı üzerinden Türkiye’de ve dünya solunda bir direniş anlamı yüklenmektedir. Gerçekteyse İsrail ve Batı karşıtlığını rejim konsolidasyonu için bir araç olarak kullanan bu aktörlerin dar çıkarlarından öte anti-emperyalist bir mücadeleyi savunduklarını söylemek mümkün değildir.

Batı’yla Ukrayna üzerinden yaşadığı çekişmenin giderek çatışmaya dönmesiyle birlikte Rusya da, Suriye’deki iç savaşa 2015’ten itibaren doğrudan müdahil oldu. Zaten 2011’den sonra İran, 2015’ten sonra da Rusya desteği olmasaydı Esad rejimi ayakta kalamazdı. Ancak Rusya, öncülü Sovyetler Birliği’nin ideolojik tutumundan oldukça farklı hareket ediyordu. 

  • Tıpkı İran gibi, Esad iktidarının yanında mücadele etmeyi Batı’ya ve Batı’nın bölgedeki müttefiklerine karşı, kendine Ortadoğu’da bir alan açma fırsatı olarak gördü.

Nitekim Ortadoğu, Soğuk Savaş’ta, Sovyetler Birliği’nin ve ABD’nin müttefikleri aracılığıyla girdiği, ideolojik zemine oturan bir çatışma alanıydı. Bugün ise bölgede büyük ve bölgesel güçlerin vekilleriyle arasındaki ilişkiyi belirleyen temel dinamik ideoloji değil, aktörlerin dar çıkarları hâline gelmiş durumda. Bu bağlamda Suriye, tıpkı 19. yüzyıldaki gibi yerel bir sorunun bölgesel ve büyük güçler nezdinde yaşanan bir çıkar çatışmasını andırıyor.

Bundan dolayı da savaşın tarafları arasında sıklıkla geçişler ve dağılmalar yaşandı. Örneğin Türkiye, IŞİD’in ortaya çıkışı karşısında ABD’nin PKK’nın Suriye kolu PYD ile birlikte hareket etmesini çıkarlarına tehdit olarak görerek Suriye’deki konumunu değiştirdi. ABD’nin bölgedeki gücünü azaltmayı ana hedef olarak önüne koydu ve bu amaçla Moskova ve Tahran ile Astana sürecini yürüttü. Bu süreçle birlikte Suriye’nin kuzeyine askerî operasyonlar düzenleyebildi. Böylelikle hem kilit konumdaki bölgeleri doğrudan kontrol etmeyi hem de PYD’yi geriletmeyi sağladı.

Suriye’de değişen dengeler

2016’da Suriye ordusunun ülkenin ikinci büyük şehri Halep’in tamamında kontrolü sağlamasının ardından IŞİD’in yenilmesiyle Suriye iç savaşı görece durağan bir seyre girdi. Ülke kabaca dörde bölündü:

  1. Başkent Şam ve tüm büyük şehirlerle sahil kesimini kontrol eden Esad rejimi
  2. PYD’nin kontrolündeki kuzey doğu bölgesi
  3. El Kaide’nin Suriye kolundan dönüşerek gelen HTŞ’nin liderliğinde çok sayıda cihatçı grubun da olduğu kuzeybatıda Hatay’a komşu İdlib bölgesi
  4. Türkiye’nin kendisine yakın muhaliflerle birlikte kontrol ettiği sınırındaki tampon bölgeler

AKP iktidarı ABD’nin de desteklediği PYD’nin varlığına son verilmesini, en az Esad’ın devrilmesi kadar öncelikli gördü. Bunun için Rusya ve İran ile müzakerelerinde bir yandan muhaliflerle Şam’ın uzlaşacağı bir noktayı bularak Şam’da yeni bir iktidar yapısı kurmak, diğer yandan da bu süreçte PYD’nin tasfiye edilmesi için çaba harcadı. Ancak bunda başarılı olamadı. 

Erdoğan, Esad rejimini tasfiye etmek için Rusya ve İran’la antlaşmaya hazırdı. Ancak Moskova ve Tahran’ın Suriye’ye yönelik farklı çıkarlarının buna engel olduğunun altını çizmek gerekir. Esad ise 2020’ye gelindiğinde kendisini ayakta tutan bu güçlerin elinde bir enstrümandan daha fazlası değildi. Dolayısıyla Esad’ın Erdoğan ile görüşerek inisiyatif alması, hem Tahran hem Moskova onay vermeden mümkün değildi.

HTŞ sahnede

7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e karşıladığı düzenlediği saldırı, Ortadoğu’da tüm dengeleri sarstı. Suriye’de Baas rejiminin devrilme sürecinin fitilinin o gün ateşlendiğini söylemek yanlış olmaz. İsrail’in insanlık dışı yöntemlerle Gazze’yi işgali, ardından Hizbullah ve İran ile girdiği çatışma, bölgesel bir gerilime dönüştü. Suriye ise İran ve Irak üzerinden Lübnan’a ulaşan ikmal hattının en kritik yerinde bulunuyordu. İsrail, İran’ın Suriye’deki askerî ve diplomatik varlığına karşı çok sayıda saldırı düzenleyip Hizbullah’ın lider kadrosunu ortadan kaldırdı. Ancak yine de İran bağlantısı devam ettiği sürece Hizbullah’a karşı askerî bir zaferin uzağındaydı.

HTŞ, 2020 yılından bu yana Rusya ve Türkiye’nin gözetiminde devam eden ateşkesi 2 hafta önce bozdu ve geniş çaplı bir saldırı başlattı. Suriye’nin yüzde 5’inden daha küçük bir alanı kontrol eden HTŞ, İdlib’den çıkarak 13 yıldır devam eden iç savaşı 13 günde sona erdirdi ve başkent Şam’ı aldı. ABD ve Türkiye’nin terör örgütü olarak tanımladığı HTŞ’nin ABD’nin başına 10 milyon dolar ödül koyduğu lideri Muhammed Golani, Şam’daki Emevi Camisi’ne giderek zaferini dünyaya duyurdu.

  • Bu beklenmedik gelişmede çarpıcı olan Esad rejiminin yanında yer alan Rusya’nın HTŞ’nin saldırısını durdurmak için etkili bir girişimde bulunmamasıydı. 

Yeni bir dönem

61 yıl önce tuhaf ve eklektik bir ideolojiyle kurulan Baas rejimi, aslında siyasi olarak ömrünü çoktan tamamlamıştı. Ancak bölgesel dengeleri kollayarak ve dış askerî destekle ayakta duruyordu. Artık yok. Suriye’de yaşanan bu baş döndürücü gelişmeyi sadece yerel dinamiklerle açıklamak mümkün değil

  • Bu çapta bir askerî operasyona Türkiye ve ABD başta olmak üzere Suriye’deki Esad rejimini devirmek isteyen ülkelerin ne derece müdahil olduğu, İsrail’in bu denklemde nerede yer aldığını zaman ortaya çıkaracak. 

Bu ülkeler, farklı sebeplerle de olsa Esad’ın gidişini çıkarları için olumlu bir gelişme olarak gördüklerini ortaya koydu. Türkiye, PYD’nin güvenliğine tehdit olduğunun altını çizerek, Suriyelilik vurgusuyla güçlü bir merkezî idarenin kurulmasını tercih ediyor. Ancak bunun parçalanmış bir ülkede onlarca farklı silahlı grubun varlığı devam ederken ne derece mümkün olduğu bir soru işareti. 

Dahası: Esad rejiminin devrilmesini sevinçle karşılayan ABD ve İsrail ise daha şimdiden PYD’nin ülkenin kuzeydoğusundaki varlığının korunmasına yönelik sinyaller gönderirken, tıpkı Irak’ta olduğu gibi merkezin zayıf olduğu parçalı bir Suriye’den yana görünüyorlar. İsrail, ABD ve Türkiye’nin Suriye’nin geleceğine dair projeksiyonları birbirinden oldukça farklı.

Perspektif: Beşar Esad’ın devrilmesiyle birlikte Ortadoğu’da kaybeden iki ülke ise Rusya ve İran oldu. Trump’ın iktidara gelişiyle birlikte Moskova’nın Ukrayna ve Suriye’yi içine alan bir pazarlık yapıp yapmadığı akla geliyor. Yukarıda da vurgulandığı gibi Putin başından beri Suriye’ye müdahaleyi, Rusya’nın Batı’ya karşı elini güçlendirecek bir koz olarak gördü. Dolayısıyla kendisi için çok daha öncelikli olan Ukrayna’da istediklerine ulaşabilmek için Suriye’yi elden çıkartmış olması olası.

İran’ın Direniş Ekseni ise Suriye’de çöktü. Tahran’ın sahadaki gelişmeleri çaresizlikle izleyerek hamle yapamaması elinin ne kadar zayıfladığını ortaya koydu. İsrail, Şam’ın düşmesiyle birlikte yoğun hava saldırılarıyla Suriye’nin hava savunma sistemlerini yok etti. İran’a düzenleyebileceği hava saldırıları için Suriye güvenli hâle geldi. Dolayısıyla İran’ı tehdit olarak gören yeni ABD yönetimiyle birlikte Suriye’nin devre dışı kalması, İsrail’i Tahran’a karşı saldırmak için daha da cesaretlendirebilir. 

Her halükarda Suriye’de kazanan İsrail oldu. Son iki hafta yaşanan beklenmedik gelişmelerse, Ortadoğu’da belirsizliklerle dolu yeni bir sayfa açtı.


Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
345AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin