Ukrayna, Lübnan ve Gazze savaşları Rusya, Hizbullah ve İran’ı Suriye’den çekilmeye mecbur ederken Esad rejimi düştü ve Ortadoğu yeni bir döneme girdi. Esad sonrası Suriye’den gelen görüntüler Irak, Afganistan ve Libya’dan çok farklı: Sabık başbakan hükümetin düzenli bir şekilde devri için görev yaparken, Moskova ve Kahire dahil olmak üzere Suriye elçiliklerindeki bayraklar anında değişiverdi. Şam’ın yeni hakimi Colani, CNN’ye mülakat vererek tarihsel benzerlerinden farklılığını vurguladı. Bu yazının kaleme alındığı saatlerde İran Şam’daki yeni iktidarla doğrudan temas etmiş bulunuyor. Kuşkusuz Suriye’nin geleceği belirsiz ve yeni çatışmalar muhtemel, lakin ezberden referans verilen Afganistan, Libya, Irak gibi bir manzara yok. Anlaşılan Suriye’de Esad dahil bütün taraflar bu senaryoya yeterli bir süre hazırlanmış. Planlar yapılmış ve aşama aşama hayata geçirilmiş. Tam olarak ne zaman bu kararın verildiği daha uzun bir süre tartışılacak. Lakin hadiseler bunun planlı bir devir teslim olduğuna pek kuşku bırakmıyor.
Askeri açıdan en belirleyici olan karar Putin tarafından alındı. Rusya’nın hava kuvveti olmadan Esad’ın Hizbullah ve İran tarafından korunması mümkün değildi. Moskova’nın Trump iktidara gelene kadar Ukrayna’da mümkün olabildiğince daha fazla yer kapması öncelikti. Doğu Avrupa Rusya’yı tarihte büyük güç haline getiren coğrafyadır ve bu açıdan birincil stratejik önemdedir. Nitekim 2015’te Suriye’deki Rus müdahalesi de 2014’ten itibaren başlayan Ukrayna çatışmasındaki izolasyonu aşma hamlelerinin bir parçasıydı. Putin şimdi eğer Trump’la Ukrayna’da bir uzlaşmaya varabileceğini öngörüyorsa Suriye’ye askeri güç aktarmak hiç akıl kârı değil.
İran’a gelince: Tahran, 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail’le girdiği her kapışmada tırmanma istemediği sinyalini açıkça verdi. Anlaşılan İsrail’le Lübnan arasında imzalanan ateşkes sonrasında Suriye’den çekilmekten başka çare bulamamış. Şam’daki iktidar değişimi Irak’a nasıl yansır şimdiden kestirmek güç ancak burada da İran’ın belirli ölçüde zayıflayacağını öngörmek zor değil. Lübnan’da Hizbullah İran’ın lojistik desteğinden mahrum nasıl bir pozisyona çekilecek? Haberlere göre 7 Ekim saldırısıyla bugünkü süreci tetikleyen Hamas bir bildiriyle Suriye halkını selamladı. Ancak bundan sonrasına dair bir planı var mı?
An itibarıyla kazanan iki hükümet Tel Aviv ve Ankara. İsrail’in tırmandırarak gerilimi azaltma stratejisini daha evvel bu köşede eleştirmiştim. Soyut planda İsrail’in suikastlar ve hava kuvvetiyle gerçekleştirdiği hamlelerin caydırıcılığını sorgulamıştım. Hizbullah ve İran’ın kayıplarından sonra ve Rusya’nın Ukrayna’daki zorluklarıyla Suriye’de güç dengesinin değiştiğini görüyordum. Ancak Esad rejiminin böyle çorap söküğü gibi söküleceğini hesaba katmamıştım; Rusya ve İran’ın Doğu Akdeniz’i bu kadar çabuk ve hiçbir mücadele vermeden terk edeceğini de… Geriye bakınca İsrail’in hamlelerinin Lübnan’da Hizbullah’a lojistik desteği tamamen kesme hedefine vardığını ve bu anlamda başarıya ulaştığını söylemek mümkün. Bugün İsrail, Gazze, Lübnan ve Suriye’de operasyon sahasını genişletmiş, yeni koridorlar oluşturmuşa benziyor. Bu durum ne kadar kalıcı bilemeyiz, lakin kalıcılaşmayı engelleyebilecek bir güç şimdilik görünürde yok.
Ankara sürecin bir diğer galibi. Netanyahu gibi Erdoğan için de sonuç hem iç hem dış politika zaferi. 14 Eylül 2016’da Gazete Duvar’da kaleme aldığım yazıda Suriye politikasını yeni rejimin anahtarı olarak tanımlamıştım. Bu tespit o gün olduğu gibi bugün de geçerlidir. Ve o gün olduğu gibi bugün de ana muhalefet büyük bir acizlik içindedir. Özgür Özel’in, Esad ya kaçma planı yaparken ya da kaçarken dile getirdiği Esad’la temas talebi bu acizliğin en bariz örneğidir. Devlet partisi olmakla, devlet yönetimini bilmekle bıkıp usanmadan övünen CHP’nin Irak Savaşı’ndan beri bölgede gerçekleşen en büyük dönüşümü böyle bir açıklamayla karşılaması göz ardı edilmemeli. Bunun karşısında Erdoğan nihayet rejimi konsolide etme fırsatını yakalamıştır. İrili ufaklı partilerde bu değişimin sarsıntısı hissediliyor. Zafer Partisi kurultayında Suriye politikası nedeniyle kavga çıkarken CHP kontenjan vekili Davutoğlu eski adresine doğru yanlamaya başlıyor. Elbette Bahçeli’nin ekim ortasındaki Öcalan çağrısı bu yeni dönemin en merkezi hamlesi oluyor. Açıklamayı ilk okuduğumda derhal bu hamlenin Suriye’de oluşan güç boşluğu ve Trump’ın iktidara geleceği öngörüleriyle bağlantılı olduğunu düşünmüştüm. Ancak hamlenin jeopolitik boyutunun Rojava’yla sınırlı olacağını tahmin etmiştim. Yine: Rusya ve İran’ın Doğu Akdeniz’den çekileceğini öngöremedim.
Peki Kürtler ne yapacak? Kürt siyaseti yıllardan beri sürekli ayağına takılan parçalanmışlığı giderebilmiş değil. Türkiye, Irak, Suriye ve İran sınırları dahilinde faaliyet gösteren tüm Kürt partileri bugün henüz kimsenin öngöremediği büyük bir belirsizlik içinde yol almak zorunda. Bahçeli dikkatleri İmralı’nın üzerine çekerken esas politika sahasının bu çok partili, çok sınırlı Kürt siyaseti olduğunu çok iyi biliyor. Bu bağlamda Ankara’nın Irak’ta yeni hamlelerde bulunacağını düşünmek zor değil. Ama öncelikle açılış Trump iktidara gelmeden İmralı nezdinde olacak.
Esad iktidarının düşüşüyle Ortadoğu’nun yeni bir döneme girdiği su götürmez. Elli yılı aşan bir aile yönetiminin sonu birçok değişimi yanında getirecek. Şimdiki kazanımlar ya da kayıpların ne kadar kalıcı ne kadar geçici olacağını zaman gösterecek. Şu ana kadar sahnede pek görünmeyen Mısır ve Suudi Arabistan gibi güçlerin sürece nasıl dahil olacağı, her şeyden evvel Trump’ın nasıl bir politika izleyeceği merak konusu.
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.