Kıbrıs iktibasLayık TopcanOlası Durumlara Hazırlıklı Olmak ve Kıbrıs’ın Gerçekleri - Layık Topcan
diğer yazılar:

Olası Durumlara Hazırlıklı Olmak ve Kıbrıs’ın Gerçekleri – Layık Topcan

333 Takipçiler
Takip Et
Orjinal yazının kaynağıozgurgazetekibris.com

Kıbrıs hem coğrafi hem de stratejik olarak önemli bir ada. Ancak bu avantajların, adadaki halklar için her zaman bir güvenlik teminatı oluşturduğunu söylemek pek mümkün değil.

Kıbrıs olarak herhangi bir salgına, olası depremeafete ya da savaşa hazırlıklı mıyız?
Hiç sanmıyorum.

Genel eğilim, günü yaşamak. Yumurta kapıya gelince ya da “köprünün başına gelince düşünürüz artık” modundayız…

Ada genelinde böyle durum sadece kuzey yarısına mahsus bir durum değil yani “Kervan nasılsa yolda dizilir” diye düşünülüyor. “Neyin ne zaman olacağını önceden kestirebilmek mümkün değil ki, olacak olan olacak, zamanı geldiğinde çözüm buluruz

Deprem olasılık dahilinde.

Ada, tarihte birçok tehditle karşı karşıya kaldı ve bugüne dek kalıcı barışa kavuşamadı. Şu an, farklı tehlikelerle karşı karşıyayız; salgınlar, depremler, doğal afetler, savaşlar, adanın geleceğini tehdit ediyor.

Ancak, ne yazık ki Kıbrıs’taki genel yaklaşım, tehlike henüz kapıya dayanmadan hazırlık yapma yerine, “Kervan yolda dizilir” anlayışını benimsemektedir.

Bu yaklaşım, ne yazık ki sadece adanın kuzeyine özgü değildir. Güneyde de benzer bir zihniyet hâkim.

Olacak olan olur, zamanı geldiğinde çözüm buluruz” anlayışı, halkı tehditlere karşı duyarsızlaştırıyor.

Peki, ne kadar hazırlıklıyız?

Birçok felakette olduğu gibi, bu yaklaşım, geriye dönük hatalarla dolu bir geçmişin izlerini taşıyor.

Bölge ateş çemberinde. Suriye’deki gelişmeler neye evirilecek, İsrail’in Gazze’deki ve bölgedeki saldırgan tutumu nasıl gelişecek, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin İsrail ile flörtleşmesi, İngiliz üslerinin kullanımı, ABD’nin araya konuşlanması ne gibi sonuçlar doğurabilir?

Bu tehditler, adaya yönelik olası füze saldırılarını da gündeme getirebilir mi?

Bunlar hep olasılık dâhilinde değil mi?

5 yıl oldu Covid pandemisi dünyayı ve bizleri hazırlıksız yakalayalı.

Pandemi, hiçbir ülkenin, toplumun hazırlıklı olmadığını gözler önüne serdi. Kıbrıs da dünyanın geri kalanı gibi pandemiye karşı savunmasızdı.

Salgın, sağlık sistemlerinin ne kadar kırılgan olduğunu, kamu hizmetlerinin ne kadar yetersiz olduğunu ve toplumların krizler karşısında ne kadar hazırlıksız olduğunu gösterdi. Başka salgının olmayacağını kim söyleyebilir?

Başka bir salgın ya da doğal afet olursa ya da bölgedeki ateş çemberi bize de sıçrarsa?

Kıbrıs, yalnızca doğal afetlerle değil aynı zamanda bölgedeki jeopolitik gelişmelerle de tehdit altında.

Suriye’deki savaşın olası sonuçları, İsrail’in Gazze’ye yönelik tutumu, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin İsrail ile yakınlaşması, İngiliz üslerinin kullanımı ve ABD’nin bölgedeki askeri varlığı gibi faktörler, adayı daha da kırılgan hale getiriyor. Bu tehditler, adaya yönelik olası füze saldırılarını da gündeme getirebilir.

Kıbrıs’ın kuzeyi ve güneyi bu tür bir duruma karşı ne kadar dayanıklı? Adanın kuzeyi ve güneyi olarak ne kadar hazırlıklıyız? Öyle tek başına değil tümüyle birlikte hazır mıyız?

Yangınlarda bile iş bilirliği yapamıyoruz, ortak mücadele edemiyoruz, böyle bir iş birliğini “siyaseten doğru bulmayan” egemen zihniyet nedeniyle!

İyi de ne deprem ne taşkın ne savaş ne de salgın, bunları bilmiyor tanımıyor ki!

Bir zamanlar Rauf Raif Denktaş’a, kadın grubu olarak bir ziyaretimizde de söylediğimiz gibi, “Farz edelim ki taksimi herkes kabul etti ve gerçekleşti, öyle olsa bile bu küçücük adada güneyi ile kuzey ile birlikte ortak mücadeleyi, iş birliği gerektiren nice durumun yaşanabileceği bir ada coğrafyasında yaşıyoruz. Bunu şimdiden düşünmek gerekmez mi?

Bu soru, o gün olduğu gibi bugün de geçerliliğini koruyor.

Bu konuda iki toplumlu ya da iki taraflı teknik komite kurulmalı.

Adada üzerinde beklenmedik durumlara karşı hazırlıklı olabilmek, riskleri en aza indirgeyebilmek, dirençli hale gelebilmek için çeşitli olası senaryolara dayalı stratejiler geliştirilmesi şart.

Akıl ve bilim bunu gerektirir…

İki toplumun da ortak bir hazırlık yapması, sadece adanın güvenliği için değil, aynı zamanda halklar arasındaki güvenin güçlendirilmesi açısından da büyük önem taşıyor.

Bu gibi gelişmeler karşısında, Kıbrıs’ın her iki tarafının da hazırlıklı olması gerektiği, artık bir zorunluluk haline gelmiştir.

İki toplumun ortak bir hazırlık yapması, sadece adanın güvenliği için değil aynı zamanda halklar arasındaki güvenin güçlendirilmesi açısından da büyük önem taşıyor.

Kıbrıslıların gündeminin neresinde bu konu?

Adanın kuzey yarısında gündemimiz daha çok daha büyük daha yüksek inşaat kestirme yoldan rant!
Bir süre adaya gelmemiş olanlar, bir aradan sonra geldiklerinde şöyle bir sağa sola baktıklarında gördüklerinden kolayca anlayabiliyorlar burada olan biteni Mekan, sosyo – ekonomik yapının yansımasıdır ya…

Kuzeyin ve güneyin kentlerine, köylerine, çevresine, doğasına bakanlar kolayca görebilirler farkı. Bakınız 8 yıl sonra, bir etkinlikte konuşma yapmak üzere ilk kez gelen Mehmet Altan ne demiş “(…) 101 yıllık Cumhuriyet ama hiçbir temel sorununu çözememiş” (…)

Kıbrıs en iyi örneklerden biri, 50 yıldır çözemiyor. (…) 8 yıldır adaya gelmedim, Girne’yi görünce, durumu anladım. Bunlar inşaatçı… Siyasetin en kolay rant alanı, inşaatçılık… Müteahhitler finanse ediyor siyaseti…(…)” Mehmet Altan yıllardır bizim söylediğimizi söylemiş.

Müteahhitlerin siyaseti finanse etmesi, sadece ekonominin değil toplumun ruhunu da yozlaştırıyor. İnşaat sektörünün genişlemesiyle birlikte, müteahhitlerin artan güçleri, halkın çıkarlarına hizmet etmek yerine sadece kendi çıkarlarını gözetiyor

Kıbrıs’ın kuzeyinde son yıllarda yaşanan hızlı inşaat patlaması, adadaki sosyo-ekonomik yapıyı derinden etkiliyor.
Girne’den İskele’ye kadar sahil şeridinde yapılan inşaatlar, bölgede ciddi çevresel tahribata yol açarken, yerel halkın yaşamını da değiştiriyor. Bu inşaatlar, aslında bir rant düzeninin tezahürüdür.

İnşaat sektörünün büyümesi, pek çok kişi için kısa vadede ekonomik kazanç sağlasa da toplumsal refahı artıran bir unsura dönüşmüyor.

Aksine, Kıbrıs’ta büyüyen eşitsizliğin temel nedenlerinden birini oluşturuyor.

Altan’ın, Kıbrıs’taki durumu ele alırken söylediği gibi: “101 yıllık Cumhuriyet ama hiçbir temel sorununu çözememiş. Kıbrıs, 50 yıldır çözemiyor. 8 yıldır adaya gelmedim, Girne’yi görünce durumu anladım. Bunlar inşaatçı… Siyasetin en kolay rant alanı, inşaatçılık… Müteahhitler finanse ediyor siyaseti…

Bu tespit yapısal sorunların özüdür. Müteahhitlerin siyaseti finanse etmesi, sadece ekonominin değil toplumun ruhunu da yozlaştırıyor.

İnşaat sektörünün genişlemesiyle, müteahhitlerin artan güçleri, halkın çıkarlarına hizmet etmek yerine kendi çıkarlarını gözetiyor. Bu durum, adadaki çözüm sürecinin önündeki engellerden biri.

Doğru söze ne denir! Yıllardır söylenen bir durum bu.

2004- 2007, 2009, 2010, 2018, 2023 dönemleri. Önce Karşıyaka’dan, Esentepe’ye kadar Girne, sonra İskele talan edildi. Şimdilerde Gaziveran, Lefke

Kumar, uyuşturucu, insan ticareti, kara para, çevre talanından zenginlesen bir kesimin yarattığı sonradan görme statükonun yapay refahını toplumsal refah sananlar, Kıbrıs sorunun çözümün önündeki en önemli engeldir.

Bu yapay refah, toplumun geri kalanına hiçbir kalıcı fayda sağlamıyor.

Kumar, uyuşturucu, insan ticareti ve kara para aklama gibi suçlardan beslenen bir zenginleşme söz konusu.

Bu yapay zenginlik, toplumsal eşitsizliği derinleştiriyor ve halkın büyük kısmı, bu durumdan nasıl etkilendiğinin farkında bile değil.

Bu noktada, gerçek ekonomik kalkınma anlayışını değiştirmek, Kıbrıs’ın hem kuzeyinde hem de güneyinde ortak bir vizyon geliştirmek büyük önem taşıyor.

Güney Kıbrıs ise özellikle kış aylarında turizm akınına uğruyor. Noel ve yılbaşı dönemi, güneyde canlı geçiyor.

Agros, Kalopanayiotis gibi köyler, Trodos Dağları’nın eteklerinde, dağ köylerinde kış turizmi için popüler destinasyonlar.

Güneydeki köyler, Kıbrıs’ın geleneksel yaşam tarzını ve zengin kültürünü yansıtan yerdir. Kışın karla kaplanan bu köylerdeki etkinlikler, ziyaretçilere büyüleyici bir atmosfer sunuyor.

Ancak, bu turizmin yanı sıra, ekonomik canlılık ve sosyal yapıyı düzenleyen yapısal değişikliklere de ihtiyaç var.
Hem kuzeyde hem güneyde, halkın refahını artıran, çevreyi koruyan ve adadaki tüm toplumları kapsayan bir kalkınma modeli gereklidir.

Kıbrıs’ın kuzeyinde ve güneyinde, halkların güvenliği, sağlığı ve huzuru için ortak bir vizyon geliştirilmesi şarttır.
İnşaat sektörünün rant düzeni, siyasetle olan ilişkisi, toplumları bölüyor, kalkınmayı engelliyor.

Kıbrıs, ancak iki tarafın ortak hareketiyle güvenli, huzurlu ve sürdürülebilir geleceğe adım atabilir.

Bu yüzden kuzeyde ve güneyde, halkların ihtiyaçlarına göre şekillenecek bir yapıya, sağlıklı ve güvenli bir düzene ihtiyacımız var. Akıl, bilim ve iş birliğiyle hareket etmek, geleceği güvenle inşa etmenin tek yoludur.


Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin

Abone ol