iktibasSerdar M. DeğirmencioğluNeden unutturmak istiyorlar? - Serdar M. Değirmencioğlu

Neden unutturmak istiyorlar? – Serdar M. Değirmencioğlu

333 Takipçiler
Takip Et
Orjinal yazının kaynağıevrensel.net

Maraş Katliamı hiç kapanmamış bir yara. Devletin inkarcılık siyasetinin ve bu siyaseti hiç sıkılmadan benimseyen İslamcıların unutturmak istedikleri derin bir yara. Unutturmak istiyorlar çünkü Maraş Katliamı günümüz Türkiye’sini anlatıyor.

Maraş Katliamı (Aralık 1978), Malatya Katliamı (Nisan 1978) ve Çorum Katliamı (1980), 12 Eylül darbesinin yolunu hazırlamak için gerekliydi. Maraş Katliamı ardından 13 ilde sıkıyönetim ilan edildi. 12 Eylül generallerinden Nevzat Bölügiray’ın anılarında Maraş Katliamı’ndan basit bir olay gibi söz etmesi aslında şaşırtıcı değildir. Söz konusu katliamların hepsi derin devletin ve oluşturduğu faşist örgütlenmelerin işiydi. Katliamların ardından asıl suçluların cezalandırılmaması, hatta milletvekili olup Meclise girmeleri de bunun göstergesiydi.

Gelelim son 20 yıllık döneme. Gülenciler Maraş Katliamı’nı unutturmak için çok çalıştılar. Gülencilerin “vurucu” dergisi Aksiyon, Maraş gibi katliamlara sahne olan kentlere “büyük haksızlık” yapıldığını işleyen yayınlar yaptı.

Unutturma çabasında TRT de kullanıldı. TRT 1’de 12 Eylül 2008 Cuma günü “Şahların Labirenti” başlığıyla yayımlanan yapım bu amaçla hazırlanmıştı. Günler boyunca reklamı yapılan ve bir belgesel olduğu söylenen 13 bölümlük dizinin çok önemli olduğu gelişinden belliydi. Gece yarısından hemen sonra başlayan Şahların Labirenti izleyicileri aldatmak için kurgulanmıştı. Önce 12 Eylül darbesinin ne korkunç bir şey olduğu vurgulandı. Yani TRT, tam 28 yıl sonra darbe hakkında gerçekleri açıklıyor, darbeyle yönetimi ele geçiren askerlerin suçları kısaca sıralanıyordu.

Aldatmacanın etkili olması için dikkatli bir kurgu düşünülmüştü. İlk bölümde Ertuğrul Kürkçü ile konuşuluyor; ancak birkaç cümle ile ekrana getiriliyor ve böylece yapımın “dengeli” olduğu izlenimi veriliyordu. Sonra Ahmet İnsel ile görüşülüyor ve İnsel’in söylediklerinin içinden cımbızla seçilen sözler, 12 Eylül darbesinin zeminini hazırlayan tüm kötülüklerin “dış güçler” tarafından hazırlandığı ana fikrini desteklemek için kullanılıyordu.

Ana fikir basitti: 12 Eylül darbesi kötüydü ama “yerli ve milli” değildi. Kötülükler dış güçler, yani şahlar tarafından üretilmişti. Dizi boyunca “Kardeşin kardeşe düşman edildiği” bu nedenle vurgulanıyordu. Şahlar, önce mahallenin gençlerini, sonra orduyu kendilerine piyon yapmışlardı.

Büyük bir çamaşır makinesi gibi her kötülüğü aklayan Şahların Labirenti, dev bir kandırmacaydı. Görünüşte 12 Eylül darbesi sorgulanıyordu. Oysa sorgulama değil, var olan resmi söyleme kolayca eklemlenebilecek yeni bir inkar siyaseti benimsetilmek isteniyordu. Bu siyaset, “Alevi açılımı” olarak adlandırılacak kandırmacaya temel oluşturabilirdi. İslamcılar ve “yerli ve milli” faşistler aslında piyon olarak kullanılmışlardı. Yani kin, nefret ve düşmanlık üreten bütün oluşumlar aslında “yerli ve milli” değildi.

Şahların Labirenti “danışman” kadrosu içinde dönemin BBP Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Öznur ve Avrupa Nizam-ı Âlem Ocakları Kurucusu Zülfü Canpolat vardı. Dizinin bölümleri Alperen Ocakları sitelerine yerleştirilmişti. Açıktı ki, Türk-İslam sentezci zihniyet meseleyi çözmüştü. Sorumlular dış güçlerdi ve artık o dönem bitmişti. Artık “yerli ve milli” bir iktidar gelmişti; hiç çekinmeden Alevi açılımı gibi görülmemiş işlere girişiyordu. Şahların Labirenti çamaşır suyu reklamındaki gibi tüm lekeleri çıkarıyor, insanlık suçlarını silip atıyor, İslamcı talancı rejim için parlak ve bembeyaz bir yakın tarih anlatısı oluşturuyordu.

Bugün “yerli ve milli” inkar siyaseti daha da güçlü. Yeni resmi söyleme göre, Türkiye güçlü. Yeni yüzyıl yeni Türkiye tarafından yazılıyor. Yeni Türkiye kabına sığamıyor. Yeni Türkiye “Yurtta barış, dünyada barış” gibi eskimiş bir anlayışa sığamayacak kadar büyük ve güçlü. Yeni Türkiye komşu ülkeleri kendi istekleri doğrultusunda şekillendirebilir, hizaya getirebilir. Gelmeyenlerin yanına gidip onlara gerekli dersi verebilir. Tarihi güçlüler yazar. Güçlülerin kan dökmesi ise tarihi bir görevdir. Katliamlar ise unutulur gider.

Barış penceresinden bakıldığında asıl tarihi görev başka. Maraş Katliamı inkarcılık siyasetinin ve bu siyaseti hiç sıkılmadan benimseyen rejimin ve İslamcı siyasetlerin unutturmak istedikleri derin bir yara. Unutturmak istiyorlar çünkü Maraş Katliamı’nı anlamak Türkiye’nin yakın tarihini kavramak demek. Maraş Katliamı insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Biz barışseverler Maraş Katliamı’nı unutturmayacağız. Unutturmak isteyenlere inat, unutturmayacağız.


Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
355AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin