yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKaçışlar uçuşurken, gerçeklerle yaşamak bir başkadır - ÖZkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kaçışlar uçuşurken, gerçeklerle yaşamak bir başkadır – ÖZkan Yıkıcı

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Son günlerde doğu komşumuzdaki yeni cihatçı saldırılar hızlandı. Suriye yeni bir girdaba doğru çöküşle gidiyor. İdlipteki HTŞ birden harekete geçiyor. Halepi dahi ele geçiriyor. HTŞ liderlerinden biri İsrail televizyonuna direk yayına katılıyor. Başka bir HTŞ yetkilisi de Halepten telefonla İsrail medyasına söylem çekiyordu. İsrail ile kardeşlikten, Şiğilere karşı ortak mücadeleden söz ediyordu. Bazı rusya medyası ise Türkiyeye eleştiriler gönderiliyor. Kandırıldıklarını dahi yazan vardı. En önemli bir ince nokta Amerikan basınından geldi. Bize bir zamanlar dikat etiğimizz olguyu yüzümüze vuruyordu: Losancelıs Tayims gazetesinde özellikle HTŞ örgütü hakında önemli bilip de unutturulan bölüme dokunuyordu.

CİA diplomatik yönden yasak konulan örgütlerle de temas kuruyordu. HTŞ yapısıyla CİA ilişki kurduğu, yardım etiği belirtiliyordu. Örgüte bu yol ile yasak altaında ilişki kurduğu açıklanıyordu. Meşur Kıbrıs oyunları ve kurdurtulup direk veya dolaylı yönetilen teşkilatlar aklıma geldi. Demek ki başta ABD bazı örgütleri terör listesine koyarken, onlarla diplomatik açık ilişki kuramazken, CİA bu konuda gizli rol alarak kulanmaya dedevam etmektedir. Bu tür olyunlarla da hem ABD politikası gizlenmekte, hem de ona hizmet eden poletik duruşlar da gerçekleştirilmektedir. Nitekim, Suriyede örneğin Doğu Fıratda SDGB ile direk ilişki varken, anlıyoruz ki batıda da teröristt denilen örgütle de direk CİA ilişkideydi. Onun için son gelişmelerde direk sıcak çatışma karşı karşıya gelmesine karşın SDGB ile HTŞ çatışmadı.

Bunları neden özetledim: çünkü yaşarken, gerçeklerle hareket etmek önemlidir. Bir de şu ayrımı yapalım: istesek de istemesek de gerçekler yaşanır. Bu gerçeklerle de birileri kazanır birileri de kaybeder. Bazısı da ikili dans eder. Bunu da olgu yerina algılarla örter.

Bizim birde eğer doğru yakalarsak, Kı brıs deneyimimiz de zenginliktir. Nitekim Türkiye Suriyeye girerken, özellikle de Afrini işkale girişirken, Suriyeden bir daha kolay kolay çıkmayacağını hemen ekliyordum. Bu atma değil K. Kıbrıs dersi de önemli katgı yapıyordu. Yaşadık ve nasıl olduğunu bilerek birikim sağlandı. Ayrıca, Rusyanın izin vermesiyle, düşüncesinin de amacına ulaşmayacağını da o zamandan belirtim. Yine ikibinyirmideki Astana anlaşmalarına Türkiyenin uymayacağını açık dil ile yazdım. Çünkü geçmişten gelen birikim vardı. Astana anlaşmasıyla da Suriyenin Rusya ile birlikte İdlipteki cihatçıların yok edilmesinin engenme önemini de ekledim.

Hepsinde haklı çıktım. Türkiye bir anlamda Astana iki anlaşmayla İdlipin Suriye eline geçmesini engeledi. Sonra uygulamayarak dondurtu. Giderek uyutu. En kritik anda da İdlipten Halepe varan saldırı ekseni gelişti.

Şimdi olay tartışılıyor. Herkesin ayrı hedefi var. belli olan Suriye Rusya ekseninin darbe aldığıdır. Sorun dondurulunca, birinin lehine kayışla yeniden köpürtülür. Nitekim, Lübnandaki ateşkes sonrası bunu yaşadık. Hizbulahın ülksine çekilmesi, israilin güneyden saldırı hazırlıkları gibi etkenler, Halep hatını zayıflatı. Ayrıca Türkiye İdlip sorununu silahsılasızlaşma değil tam aksi daha geniş silahlanmasına yardımcı oldu. Fransız ve Ukrayna yetkilileri ihadan drona eğitim verdi. Garip değilmi, İdlip Hatay sınırına yakın. Sadece oradan yardım gidilebilinirdi. İdlipte Uygurlardan tutun özbeklere, Taciklere varan onbinlerle ifade edilen cihatçı hem de ayleleriyle gelip yerleşti. Çoğumuz orada eirlik ilanını dahi aklına getirmedi. Ama bunlar hep oldu. Sonrası mı HTŞ ordusu denecek düzeyde yapısıyla TC askerleri önünden geçip Halepi işkal etiler.

Şimdi yeni bir denklem oluştu. Suriye direnmeden çekildi. Türkiye çevreleri Halepi adeta alkışlayarak kutladı. Oraya TC bayrağı çekilmesine de önemli sevinç katgısı yaptılar. Bir anlamda herkesin bir Suriye hesabı ortaya serildi. Fakat net olan: Türkiye suriyeye girerken, çıkmayacağını açıkça söyledik. Çünkü Kıbrıs deneğimimiz var. nedense Türkiye yetkilileri  sanki hiçbir şey yokmuş gibi epey zaman davrandı. Cihatçıları kurtuluşçu ilan ediyordu. Hep Kürt tehtidiyle işkali kurumsallaştırdı. Hat da Halep saldırısı sonrası yine TC ve yanlıları Telrıfatı ele geçirerek yeni kontrol kazancı da sağladı.

Ama şu durum önemlidir: Türkiye hala SUriyeyi konuşurken ne istediğini söylemiyor. Kendi roluyla alakalı tartışma yok. Hep hamasilikten yeni Osmanlıclık ümet algılarıyla durumu geçiştiriyor. Doğrusu, AKP bu konuda ikili oynama ile çarpıtmaları güzel kulanıyor. Muhalefrtin dyecek sözü olmaması da önemlidir. Hele de hep Halep feti istek arzusunda da olunca, HTŞ gibi terör örgütüne rağamen sevinç yaratıyor. Dünya kamuoyu son saldırılarda İsrail, Türkiye ve Amerikasız olamayacağında birleşti. Sadece Türkiyenin ana akım kesimi buna doklunmuyor. Şimdilik K. Kıbrısı katmasak iyi olur. Doğu komşusundaki çöküş ile savaş hala buraya epey uzak. Bir de aman korkusu vardır. Ozaman gerçekler de boşlukta karanlığa doğru kaybolmaya gider.


Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
339AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin