Geçen yıl ABD’nin başını çektiği, Fransa, Japonya, Güney Kore’nin katıldığı zengin ülkeler Dubai’deki Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı COP28 içinde bir deklarasyonu imzaya açtı. Hedef nükleer enerji üretimini 2050 yılında 2020 yılındakinin üç katına çıkarmak. Adı: “Declaration to Triple Nuclear Energy”. Bu yıl COP29 Bakü’de yapıldı. Metnin imzacısı ülke sayısı 31’e çıktı. Bilin bakalım bu yıl eklenen altı yeni imzacı arasında hangi ülke var? Bildiniz, Türkiye.
Sadece bu ülkeler değil, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) ve nükleer lobileri COP29 içinde aktif olarak çalıştı. Nükleerin ne kadar temiz enerji olduğunu, iklim sorunlarının nükleer ile çözüleceğini söyledi. Net sıfır karbon emisyonu ve küresel ısınmanın 1,5 0C’de tutulması hedeflerine nükleerin payını artırarak ulaşılabileceğini anlatıp durdu. Nükleer lobiciler bazen o kadar pervasızlaştı ki, standlarında muz dağıtıp, bir tane muz yemenin bile nükleer güç santrali yanında bir yıl yaşamaktan daha fazla radyasyon almanıza neden olduğunu söyledi. Nasıl vitamini, lifleri için muza ihtiyacınız varsa enerji için de nükleere ihtiyacınız var, radyasyonun lâfı bile olmaz!
NÜKLEER YEŞİL ENERJİ Mİ?
Her şey bir yana dünyada yaşamı tehdit eden iki temel tehlike var: İklim krizi ve nükleer silahlar. Üstelik bunlar birbirleriyle doğrudan ilişkili. Nükleer Savaşın Önlenmesi İçin Uluslararası Hekimler Birliği (IPPNW) ve “İklime nükleer bomba atmayın” inisiyatifi (Don’t Nuke the Climate) COP29 içinde ortak bir basın açıklaması ile konuyu gündeme getirdi. Nükleer enerjiye dair ısrarı sürdürerek değil, yenilenebilir enerjiye yatırım yaparak küresel adalete ve sağlık hakkına katkı sağlanabileceğini anlattı.
Açıklamadan notlarla konuyu açayım. Nükleer güç santralleri ile ilgili ciddi sağlık sorunları var ve çok önemli bir başlık, nükleer santraller nükleer silah üretiminin önünü açabiliyor. Nükleer silahlar artık BM kararı ile yasak ve dünyada yaşamı yok edecek bu silahlardan kurtulmanın önemli bir adımı nükleer enerjiyi bırakmak.
Nükleer kazalar felaketlerle sonuçlanıyor. Çernobil ve Fukuşima nükleer felaketlerini yaşadık, bunlar çok sayıda kanser, düşük ve sakat doğumla ilişkili bulundu. Kaza olmasa da nükleer güç santrallerine yakın yaşayanlarda ciddi sağlık sorunları bildiriliyor. Belli düzeyin altında radyoaktivitenin sağlığa zararsız olduğu bilimsel gerçeklikten uzak.
Nükleer güç santralleri dünyada eşitsizlikleri artırıyor. Yoksul ülkelerin bu enerjiyi kendi imkânlarıyla üretmeleri mümkün değil, çok pahalı. Bu teknolojiye sahip az sayıda ülke var ve süreç onların tekelinde. Uranyum madenciliğinden çözülemeyen atık sorununa kadar yoksul ülkeler aleyhine sağlık ve çevre sorunları yaşanıyor. Zengin ülkeler yoksulları sömürüyor, kirliliği de oralara bırakıyor.
Basın açıklamasından sonra Uluslararası Tıp Öğrencileri Birliği (IFMSA) temsilcisi tıp öğrencileri bir gösteriyle ölmek üzere olan yerküreyi hayata döndürmek için damardan yenilenebilir enerji enjeksiyonu yaptı.
NİHON HİDANKYO
Adını duydunuz mu? ABD tarafından 1945 yılında Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarından sağ kurtulanların oluşturduğu Japon kuruluşudur. Bu yıl Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü. Yaşanan acıların tekrarlanmaması, nükleer silahların yok edilmesi için mücadele ediyor. Atom bombardımanından kurtulan üç kişi Nihon Hidankyo adına önceki hafta ödüllerini aldı. Ödül töreninde konuşma yapan 92 yaşındaki Terumi Tanaka “Şunu hayal edin: hemen fırlatılmaya hazır 4 bin nükleer savaş başlığı var. Bu, Hiroşima ve Nagazaki’de yaşanan yıkımın yüzlerce, hatta binlerce katı demek,” dedi.
Norveç Nobel Komitesi, bu yılki ödülü verirken, dünyadaki nükleer tehditlerin arttığına dikkat çekti. Komite Başkanı Jørgen Watne Frydnes, “Nükleer silahlara sahip dokuz ülke – ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere, Hindistan, Pakistan, İsrail ve Kuzey Kore – şu anda silahsızlanma ya da kontrol için bir çaba göstermiyor. Aksine, nükleer cephaneliklerini modernize edip genişletiyor” dedi.
İnsanlığın içinde bulunduğu saçmalığa bakar mısınız? Bunca acı yaşanmışken dünyanın patronları yaşamı bitirecek silahları bulundurmaktan, geliştirmekten, kullanımıyla tehdit etmekten çekinmiyor. Ne yazık ki rahat edeceğimiz bir durum yok. Tehditler çok fazla. Para, kâr, iktidar hırsı dünyayı kasıp kavurmaya, kan gölüne çevirmeye devam ediyor. Enerji politikaları nükleer ve fosil yakıt endüstrisinin çıkarlarına göre değil bilimsel gerçeklerle yönlendirilmeli. Paralar silahlanmaya ve askeri harcamalara değil insanlık yararına harcanmalı. Bunlar şu anda dünyayı yöneten liderlerin aklına bırakılırsa işimiz yaş, sahiplenecek ve mücadele edecek olan halklardan başkası değil.
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.