DİSK/Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) tarafından hazırlanan Kasım 2024 dönemine ait “Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması” 10 Aralık 2024 tarihinde yayımlandı. Rapor, ekonomik sorunların bugün daha da derinleştiğini gösteriyor. Buna göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için aylık yapması gereken gıda harcama tutarı 20 bin 967 lira. Eğitim, sağlık, barınma, ısınma, ulaşım gibi diğer temel giderler ile birlikte bir ailenin yapması gereken minimum harcama tutarı da 72 bin 524 liraya ulaşıyor. Tek başına yaşayan bir kişi için yoksulluk sınırı 33.807 lira olarak tespit edilmiş. Asgari ücret 2024 sonu itibarıyla 17 bin 2 lira ve yıl boyu ara zam yapılmadı. Dolayısıyla, enflasyon karşısında hızla eriyen asgari ücretin 2025 yılı artışıyla ilgili beklenti de yüksek. Bugün, iktidarın ekonomiyi yönetemeyişiyle ortalama ücret haline gelen asgari ücret ile ilgili tartışmalar, ülkede milyonlarca insanın hayatını doğrudan etkileyen en önemli konulardan biri. “Her işçi, her emekçi, alın teri döken her insan kutsaldır” demişti Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan. Bu nasıl bir ‘kutsaldır’ ki, emekçi yoksullukta birleşip açlık sınırında dolanıyor; sendikal hakları engellenip her an işsiz kalma endişesi taşıyor.
***
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gaziantep’te düzenlenen bir programda gençlerle buluştu. Üniversite öğrencilerine verilecek burs miktarının 2025 yılı itibarıyla 2 bin liradan 3 bin liraya yükseltileceğini ‘müjdeledi. Gençlere, “Nasıl, 3 bin lira iyi mi?” diye sordu. İstanbul Planlama Ajansı’nın 2024/25 Öğrenci Yaşam Maliyeti Araştırması’na göre özel yurtta kalan bir üniversite öğrencisinin yaşam maliyeti bir sene içerisinde %57,17 oranında artış göstererek aylık 22 bin 920 liraya yükselmiş. Üç kişilik bir evde kalan bir öğrencinin aylık maliyeti bir yıl içerisinde %49,59’luk artışla 12 bin 535 liradan asgari ücretin de üstüne çıkarak 18 bin 750 liraya yükselmiş. En yüksek artış kültür sanat ve kırtasiyede gözlenirken en düşük artış ulaşım ve teknoloji harcamalarında gözlenmiş. Türkiye’de üniversite öğrencilerinin büyük bir bölümü yoksulluk sınırında yaşayan ailelerinden maddi destek almak zorunda. Kısıtlı bütçe nedeniyle devletten burs ve kredi almakta zorlanan öğrenciler yarı ya da tam zamanlı işlerde çalışmak zorunda kalıyor ki bu da derslerde başarısızlığa neden oluyor. Anayasal hakları gereği gösteri yürüyüşüne katılan gençlerin bursları da çarçabuk kesiliyor. Öğrenciler aylık gelirlerini en çok barınma, yiyecek ve okul masrafları için harcıyor. YÖK verilerine göre son beş yılda, ekonomik yükü kaldıramayan iki milyon öğrenci okuduğu üniversiteyi bırakmış. “Nasıl, 3 bin lira iyi mi?
***
Aralık, para ayı. 2025 yılı bütçe kanun teklifi Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlandı. Altı bakanlığı, (İçişleri, Dışişleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Kültür ve Turizm, Sanayi ve Teknoloji ile Ticaret Bakanlıkları) geride bırakan Diyanet İşleri Başkanlığı bu yıl da bütçesiyle göz dolduruyor. 2024’te 91 milyar 824 milyon lira olan bütçe, 2025’te 130 milyar 119 milyona yükseldi. Başkanlık tarafından düzenlenen yemekte Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ile konuşan Nagehan Alçı’nın aktardığına göre bütçenin yüzde 95’i personel gideri, yüzde 5-6’lık bir pay da hizmet için kullanılacakmış. Erbaş’ın dediğine göre personel de fazla değil aksine eksikmiş, çünkü Türkiye’de 16 bin civarında imamsız cami varmış. Cami sayısının nüfusa olan oranını merak edip de soran olmamıştır diye tahmin ediyorum. Öğrencilere kaynak olmadığı gerekçesiyle bir öğün okul yemeği vermeyen hükümet, dev bütçeli Diyanet’i tasarruf tedbirlerinin dışında tutmuş. Üstelik, zırhlı makam aracı tartışma yaratan eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’den kalan Mercedes’i kullanan Ali Erbaş’ın gönlü kırgın, söylediklerinden öyle anlıyoruz. “Bir Audi’yi Diyanet İşleri Başkanı’na çok gördüler” demiş, incinmiş.
***
Hakkının kendine çok görüldüğünü söyleyen sadece Erbaş değil; “Bize haklarımızı çok gördüler” diyen bir de Polonez işçileri var. Aylardır grevdeler. Fabrikadaki ağır çalışma koşulları ve düşük ücrete karşı Tek Gıda-İş Sendikası’nda örgütlenen 146 işçi işten çıkarıldı. Türkiye’nin sabit maaşı, yani asgari ücret karşılığında çalışan işçiler ağır koşullarının yanında insan onuruna yakışmayan ceza ve hakaretlere de maruz kaldıklarını söylüyor. Hırsızlık suçlamasını içeren kod 46 ile işten çıkarılan emekçiler bu yüz kızartan suç isnadını elbette şiddetle reddediyor. Sendikal haklarının kabul edilmesini isteyen işçiler, “bize bunu çok gördüler” diyerek isyan ediyor. Seslerini duyurmak için Ankara’ya yürümek istiyor ama engelleniyorlar. Çatalca Adliyesi önünde kefen giyip açlık grevine başladılar. Soğuğun ve açlığın etkisiyle aralarından rahatsızlanıp hastaneye kaldırılanlar oldu. Bir yanda, ülkede bunca sefalet ve haksızlık varken “bir Audi’yi bana çok gördüler” diye sızlanan dev bütçeli Diyanet’in başkanı Ali Erbaş; diğer tarafta insanca ve onurlu bir yaşam için “bize haklarımızı çok gördüler” diye isyan eden Polonez işçileri… Çatalca Müftüsünün “Böyle hak aranmaz” diyerek akıl vermeye kalktığı, ilçe emniyet müdürünün “Ben size gözaltı yapıp adli işlem yaparsam çocuğunuz zekiyse bile bir işe giremez” diyerek tehdit ettiği işçiler artık üzerlerinde kefenle oturuyor. Emekçiye yaşamak çok görülüyor.