Yazıya köşeli bir saptamayla başlarsak; hükümetleri, medyası, düşünce kuruluşlarıyla Batı dünyasının demokrasi, özgürlükler, adalet konularında hiç de tutarlı davranmadığını; bilim ve Aydınlanma değerlerine adeta ihanet ettiğini söyleyebiliriz. Dünyaya sırf kendi ulusal çıkarları açısından, kısa vadeli bir perspektiften bakmalarının en açık iki örneğini, Suriye’de HTŞ’nin cihatçı lideri Muhammed Golani’ye ve Arjantin’in aşırı sağcı Cumhurbaşkanı Javier Milei’ye sundukları cömert destekle gözlemledik. Bugün isterseniz, kendini anarko-kapitalist diye tanımlayan Milei’nin ekonomik programı üzerinde yoğunlaşalım.
TRUMP’TAN MILEI’YE İLTİFATLAR
Milei ağzı kulaklarında, geçtiğimiz haftalarda Trump’ın Florida Mar-a-Lago malikanesindeki kutlamalara katıldı. Aralarına Elon Musk’ı da alarak mutlu bir fotoğraf bile verdiler. Trump’ın, “çok kısa sürede harikulade iş çıkardın” yollu iltifatlarına da mazhar oldu. O da Trump’ın MAGA diye kısaltılan popüler sloganını Arjantin’e tercüme ederek, “Arjantin’i tekrar büyük yapmaya” yemin ediyor. Her iki cumhurbaşkanının da televizyon şovlarında abartılı yorumlar yaparak parlak demagoglar olarak popülarite kazanmak gibi ortak bir yönleri var. Musk ile birlikte Amerikan Federal bütçesini budamakla görevlendirilen milyarder iş adamı Vivek Ramaswamy de her fırsatta bu misyonu başarmak için, elinde testereyle gezen Milei’den ilham aldığını dile getiriyor.
YOKSULLUK TIRMANIYOR
Yüksek enflasyondan gına getiren Arjantin halkı, göreve başlayışından bu yana ülkede yoksulluk oranının nüfusun yüzde 40’ından yüzde 53’üne yükselmesine karşın, bir umut hala Milei’ye desteğini esirgemiyor, popülaritesi yüzde 56 dolaylarında geziniyor.
Milei öncelikle Merkez Bankası’nı lağvetmek ve pesoyu terk ederek ABD dolarına geçmek gibi en radikal vaatlerini sessizce rafa kaldırdı. IMF türü, klasik kemer sıkma politikalarını uygulamaya koydu. Yıllık enflasyon hala yüzde 193 olmasına karşın, kasımda aylık fiyat artışının yüzde 2,4’e kadar gerilemesi, ortalama yurttaşı biraz umutlandırdı.
ENFLASYONU DÜŞÜRME REÇETESİ
Peki enflasyonda bu ivme kaybı nasıl sağlandı? Milei ilk elde pesoyu yüzde 50 devalüe etti, sonra da aylık değer kaybının yüzde 2 ile sınırlandığını açıkladı. Hem vergi oranlarını yüzde 25’ten yüzde 18’e indirmesi, hem de vergi affı ilen etmesi sayesinde Arjantinli zenginler yurtdışındaki 19 milyar dolarını ülkeye getirdiler ve MB’nin döviz rezervleri 25 milyar dolara ulaştı. Bu yönüyle Arjantin reçetesi ile Mehmet Şimşek’in dezenflasyon programı arasındaki benzerlikleri dikkat çekiyor.
İstikrar programının ikinci ayağı ise, kamu harcamalarının reel anlamda yüzde 30 kısılmasıydı. Bu amaç doğrultusunda 13 bakanlık kapatıldı, toplam kamu çalışanlarının yüzde 10’una varan 30 bin kişi işten çıkarıldı. Eğitim, sağlık, bilimsel araştırma bütçeleri budandı, emekli maaşları düşürüldü. Kamu ulaşımında, elektrik, doğalgaz, su ve taze meyve-sebzede sübvansiyonlar kaldırıldı. Bu hamleler toplumsal ücretin iyiden iyiye gerilemesine yol açtı. Bunlar bir anlamda, “programın mali ayağı eksik” diyen bizdeki piyasacı ekonomistlerin “sahalarımızda görmeyi arzu ettiği hareketler.”
EKONOMİ DARALIYOR
Milei’nin son tahlilde üretimi ve tüketimi düşürerek, zayıf talep marifetiyle enflasyonu dizginlemeyi amaçladığı söylenebilir. Nitekim IMF 2024 yılında ekonomide yüzde 3,5 daralma bekliyor. Yatırım bankalarının büyüme tahminleri de yüzde 3,5-4 arası ekonomik küçülme doğrultusunda.
Enflasyonda görülen durulmanın 14 yaş altı çocukların üçte ikisinin yoksulluğun pençesine düşmesi, işsizliğin artması, bedava çorba kuyruklarının uzaması pahasına başarılmasına rağmen Milei’ye karşı protestolar şimdilik fazla şiddetli değil. Muhalefetin dağınıklığı, Peronist partinin içine düşülen hiperenflasyondan sorumlu tutulması da örgütlü tepkileri dizginliyor.
OLASI RİSKLER
Ancak Milei’nin programı kısa ve uzun vadede ortaya çıkabilecek çeşitli riskler barındırıyor. Kısa vadede enflasyondaki göreceli ılımlı seyir, peso faizlerinin cazip gelmesi sonucu sağlanan sermaye girişleriyle döviz kurunun yüzde 2 gibi yavaş bir seyirle değer kaybetmesini sağlayabilmenin bir sonucu. En küçük bir tedirginlikte, döviz kurunun yine çığırından çıkması söz konusu olabilir. Böyle bir gelişme IMF’ye olan 46 milyar dolarlık borcun geri ödenmesinde de sorunlara yol açabilir. Ülkenin hafifçe toparlanan rezervleri de, aniden yükselen döviz talebini karşılamaya yetmeyebilir.
Ayrıca Arjantin’in emtia ihracatına dayalı bir ekonomisi var. Döviz kurundaki reel değerlenme; metaller, soya ve sığır eti ihracatını olumsuz etkilemeye başladı. Ülkenin önemli ihraç ürünleri lityum, mısır ve soyanın dünya fiyatları da çok iç açıcı bir düzeyde değil. Geçtiğimiz yılın keskin devalüasyonunun rekabet kazandırıcı etkileri ortadan kalkınca, dış ticarette de sorunlar baş gösterebilir.
Uzun vadede ise; üniversite ve araştırma merkezlerinin bütçelerinin kısılması, hastaneler ve okullarda hizmet kalitesinin düşüşü, potansiyel büyümeyi olumsuz etkiler. Arjantin’in değil 20. yüzyıl başındaki parlak günlerine dönmesi, mevcut konumunu koruması bile zorlaşır.
MILEI’NİN AŞIRI SAĞ ZİHNİYETİ
Milei sonunda, kürtaja karşı, küresel iklim değişikliğini inkar eden, 70’li yıllardaki cuntaya övgüler düzen, aşırı sağcı bir figür. Trump’ın “Gümrük vergisi lafını duyunca zevkleniyorum” iddiası gibi, Milei’nin de “İçine girdikçe devletten daha fazla nefret ediyorum” gibi ilk anda sempatik gelebilecek, alt gelir gruplarında dahi karşılık bulan uçuk sözleri var. Ne var ki, zaman içinde kadın hareketi, ekolojist hareketler ve anti-faşist çevreler daha sıkı bir muhalefet yürütmeye başlayacaktır. En zengin yüzde 10’un en yoksul yüzde 10’a göre 23 katı fazla kazanması örneğinde görüldüğü gibi, derinleşen gelir ve servet dağılımı bozukluklarına karşı toplumsal tepkiler artacaktır. Trump’ın bu yakın ahbabının ülkesini, gümrük vergilerinden muaf tutup-tutmayacağı da izlenecektir.
IMF DESTEĞİ TAM
Aynı 70’lerde Şili’nin neoliberalizmin laboratuvarı olarak, IMF ve finans çevreleri tarafından Pinochet faşist yönetimi döneminde dahi desteklenmesi gibi, bugün de Milei’nin deneyi aynı zeminlerde taraftar buluyor. Hatta “bu güzelim ekonomi politikalarına odaklan, öbür aşırı sağ söylemlerini biraz dizginleyerek tepkileri soğur” yollu uyarılar da eksik olmuyor.
Aşırı sağın başta Avrupa ve neredeyse tüm coğrafyalarda yükselişinin belki de başlıca nedeni, etiketi sosyal demokrat-sosyalist merkez sol partilerin yarattığı hayal kırıklığı, geniş kitlelerin sorunlarına çare olan politikalar geliştirmemeleri, kendilerini kapitalist küreselleşme projesinden, neoliberal reçetelerden ayrıştıramamalarıdır. Bize gelince ise; ne yazık ki, 22 yıldır bu gelgitleri bile yaşayamıyoruz. “Nebati’nin alternatifi Şimşek” gibi AKP iktidarının değişen tercihleri arasında salınıp duruyoruz.
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.