Sabahleyin kalktım. Arkadaşımla Lefkoşaya gidecektik. Daha sokak başından ana yola girmeden, sınırda uzayan araç kuyruğunun bizim cıvarımıza ulaştığına tanık olduk. Son yıların alışılmış şekliydi yeniden karşımızda olan. Birfarka, eskiden arada klaksyon sesleri de gelirdi. Alışkanlık sonucu oda artık basılmıyor.
Bir anda doğal güncel gerçekle karşılaştım. Birkaç söz etmeden de olmadı. Arkadaşa her an ayni taplo olduğunu kısaca söyledim. Kermiya sınır kapısı yığılma ile saati aşan beklemenin artık kanıtsanan durum şekliyle doğallaştı. İtiraz maı sadece gelen muhabirlere şikayet ve sorunu “yöneticilerin” çözmesini istemekten öte gitmiyordu.
Konuya dalmadan, yolda giderken, aklıma ikibinyedi geldi. Bu defa konu yine geçiş noktalarıydı. Ozamanın içişleri Makamcısı Ö.M. bir karar açıklar. Çalışan kişiler sınırdan geçerken, ayrı bir forma dolduracaklardı. Bu karara çalışanlar isyan ediyordu. Güneye işe gitme yerine yönlerini meclise ve ordan da makama çevirdiler. Elerindeki çantalarıyla protesto yaptılar. Telaşlanan makamcılar da bu kararı kaldırdılar. Şifleme adıyla tepki duyulan karar uygulanmadı. Ama şimdi saatlere varan sınırda sıralanma nöbetine rağmen pek de protesto yönelişi yok. Sadece “yöneticilerimiz çözsün” dileği kalıyordu.
Devamı ise aklımdan geçen iki günlük tabloyla tekrarlandı.
Çarşanba günü dışişleri makamcının bütçesi konuşuluyordu. Doğal olarak sınırlar ve kapı aşma da gündeme geldi. Makamcı Tahsin gayet pişkin. Küfürü de yerine gelsin gelmesin kolayca salıyordu. Ama net konuştu. Fazla kapı açılmasına karşıydı. Yenisine gerek yoktu. olanlar yeterliydi. Sınırların yerlebir edilmesine de karşıydı.
Tahsin beyi bilenler için sürpriz değildi. Fakat saatlerce sınırda bekleyenlerin hala yöneticiler çözsün lafı da başka bir travma şeklinde belli medyalarda da dolaşmaya devam ediyordu. Hele de arada saraydan gelen acayip açıklama ile “biz kapıların açılmasına karşı değiliz” lafı adeta çorbaya taş atma şekliyle devam ediyor..
Tahsin makamcı açıkladı. Ertesi gün sabah yine Kermiya kapısı kuyruğu yaygındı. Medyacılar yine gelip reportaj yaptı. Şikayet çok. Sıkıntılar aktarılıyor. Çalışan geç kalmayı, hasta hastahaneye yetişmeme gibi birçok zamanında olamayan basit gidişler aktarılıyordu. Akşam da bazı medyalar bunları yayınlıyor. Ama Tahsin bey diyor ki sanki kendi karar alırcasına başka kapı açılmaması gerekir..
Elbet makamcı önemli. Okadar açık oynuyor demeyin. İkibinde katrolamada müracat eden çalışanın dilekçesi gönderilmeyerek, katrolanması engelendi. Pazarlıklar yapıldı. Kimse buna karşı çıkmadı. Yine yeri geldiğinde banbaşka açıklamalar yaptı. Hepsi kolayca kabulendi.
Vekil olmamadı. Partisinden kovulup geri getirildi. Son adaylığı dahi olmadı. Makamda değildi. K. Kıbrıs şekli kayim de oldu. Makamda değilken, makamdaymış gibi Antalya toplantısına çağrıldı. Çağırtan Ankaraydı. Böylelikle atanmadığı makamdan atatırarak Antalyaya makamcı olarak gider.
Böylesi koltuk macerası sonrası da artık sarayda adı geçse de hiç sürpriz olmaz. Onun için saatlerce sırada bekleyen insanlar varken, sorunun yok sayma lüksü de artık olsun.
Burada önemli bir pek konışturulmayan gerçeğe de parmak basalım. Kıbrısın güneyine geçme hakı olan Kıbrıs cumhuriyeti yurttaşının oranı geçemeyenlerin oranına göre çok az. Onun için bu konuda rahatlık var. üstelik bahane ve savunmayı dda oluşturur. Fiyat fahiş artışları eleştirileri ve güneye kayma durumuna bazı yüksek kar elde edenler şu sözleri pişkin şekilde söylerler: “varsın onlar güneye gitsin. Gidemeyenlerin müşteriliği bize yeter”. Buda Kıbrıs kKuzey nifus yapısının acı gelinen sömürgesel ilhak gerçeğidir. Sınırda sıkışanlar, saati aşan beklemeler bu nedenle insani yönle de yaklaşılmadığı için, kimsenin pek de umurunda değil. Bazı medyacılar ise sorun yerine, haber bulamama ve sisteme dokundurmadan konuyu bolca konuşurlar.***
Yeni bir haber ise yine sürpriz gelmedi. bir araçta üç milyon sterlin bulundu. Haberç çıktı. Ama resmi açıklama gelmiyordu. Bazı kafalar ise bunun da kapatılacağı veya ayarlanacağı dedikodusuna mavzeme oldu. Fakat, tüm tetiklemelere rağmen haber çıkmıyordu. Hemen bir ince nokta eklendi. Haber edilmez, kayıda geçmez ise paranın da akibeti bilinmeyecek. Ya sahibine veya paylaşma durumu muhtemel olması söylendi.
Oysa bu tür yasadışı yakalamanın parası hazineye geçer. Birden bu düşünceye kimisi eski olanlar gelir. Örnrğin kısa zaman önce hava alanından geçen çuval dolusu URO durumunun akibeti unutuldu. Onca çuval gelirken önce birkaçı, sonra gündemden düşürüldü. Sahipleri dahi açıklanmadı. Ama belekten sildirtildi.
Şimdi Mağusa limanıyla başlayan, zaten tartışmalı konumundaki galeri hikayeleri konulmasıyla olay “acaba” ile brakılıyor.
Benim gibi daha eski kuşakların aklına ise Lefkoşa Ercan hava alanından çanta dolu altı milyon KL hikayesi gelir. Hem de maliye bakanı tarfından yurtdışına çıkarılırken ki yakalanması. Oda alelacele bazı toplantı ayarlarla geçiştirildi. Yakalayan görevli ise kendi ülkesine Türkiyeye geri gönderildi. Hem de ozamanki halk diliyle “ya ben veya o” denilerek.***
Burası Kuzey Kıbrıs. Buntür olaylar normal. Hele konuşulmayıp resmi alan dışında konuşulanlar da oldukça fazla. Ama her yerde bir başka durum devam ediyor. Bazısı da normal karşılıyor. Kimisi de işbirliklerle bundan nemalanıyor. Sömürge kültürüyle yoğrularak, yasa dışılık kurallarla yaşamanın acı açığa vuran gerçeklerin ta kendisidir. Herkes size hep kapatılan veya yakalanmadan konuşulan n nice gerçek anlatır. Ozaman, neden Kıbrısın yasal zemini istensin kuşkusu olması anormal mı?