Anadolu tarihi sanatçı ve aydın katliyamlarıyla doludur. TC döneminde de aydın ve sanatçılar epey bedel ödediler. Kimi yakıldı, kimi sürüldü ve kimisi de zindanlardada ömür tüekti. Bazılarının iyi dönem dedikleri süreçte dahi, geriye dönüp bakıldığında, aydınlar ve sanatçıların bedel ödeme sayfalarıyla kabaran albüm halinde olduğuna raslıyoruz. Dünyanın en önemli Türkiyeli sanatçının, yaşantısında hep zindan, sürgün ve sansürle ömrün çoğu geçirldi.
Türkiye kurtuluş savaşı dahi en önemli yaşananları şiyirle yazan Nazım Hikmet veya Ahmet kayanın önemli türküleriyle anlatıkları sonucu hep ölümleri “memleketim” diye diye yurt dışında oldu. Hala mezarları yurtdışında. Nasım hikmet ve Ahmet kaya yurt dışında ölürken, Ruhi Suda kurtuluş savaşını en iyi yorumlayan türküleriyle sanatlaştıran aydın da tedavisine izin verilmeyerek ölümü sağlandı. Sabahadin Ali ise katledildi. Hala mezarının yeri belirsiz. Birçok sanatçı ve aydının da Madımakta yakıldığını eklemezsek, önemli eksilik olur. Sonuçta anadoluyu Anadolu yapan ve Türkiye cumhurieytini en iyi sanarlaştırılan aydınlar hep bedel ödediler. Kimi katledildi, kimi sürüldü ve bazısı da sürülerek yurtdışında can verdi. Sonra da onlara bunu uygulayanlar sıkılmadan önemli sanatçılarımız diye de belirtmekten sıkılmıyorlar.
Bugün yurt dışında kahrından ölen ömeli protez müzik sanatçısı Ahmet kayanın ölüm yıl dönümü. Ahmet Kaya, seksen sorasındaki yaşananlarla birikte onları yorumlayıp türküleştiren aydındır. Daha ilk eseriyle yasak ve hapisliği tanıdı. Yine de umursamadan yoluna devam ediyordu. Devrimciliğin değişik olgularını harmanladı. Hem ezilen halklar, hem işkenceden geçenlerin acıları, kürt sorununu birlikte sanatlaştırdı. Salt tek eksenli kalmadı. 12 Eylül savrulmasındaki devtimci koşulalrı eserleriyle tarihselleştirdi. Adeta zamanı şarkılarla aktardı. Salt işkence ve acı değil, aşklarla, sevgilerle, savrularak arayışlarla hepsini işmeye uğraştı. Son olarak Kürt klibi yağacağını söyleyince de önce salonda sanatçı denilen başta Kemalistler tarafından linç edilmek istendi. Sorgu ile hapis yeniden görününce artık Kaya da yurt dışına kaçar. Orada memleket hasreti aısıyla kahrolup can verdi.
Ahmet Kaya yorumladığı Adı Bahdiyar şarkısıyla adeta kendi özetini okudu. Bir farkla, Bahdiyar hapiste işkence ve baskılar altında can verdi. Ahmet kaya ise Yurt dışında kahrından öldü. Ama bir klasik dönem şarkısıydı. İşin ilginci, birçok sanatçının kaderinde, yönetimde Kemalistlerin de olduğu kesimin de katgısı olmasıdır.
Aradan onaltı yıl geçti. Ahmet Kayanın hala mezarı Fransada. Ama Türküleri dilerde söylenmeye devam ediliyor. Seksenlerin oluşan kağosundaki arayışlar bir anlamda gürleyen veya acmsı hal ile Kayanın sesiyle hala derin köklerde tarihten günümüze söylenen ezgiler halinde dolaşmaktadır. Saygıyla yeniden anıuorum.
****
Konu madem yakın tarihten söz ediliyor: ozaman Türkiyeden şöylesine Ege denizi adalar arasından Yunanistana gidelim. Yunanistanın da Onaltı değil de Onyedi yakın tarih Kasımı var. orda ağıt değil de direniş vardır. Hele şu günlerde Yunanistanda sansürülü ve bazısı yok saydırtılarak açıklanan Cunta ve Kıbrıs dönemi belgeleri de varken, konu tam da yerine oturan zamana da bütünleşiyordu.
Bindokuzyüzyetmişüç… Kasım ayındaydık. Yunanistanda merkezi Atina Teknik ünüversitesinde cuntaya karşı direniş başlar. Amaç, cuntadan demokrasiye geçişti. Daha da derinleşen durum, devrimci ayaklanma idi. Cuntayı temel allıordu. Direniş kalı bastırıldı. Gösterilen sert askeri tanklarla destekli davranış iile ortaklaşanndirenme cepesi, tarihin önemli sayfası oldu.
Başta Nato çevrelerini de endişe alan ayaklanma, kanla bastırıldı. Ama cuntanın da çürüdüğü anlaşılıyordu. Cunta son çare olarak zaten gerilen Kıbrıs cumhuriyetiyle ilişkileri de öne sürüp, son hamle olarak KIbrısta darbe girişimini gündemine soktu.
Nato çevreleri, giderek çürüyen Yunanistan cuntasının ayakta kalmasını istiyordu. Yerine Karamanisi hazırlama girişimi de oldu. Fakat, ogünleri hatırlayanlar, ortaya serilen belgeleri de izleyenler, cuntanın darbe girişimibi Kisinsirin desteklediği, CİA eksenli olduğu hep vurgulandı. En azından hem Makariyostan kurtulunacak hem de Yunanistanda güçlenen solun da cuntayı devireceklerdi. Bunlar hep Onyedi Kasım direnişi ve sonrası için önemli aylardı.
****
Her iki tarihi günün ortak uyarısı da şu: eğer biz olayları canlı şekliyle hatırlamazsak, onları ya unutturulur veya yerine banbaşka hikayeler yazılır. Nitekim son Yunanistan belgelerinde de yakaladığım “ki tümünü okumadım” darbe sonrası girişilen hafıza silme ve erine başka öne çıkarmalar vardır. Amerikan etkisi zaten hemen sildirtilmek istenir. Önce Amerikanın kabul edip desteklemesine karşın, sanki sonradan ret etiği lafı eklendi. Gidrek, Yunanistanda sağın hakimi solun da gerilemesiyle, Kıbrıs darbesi sürecindeki batı direk siyasal kararı yok edildi.
Kısaa, geçmişi doğru, gelinen noktayı yerinde ve gelecek hesabını da birlikte doğru temelerde oturtursak, anlamı olur. Onun için yakın tarih dönemlerinin yeri geldikeçe yeni bilgilerle deneyimlerle yazmak önemlidir. Ben buna inanıyorum. Bunu da yapmaya zaman buldukça da yapıyorum.